Mehmet İmre
1 Mayıs 2006
Ülkelerin kalkınması, gelişmesi, sosyalleşmesinin temel unsurları ekonomi, eğitim, din ve kültür sanat alanındaki yapılan çalışmaların tümüdür. Bana göre; bunların en önemlisi eğitimdir. Eğitim ile dini bilgiler verebileceği gibi ekonomik yönde zenginleşmenin yöntemleri öğretilir, sosyal paylaşmanın ve yardımlaşmanın önemi kavratılır, her türlü kültürel ve sanatın önemi, anlamı insanlara verilebilir. Bundan dolayıdır ki, ıslam inancına göre eğitim doğuştan mezara kadardır. Yine Hz. Ali’de, “Bana bir harf öğretenin kölesi olurum” sözüyle eğitimin ve bunu gerçekleştiren öğretmenlik mesleğinin önemine dikkat çekmektedir. Yine Peygamberimiz Hz. Muhammed’de, “ılim Çin’de de olsa gidin öğrenin” diye beyanda bulunmuştur. Gelişmiş ülkelerin eğitim düzeyleriyle ülkemizin eğitim düzeyleri kıyaslandığında, ülkemizin eğitim açısında bir sürü sıkıntıyla karşı karşıya olduğu görülmektedir. Bu durum da öğrencilerin özgün düşünme, bilimsel tespitler yapma, uygulama alanlarının sıkıntıları gibi ciddi engeller teşkil etmektedir. M. Kemal Atatürk Cumhuriyeti kurmakla eğitim sisteminin batı düzeyine getirmek istemesi ve bu anlamda geliştirdiği projeler, öğretmene verdiği değer ve sorumluluklar halen tam anlamıyla istenilen amaca ulaşmamıştır. Bunun temel nedenlerinden biri; halkın eğitime bakışı, ekonomik sıkıntılar, fiziki yetersizlik, kılık- kıyafet ve inanç değerleri eğitimin önünde ciddi bir sorun olarak kendini göstermektedir. ılimizde bu durum daha da vahimdir. ıstanbul’dan sonra Türkiye’nin en kalabalık öğrencisi bulunan şehir şanlıurfa’dır. ılimizdeki sınıf ortalamalarının 72 olması, nüfus kalabalığı, sezonluk işçilik gibi köklü sorunlar ilimizdeki eğitim sisteminin Türkiye’nin en gerisinde seyretmesine neden olmaktadır. Bu sorunları iyi fark eden 20. Zırhlı Tuğay Komutanı Mehmet Tevfik Bedük ve emekli öğretmen eşi Ayşem Merih Bedük Hanımefendi, “Ordu millet el ele” programı kapsamında son günlerde ilimizde değişik okullarda okuyan ihtiyaç sahibi öğrencilere destek olmaları, eğitim açısından önemli birer gelişmedir. Geçtiğimiz günlerde Sosyal Hizmetler Çocuk Esirgeme Kurumundaki 67 öğrencinin giydirilmesi, bir saatte olsa anne sevgisiyle onlara yaklaşılması ve onlara kendi elleriyle yapılan pastaların ikram edilmesi, getirilen palyaço ve müzik grubunun çocuklara neşeli anların yaşatılması, bir öğretmenin, bir annenin başarılı bir hanımın planında olması gereken güzel davranışlardandır. Çocuk ruhuna göre giyinmiş olması, pozitif enerjisi ile salona girmesi, gelen konuklarla ve basın mensuplarıyla selamlaşması, çocuklarla tek tek öpüşüp onların duygularını paylaşması ve çocuklarla oynayıp halay çekmesi bir öğretmen olarak beni çok duygulandırdı. Ayşem Merih Hanımefendi şüphesiz bu programı tek başına yürütmemiştir. Ona destek olan ve programı içinde bir fiil yer alan onlarca asker eşi de vardı. Hepsi de bu işte istekli ve gönüllüydü. Bağlarbaşı ılköğretim Okulundaki 94 kız öğrencinin giyim töreni esnasında ise öğrencilerin Ayşem Merih Hanıma çiçek takdimleri esnasında; “Bana çiçek vermeyin, her sınıfta bir sürü çiçek var, ben o çiçekleri koklamaya geldim, sevmeye geldim” demesiyle öğrencilerin birer çiçek, sevgiye ve ilgiye muhtaç, güzel bakıldığı zaman etrafa güzel kokular saçtığı ve etrafa güzel görünüm vereceği yönünde mesajlar veriyordu. Gittiği her yerde öğretmen olduğunu vurgulaması, öğrencilerden okuyup Atatürk gibi büyük adam olmalarını istemesi, çocukların sorularına muhakkak yanıt vermesi, çocuğa ve insana verilen değeri ortaya koymaktadır. ışte askeriye, bir taraftan ilimizde okul boyama kampanyaları, bir yandan da okul için arsa tasisi, öte yanda da öğrencilerin giyim kuşam ihtiyaçlarını gidermeye çalışması, eğitimin sorunlu olduğu ilimiz için ciddi birer gelişmelerdir. Umarım benzeri çalışmalar devam eder. ılimizdeki okul ihtiyacının kapatılması, okula gitmekten zorluk çeken öğrencilerimize burslar, kırtasiye ihtiyaçlarının karşılanması bu tür etkinliklerle giderilebilir. Hatta kampanyalar açılabilir. (Kermes, yemekli geceler, sergiler, burs verecek kişilerin tespit edilmesi ve bunlara görev verilmesi v.b.) yapıldığı taktirde Atatürk’ün; “Cumhuriyeti ben kurdum. Onu yaşatacak olanlar sizlersiniz” sözünün gerçekleşmesi mümkündür. Nitekim; anarşi, terör ve her türlü madde bağımlılığı birer dağ gibi büyüyüp, sorun olarak hepimizin hayatını tehdit altına alıp, yaşamımızı zor hale getirmektedir. Çağdaş insan vatanına karşı sorumluluğunu bilen ve üzerine düşeni yapmakta çekinmeyen, milli tarih ve inancıyla barışık olan her türlü bilimsel gelişmelere açık, bilime katkıda bulunmak, her şeyden önce de ailesine bağımlığı, kendisiyle barışık bireylerin yetiştirilmesi ve imkânların kolaylaştırılması doğrultusunda herkese ciddi görevler düşmektedir. Herkes vatandaşlık görevini yaptığı taktirde hem ilimizde, hem ülkemizde hiçbir sorun kalmayacaktır. Dolayısıyla, Ayşem Merih Bedük hanımefendi ve beraberindeki asker eşlerinin tüm kesimlerce örnek alınmasını diliyorum?