Ebru Okutan Akalın
1 Ağustos 2013
“KADININ DERDİNDEN KADIN ANLAR”
AK Parti Şanlıurfa Milletvekili Zeynep Karahan Uslu’yla ilimizin çözüm bekleyen sorunlarını, çözüm sürecini ve TBMM’deki çalışmalarını konuştuk…
Ebru OKUTAN AKALIN
Foto: Nedim Atilla
Behice Boran ve Çağla Özyavuz’un ardından Urfa’yı temsilen 3. kadın milletvekili olarak meclise girdiniz. Bir kadın olarak Urfa’da siyaset yapmak sizi zorluyor mu?
Tabii ancak benim avantajım Urfa’nın Urfa kökenli ilk kadın milletvekili olmak. Bu bahtiyarlığa eriştiğim için, rabbimiz bunu bana nasip ettiği için her zaman şükrediyorum. Urfa, benim için çok özel bir deneyim. Ben yeni bir siyasetçi değilim, gerek İstanbul gerekse diğer metropollerde siyasetçi olarak çeşitli görevler yaptım ancak Urfa başka. Burası benim baba memleketim yani asıl memleketim. Babam çok iyi bir Urfalıydı. Dolayısıyla ben Urfa’da doğmadıysam da bizi çok iyi bir Urfalı olarak yetiştirdi. Üstelik gerek büyüme potansiyeliyle, gerekse insan kaynağı potansiyeli ile Urfa beni çok etkiliyor. İşte bu şehri temsil etmekte benim için büyük bir şans.
Urfa’dan aday olmayı bekliyor muydunuz? Açıklandığında ne hissettiniz?
Urfa’dan aday olduğum açıklandığında oldukça farklı duygular hissettim. Neticede Urfa pek çok imkanı barındırmasına rağmen, bünyesinde handikapları da bulunan bir şehir. Urfalılar değişim istiyor, gelişmiş ve yeni bir Urfa istiyorlar ve bu arzu en üst seviyede. Nüfus yapısı çok genç, geniş topraklara sahip, sosyo-ekonomik potansiyeli oldukça iyi durumda. İşte bu eldeki tüm malzemelerden iyi bir yemek çıkarmak lazım. Bu potansiyeli değerlendirip, önünü açmak için imkan sunmak lazım. Bunun önünü açacak kurumda siyaset kurumu ve ben de tam işte bu evrede Urfa’dayım. Urfa gelişiyor. Böyle bir zaman diliminde burada olmaktan da büyük heyecan duyuyorum.
Diğer taraftan tabi nüfus ve iş gücü açısından baktığımızda 81 il içersinde eğitim düzeyi en dipte olan şehir Ağrı ile birlikte Urfa. Türkiye’de eğitimde geçirilen süre 7.4 yıl ancak Urfa’da bu süre 4 yıla düşüyor. Elimizdeki profil bu. Tabii diğer bir taraftan nüfusunun üçte ikisi de kırsalda yaşıyor. Bu neredeyse nüfusun %65’ine tekabül etmekte dolayısıyla Urfa’da nüfusun %65’ine ulaşmak oldukça güç. Hem kırsaldaki insanlara ulaşacaksınız, hem köylerin yaşam kalitesini artıracaksınız hem de şehirde yaşayanların yaşamlarının nitelikli olmasını sağlayacaksınız. İşte tüm bunlar bizim boynumuzun borcu ve bizim sorumluluğumuz altında.
Peki Urfa’nın size göre en önemli sorunu ne?
Eğitim. Başta da söylediğim gibi Türkiye ortalamasının çok gerisindeyiz ve en azından bu ortalamayı tutturmak lazım. Türkiye ortalamasını yakalamış bir nüfusa sahip olursak, hele de bu nüfusun genç bir nüfus olduğunu da göz önünde bulundurursak, bu anlamda büyük bir mesafe katetmiş oluruz. Bu eğitimli nüfus da işgücü potansiyeli açısından sermayeyi daha ileriye taşıyacaktır. Bu sebeplerden eğitim için önemli adımlar attık, daha da atacağız.
