Fuat Rastgeldi
26 Ocak 2014
Rahmetliği çocukluğumda tanıdım. Boylu-poslu, yakışıklı ve güzel giyinen biriydi. Urfa kültürü konusunda her alanda bulunurdu. Bayramlarda kürsüye çıkar, ateşli nutuklar söylerdi, şiirler okurdu. Maçlarda ve Balıklıgöl’de yapılan sutopu müsabakalarında hakemlik yapardı. Piyesler yazar, sahneye koyar ve çoğunda oynardı. Konserlerde sunuculuğu üstlenirdi. Urfa’nın sorunları ile uğraşır, siyasilerle görüşürdü. Bu nedenle de bütün Urfalı kendisini yakından tanırdı.
Asfalt yolun başında bulunan Özdiker benzinliğinin yerinde Rastgeldi garajı babamındı. Mustafa Dişli Beddü-izzaman mezarlığına bir defin dönüşü babamı gördü. Hal hatır sorduktan sonra babam “Mustafa maşallah her cenazeye katılıyorsun” dedi. Hiç unutmam, Dişli de “Hacı amca ben dükkanımı asfalt caddesinde kiralama sebeplerinden biri de ölen Urfalıların tabutlarını görüp, altına girip ve son görevimi yapayım diyedir.” Diye yanıt verdi.
Rahmetlinin Rastgeldi ailesine karşı ayrı bir sevgisi ve yakınlığı vardı. 1973 yılı Urfa Belediye Başkanlığı seçimlerinde partilerin ısrar etmesine ve maddi yardım tekliflerine red cevabı verip, Bağımsız aday olan Haydar Rastgeldi’yi desteklemişti. Seçim bürosunda oturarak ve dolaştığı yerlerde Haydar Rastgeldi’nin propagandasını yapmıştı. Bağımsız aday olan Kadri Barut için de ;
‘Çarşıya geldi elma armut
Rut oğlu rut Kadri Barut”
Sloganı o dönem çok tutulmuştu. Kadri Barut o dönem Bağımsız olarak Belediye Başkanı seçildi. Ama ikinci dönem bu slogan yüzünden seçimi kaybettiği söylenir.
Onunla yerel seçim, genel seçim bir başka olurdu.
Mustafa abi ile samimiyetim Üniversite yıllarında başladı. Elazığ’da okurken, Seyfettin Sucu’nun konseri ve bir defasında da maç için Elazığ’a gelmişti. Dumanlı dağlar şiir kitabını yeni bastırmıştı. Elazığ’da kitabının tanıtımını ve satışını beraber yaptık. Daha sonraları Urfa’da müteahhitlik yaptığım yıllarda yakın arkadaş olduk. Uzun yıllar Çiftçiler Kulübünde Hoşgün oynadık. Akşamları Divan lokantasında kadeh tokuşturduk.
Mustafa Dişli Urfa’yı ve Urfalıyı sevdiği kadar Urfalı Dişli’yi sevmemiştir.
Urfa’ya verdiği cömertliği Urfalıdan alamamıştır.
Urfa’ya sahip çıktığı kadar Urfalı kendisine sahip çıkıp destek vermemiştir.
Urfalı onu tiyatrocu, şair, aktris ve komik yönlerini görmüş ama kabiliyetini değerlendirememiştir.
Dil ağız bilmeyen kara cahil kişileri dahil milletvekili yapıp Meclise göndermişiz . Mustafa Dişli gibi dahi bir kişiyi bir hatibi geride tutmuşuz. Bu gün düşünebiliyor musunuz; Mustafa Dişli’yi bir milletvekili olarak Meclise gönderseydik, Urfa için neler yapmazdı?_
Tabi burada rahmetli Mustafa ağabeyin de hataları var sanıyorum. Bir koltukta çok karpuz taşıyordu. Tek bir alana değil, bir çok alana dağılmıştı Diğer hatası da Urfa’da kalmasıydı.
Hatipliği ve sunuculuğu Orhan Boran’dan geri kalır değildi. Oyunculuğu çoklarından iyiydi. Senaryo yazarlığı vardı. Türkiye’de ilk defa Hababam Sınıfını yazan ve sahneye koyan, oyuncu olarak oynayan Mustafa Dişli’dir. İncelenecek olursa görülür. O büyük bir stilist’di. Urfa’da kendini ifade edemedi. Zamanında İstanbul’a gitse ve işini bilse idi bugün meşhur olan Faruk Saraç’tan çok daha ileri safhalara gidebilirdi. Şairlikte karar kılsa idi Nabi gibi ismi söylenirdi. Hep söylerdi; ‘Ane şiirini ilk ben yazdım. Şiirin ana konusunu benden çalanlar, ane şiiri ile meşhur oldular” derdi. Cömert, eli açık, herkesime yardım eden birisiydi. Hayatı boyunca maddiyata önem vermeyen birisiydi. Bu sebepten dolayı da son yıllarında maddi sıkıntı çekti.
Anekdot -I-
Tahminen 1965 yıllarıydı. Sarayönünü’nde köprünün tam üzerinde Mustafa Dişli iki genci tokatlıyordu. Gençlerin Urfalı olmadığı, başları asker traşlı olduğu için galiba izne çıkmış er idiler. Dişli, “Bu memleketin kızlarına nasıl laf atarsınız’ diye söyleniyordu. Bu tepkiyi ve cesurluğu şimdi kaç Urfalıda görebiliriz?
Anekdot -II-
Asfalt yol Urfa Lisesi karşısında Dişli’nin terzi dükkanı vardı. Cadde ortasındaki havuzda Dişli bir ara Ördek besledi. Mustafa abi bazı kimselere takma isim takardı. Dudağı büyük olana ‘Dudağo’, Burnu büyük olana ‘Bruno’, Göbeği büyük olana ‘Göbeğo’, Bıyığı büyük olana ‘Bıyığa’, ‘Gegiro’, ‘Cevizo’, ‘Amigo’ gibi bir çok isimler takmıştı. Ördekleri de bu isimleri sayarak çağırırdı. Ördekler sesini duyunca vak vak vak diye yanına gelirdi. Bir gün bu ördekleri zehirlediler. O kocaman adam oturup bir çocuk gibi ölen ördeklerine ağlamış. “Hayvanlardan ne istediniz? Garazınız varsa gelin benden alın” demişti. Meşaketle ördek beslemesi hayvan sevgisini, ölen hayvanlara ağlaması da yüreğinin yufkalığını gösterir.
Onun yeri kolay kolay doldurulamaz.
Her ana bir Mustafa Dişli (1927-1985) doğuramaz.