Öbür taraftan baktığımızda, Urfa dünyanın en verimli topraklarına sahip şehirler arasında önemli bir yerde. Urfa GAP projesiyle birlikte suya kavuşmuş bir şehir ve Tarım Bakanlığımız Urfa’ya oldukça önem veriyor. Urfa’da modern tarıma geçilmeli ve Urfa tarıma dayalı sanayide önemli bir yere gelmeli, hem de son sürat. Bizim Urfa tarımıyla ilgili olarak hükümet politikamız bu. Bu potansiyel, nitelikli iş gücüyle sıçrama yapabilir.
Urfa keza turizm potansiyeli de çok yüksek olan bir şehir. Özellikle barış sürecinin turizm açısından vereceği meyvelerle potansiyelini daha da arttıracak. Gerçi Urfa’da hiçbir zaman bir huzursuzluk ortamı olmadı ama insanlar bölgeyi kent kent değerlendirmiyor, bölgeye karşı toptancı bir bakış açına sahipler. Terör sorunu azaldığında ya da tamamen ortadan kaktığında önyargılar, uluslar arası kabullerle birlikte ortadan kalkacak ve Urfa turizm anlamında büyük bir sıçrama yaşayacak.
Turizmle beraber 6. teşvik paketi içinde olması Urfa’nın ekonomik anlamda da sıçramasına neden olacak. Çözüm süreci daha şimdiden meyvelerini vermeye başladı. Diyarbakır’a, Urfa’ya yerli yabancı firmaların yatırım yaptığını görüyoruz.
Bütün bunların bütüncül bir bakışla değerlendirdiğimizde kent yabancı yatırımı çekebilecek, turizm potansiyelini arttırabilecek, iş gücü nitelikli iş gücüne dönüştürüldüğünde insan kaynaklarıyla birlikte barış sürecinden çok karlı çıkabilecek bir şehir. Bu süreçle şu ana kadarki hızlı ilerleme, adeta ışık hızı seviyesine ulaştırabilecek. Urfa bu kent profiline sahip. Hakikaten de merkez şehridir Urfa. Yeter ki çözüm süreci sekteye uğramasın.
Foto: Nedim Atilla
Kürt sorunuyla ilgili son dönemde izlenen politikayla ilgili siz ne düşünüyorsunuz?
Öncelikle burada Ak Partinin, parti programından başlamak gerekir. Ak Parti kurulduğundan bu yana ortaya bir vizyon koymuştur, bu da politik olarak insanları, kucaklayıp, kavramaktır. Bu soruna da yaklaşımımız bu doğrultudadır. Bu sorun sadece politik bir sorun değildir, aynı zamanda insani bir sorundur da. Yani anneler ağlamasın dendiğinde işin insani boyutuna, duygusal bir vurgu yapılmaktadır. Biz binlerce insanını teröre kurban etmiş, milyonlarca, yüz milyonlarca dolarını da bu yüzden kaybetmiş bir ülkeyiz. Ancak insani trajediler, bu sorunun ekonomik faturasıyla mukayese edilemeyecek kadar önemlidir.
Bu çerçeve de baktığımızda 10 yıllık iktidarımız süresince adım adım ilerlettiğimiz bir dokuma var. İktidara geldiğimizde ilk yaptığımız iş OHAL’i kaldırmak oldu. Ak Parti’nin attığı radikal adımlar var ve durmaksızın çözüm sürecinde ilerlemeye çalışıyoruz. Bu sorunu çözmede kararlı bir başbakanımız var yapılan tüm baskılara rağmen kararlı duruşunu sergilemeyi sürdürüyor. Bu çerçevede baktığımızda bütün bu hukuki düzenlemelerle birlikte, biraz önce de ifade ettiğimi gibi atılan ekonomik adımlarda var. Bölgeye yapılan 6. teşvik paketi diğer bölgelerle aradaki sosyal-ekonomik makası daraltacak ve insanların hayat kalitesi hızlı bir biçimde artacak. Sosyal projelerle bütüncül bir bakışla bu meseleyi çözeceğiz. Bu bütüncül bakış açısıyla insanları kucaklayacağız. Her şey adım adım, önemli olan sürecin sekteye uğramaması.
Sayın Başbakanımızın kararlılığı ortadır. Bu iş iktidarımıza mal olsa dahi , baldıran zehri içmek gerekse dahi bu işi çözeceğiz, gerekirse baldıran zehrini de biz içeceğiz. Bunu cumhuriyet tarihinde hiçbir siyasi parti söyleyemedi. Bu adımların bugüne kadar atılamayışının arka planında da bu vardır; “acaba toplumsal tepkileri göğüsleyebilir miyiz?” ya da “acaba bu bizim iktidarımıza mal olur mu”. İşin perde arkası budur, onun içinde bugüne kadar köklü adımlar atılamamıştır ama biz diyoruz ki, kan duracaksa, milletin iyiliğineyse, neye mal olursa olsun biz bu yoldan dönmeyeceğiz. Bugünde aynı bakış açısıyla yaklaşıyoruz bu soruna. Eski terör örgütünün ele başının süreçte kullanılması, sürece dahil edilmesi, bu anlamda da iletişim kanallarının açılması, bütünsel bir bakış açısıyla çözümü sağlayacaktır.
Yargı paketleri, haklar, özgürlükler ve demokrasinin derinleşmesi anlamında çok önemlidir. Bundan kısa bir süre önce bildiğiniz üzere annelerin evlatlarıyla cezaevinde rahatça, özgürce konuşabilmesi gibi pek çok önemli adım attık. Biz, her alanda çözümü sağlayacak, terörü bitirecek, bölge barışını ve ülke barışını toplumsal barışı sağlayacak, toplumsal çatlakların oluşmasına izin vermeyecek, aksine oluşma ihtimali olan çatlakları da yok ederek tedavi edeceğiz. Sosyal yaraları sahiplenerek kapatacağız. Bölge de bize sonuna kadar destek veriyor. Seçim sonuçları ortada. Bölgede, ülke genelinde olduğu gibi her iki vatandaşımızdan biri Ak Parti’ye oy veriyor. Yani adımlarımızın somut karşılığını da alıyoruz. Bu sorun ülkenin gelmiş geçmiş en büyük sorunudur ama biz milletle el ele verip bu sorunu çözeceğiz. Samimiyetimiz ortada ve bu sorunun çözülebileceğini ilk defa biz gösterdik, somut kazanımlar elde ettik ve ben inanıyorum ki bu sürecin sonunda bölge de kazanacak, Türkiye de kazanacak.
Genç başladığınız için söylüyorum; politika düşündüğünüz bir şey miydi? Yani aktif siyaset düşündüğünüz bir şey miydi? Ne de olsa akademisyendiniz ve çok yoğun bir çalışma hayatınız vardı.
Benim uzmanlık alanlarımdan biri siyasal iletişim. Dolayısıyla ben daha 20’li yaşlardan itibaren, partilere, parti genel başkanlarına, danışman olarak profesyonel düzeyde katkıda bulundum ama siyasetçi olmak, ya da milletvekili olmak adına bir talep içersinde olmadım. Hiçbir partiye ne bir üyeliğim vardı, ne de bir parti çatısı altında görev almıştım ama mesleki donanım çerçevesinde bu tür danışmanlık hizmetlerini zaten kendi birikimimle veriyordum. Ama Ak Partinin kuruluşu aşamasında, Türkiye’nin içinde bulunduğu o derin sıkışma hali ve 28 Şubatın bireysel hayatımız da dahil olmak üzere toplumun bütün kesimlerine çok dar bir kesim dışında ödettiği bedel çerçevesinde artık Türkiye’nin bu kısır döngüden çıkması gerektiğine dair inancım vardı ve bu çerçevede partimizin kurucuları başta sayın başbakanımız olmak üzere hepsiyle güç birliği yaptım.
Zaten bu insanlarla hayat mecram ve ideolojik duruşum çerçevesinde zaten bir arada olmuşluğum, çeşitli projelerde ve hayatın çeşitli alanlarında tanışıklığım, yakın dostluğum, iletişimim vardı. Hiçte yabancısı olmadığım bir politik yapıydı ve politik bakışımla birebir örtüşüyordu. Bu çerçevede bana da o dönemde bir teklif yapılınca, bizim elimizi değil, ruhumuzu o taşın altına koymamız gerektiğinden seve seve kabul ettim. Evet, siyaseti akademik kariyerime tercih ettim ama bugün yine aynı şartlar olsun, aynı teklif yapılsın, yine her bedeli ödemeyi göze alarak aynı tercihte bulunurum.
Foto:Nedim Atilla
Hem anne, hem akademisyen, hem de politikacısınız. Genç yaşta bunların tamamıyla nasıl baş ettiniz? Kabullenmesi çocuğunuz için zor olmadı mı?
Aslında kızım 40 günlükken ben işe geri dönmüştüm, dünyaya gözünü açtığından beri çalışan bir annenin evladı oldu. Bu çerçevede tabi Allah selamet ve uzun ömür versin anneciğimin desteği beni çok rahatlattı. Benim yanında olamadığım zamanlarda, özellikle ilk çocukluk yıllarında ana şefkatini neredeyse benim kadar derin bir biçimde ona sundu.
Bir diğer taraftan da, belki çalışan bazı annelerin bu konuda farklı yaklaşımları olsa da, benim kişisel deneyimim üzerinden bilmelerini istediğim bir husus var ki; çocukla kaliteli zaman geçirilmeli, birlikte geçirdiğiniz zamanı nasıl geçirdiğiniz gerçekten çok önemli. Sevgi duyduğumuz kesin ama ne kadar saygı duyuyoruz. Onlara saygı duyulmalı ve bu onlara hissettirilmeli. Bazen unutuyoruz ama neticede onlar bir birey, bir insan, bir şahsiyet, saygımıza da layıklar.
Ben kızıma yoğun tempom içinde sadece sevgi değil ,saygı da gösterdiğimi düşünüyorum ve ona samimiyetle şartların ne olduğunu, niçin olduğunu detaylıca izah etmeye çalışıyorum. Bunu onu avutmak ya da kandırmak için değil, hakikati açık yüreklilikle paylaşmak için yapıyorum.
Daha 2 yaşındayken, hatta o doğru dürüst bile konuşamıyorken, onu karşıma alıp saatlerce, tabii anlayacağı lisanda işe gittiğimi, çalışan bir kadın olduğumu anlatırdım. O da ben işe giderken hayatta arkamdan ağlamazdı çünkü biliyordu ki, akşam ona söylediğim saatte eve döneceğim.
Verdiğim sözü muhakkak tutardım ve o da sevildiği hissini yaşardı. Böylece de saatlerce yanında olmamamı tolere ederdi. Şimdi ise kızım 13-14 yaşlarına geldi ve bana artık dönüp iyi ki böylesin anne diyebiliyor.
Kadınlara yönelik çalışmalarınızdan biraz bahseder misiniz?
Tabii kadın konusu, benim akademisyen olarak da çalıştığım bir konu olduğu için hassasiyetim artırıyor. Öncelikle şunu söyleyeyim, kadının derdinden en iyi kadın anlar, çünkü bizler de bu sorunun bir parçasıyız. İşte bu yüzden de çalışmalarımı daha çok kadınlara doğru kanalize ediyorum. Bir çok projemiz var.
Mesela Urfa’da kadın sığınma evi yoktu, rica ettim, sağolsun Aile ve Kadın Bakanımızın da desteğini aldık ve ilk sığınma evini açtık. Gelir gelmez ilk yaptığım işlerden biri buydu. Artık şiddet mağduru kadınlarımızın sığınabileceği bir çatı, bir konuk evi oldu. Aralarında Urfa’nın da bulunduğu 14 pilot ilde şiddet engelleme merkezleri kurduk. Aslında bu 14 ile Urfa dahil değildi ancak ısrarımla, zorlamamla Urfa’da bu pilot illere dahil edildi, merkezi Aralık ayında açtık.
Bölgenin ilk tarımsal kalkınma, hayvancılık kadın kooperatifini kurduk. Bu benim önerimdi. Yapıyı kurdum, projesini yazdım, fikrin takipçisi olup, projeyi bakanlıktan çıkarttım.
Şimdi Tülmen Köyü’nde inşaatımız devam ediyor. Kaynağı bulduk inşaatı tamamlayacağız ve böylece kırsaldaki kadına ulaşacağız. Bu projeyi çok önemsiyorum, çünkü kırsaldaki kadının da, kentteki kadın gibi başarılı olabileceğine, istihdam sağlayabileceğine ve ekonomik bağımsızlığını kazanabileceğine inanıyorum.
Bir annenin kreşe ne kadar ihtiyaç duyabileceğini, erkeklere göre kadının daha iyi anlayabileceğini düşünüyorum, başta da dedim ya, kadının derdinden kadın anlar. Urfa Organize Sanayi Bölgesi’nin projesinde kreş yoktu ama Borusan’ın CEO’su ile kişisel ilişkilerimiz ve dostluğumuz sayesinde kreşi projeye ekletmeyi başardık. Sanayi ile Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlıkları da bizi destekledi. Böylece ilk defa Sanayi Bölgesi’nde kreş oldu ve bu kreş tamamen ücretsiz. Bu kadın istihdamı için çok önemli. Kadınlar sadece ücretsiz aile işçisi olmamalı, kendi işinin sahibi, evine ekmek götüren bağımsız, güçlü ve mutlu hanımlar olmalı. Mutlu kadın, mutlu aile ve mutlu bir toplum demektir. Mutluluk kadından başlar, anneden başlar. Kadınları güçlü olan toplumların kendileri de güçlüdür ama kadınların zayıf olduğu toplumlar kırık kanatlı kuşlar gibidir. Urfa’yı kanatlandırmak istiyorsak, kadınlarımızı kanatlandırmalıyız. Bu arada sayın bakanlarımıza da beni bu projede destekleyip kırmadıkları için bir kez daha sizin aracılığınızla teşekkür ediyorum. Bir de şimdilerde köydeki kadınlarımızla ilgili bir proje hazırlığı içindeyim. Bir organik tarım projesi yapmak arzusundayım. Gönüllü kadınlar bulduk bile. İnşallah bu, bölgemizde ilk kez kadınların organik tarım yaptığı bir proje olacak.
2011’de yani ilk vekil seçildiğimde Urfa’da 25 kadın kültür merkezi vardı. Valilik bunu 40’a çıkarmak istedi ancak valiliğimizin bu isteği Kalkınma Bakanlığınca reddedildi. Ben de valimizle konuşup, onun desteğini alıp , “siz bu yazıyı yine gönderin, durumu ben izah ederim, Kalkınma Bakanımızı ikna edeceğimi düşünüyorum” dedim ve hakikaten öyle de oldu. Yazıyı bizzat götürüp Kalkınma Bakanımızı ikna ettim. Bugün artık Urfa’da 40 tane kadın kültür merkezimiz var. Bu tabii Ak Parti’nin meseleye bakışının da eseri. Bunu şahsıma mal etmek istemem. Kadınlarımızı başbakanımızın önderliğinde güçlendirmeyi ve güçlendirecek projeleri desteklemeyi çok önemsiyoruz. Benim buradaki payım sadece kadın meselesindeki hassasiyetimden ötürü, meseleye kafa yormak, proje geliştirmek ve merkeze götürüp işin takipçisi olmak.
Son olarak sizin eklemek istediğiniz bir şey var mı?
Son olarak internet kanunu üzerine çalışmalarım var. İnşallah daha özgürlükçü bir internet kanununa ulaşabileceği-miz, yeni düzenlemeler üzerine çalışıyorum. Şu anda son üzerinde çalıştığım konu bu. Bu anlamda da belki bir ilerleme kaydedebiliriz.
Yine meclise sunduğum bir kanun teklifi var. Geçen aylarda sunmuştum ve kanun Urfa’yı da ilgilendiriyor aslında. Daha doğrusu hikaye Urfa’dan başladı. O da şu; bildiğiniz üzere biz her kış talihsiz vefatlarla karşı karşıya geliyoruz, karbon monoksit zehirlenmeleri, soba zehirlenmeleri vs. Önce çok üzülüp sonra unutuyoruz ve yeni vefatlar yaşıyoruz.
Hatırlar mısınız, bir tarih öğretmeni vardı. Urfa’nın merkez köylerinden birinde eşiyle birlikte zehirlendi ve 20’li yaşlarda hayatlarını kaybettiler. Taziyelerine gidip ailelerine dedim ki, “size söz veriyorum, bu sorunu çözeceğim”. Daha sonra da bunu nasıl çözerim diye oturup, düşündüm, araştırdım, dünya örneklerini inceledim.
Çözüm çok basitmiş meğer. Karbon monoksit detektörü diye basit bir alet var ve bu evlerimize takılırsa, bu yasal zorunluluk haline getirilirse, bu sorun ortadan kalkabilecek. Ben de buradan yola çıkarak bir yasa teklifi sundum ve bunun evler için yasal zorunluluk olmasını önerdim. Parası olmayanlara da yani yeşil kartlılara da yerel yönetimler bunu ücretsiz olarak dağıtacak. Böylece basit bir alarm sistemiyle canların toprağa düşmesini engelleyeceğiz.”
Fotoğraflar için Nedim Atilla’ya teşekkür ederiz…
Zeynep Karahan Uslu Kimdir ?
24. Dönem AK Parti Şanlıurfa Milletvekili Zeynep Karahan Uslu, Ünlü Siverekli edebiyatçı merhum Prof.Dr.Abdülkadir Karahan’ın kızı olarak 1969 yılında İstanbul’da doğdu. İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi’nden mezun oldu ve aynı üniversitede SBE Tanıtım ve Halkla İlişkiler Bölümü’nde yüksek lisans ve doktorasını tamamladı.
1991-94 yıllarında İ.Ü. İletişim Fakültesi’nde, 1994-2002 yıllarında İ.Ü. Edebiyat Fakültesi Sosyoloji Bölümünde öğretim üyesi olarak görev yaptı. 3 Kasım 2002 seçimlerinde İstanbul 2. bölge milletvekili seçilerek 22. Dönem Parlamentosunda “en genç kadın üye” olarak görev yaptı.
Uslu’nun aldığı politik görevler şöyle: TBMM 24. Dönem AK Parti Şanlıurfa Milletvekili AK Parti Ar-Ge Başkan Yardımcısı (2012-…) TBMM Akdeniz İçin Birlik Parlamenterler Asamblesi Türk Grubu Başkanı (2011-…) TBMM Kadın-Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu Üyesi (2011-…) TBMM Toplumsal Cinsiyet Eşitliğinde Medyanın Rolü Alt Komisyon Başkanı (2011-…) AK Parti Merkez Karar Yönetim Kurulu(MKYK) Üyesi (2009-…) Ak Parti Dış İlişkiler Başkanlığı Danışma Kurulu Üyesi (2009-…) AK Parti Halkla İlişkiler Başkan Yardımcısı (2003-2012) TBMM 22. Dönem AK Parti İstanbul Milletvekili TBMM Avrupa Akdeniz Parlamenter Asamblesi (AAPA) Türk Grubu Başkanı (2005-2007) TBMM Türkiye-İtalya Parlamentolararası İşbirliği Protokolü Eş başkanı (2005-…) TBMM 9/3 Esas Nolu Soruşturma Komisyonu Sözcüsü (2004-2004) TBMM Çevre Komisyonu Sözcüsü(2002-2004) TBMM Pakistan Dostluk Grubu Başkan Vekili Şiddeti Önleme Platformu Kurucu Üyesi İstanbul Milletvekilleri Asayiş Komisyonu Raportörü Avrupa Parlamentosu (AP) Cinsiyet Eşitliği ve Kadın Hakları Komitesi’nin TBMM Ziyareti’nde Türk Heyeti Başkanlığı Avrupa Parlamentolar Arası Nüfus ve Kalkınma Forumu Üyesi Türk Parlamenterler Birliği Yüksek Danışma Kurulu Üyesi
Uslu’nun Yılın milletvekili/2013 (Türkiye Gençlik Konseyi), 2013 Sivil Toplumda, İş Dünyasında, Siyasette Aktif İş Kadını, ANGİAD (Ankara Genç İşadamları Derneği), 2012 İtalya Devlet Nişanı-Ordine della Stella Della Solidarieta ‘İtaliana’Commandatore’ ödülleri bulunuyor.
Dr.İbrahim Uslu ile evli olan Zeynep Karahan Uslu bir çocuk annesi