Necla Cevheri Saatçi
18 Şubat 2008
Kültür; bir topluluğun bütün fertlerinin sahip olduğu, olayları ve meseleleri karşılayan, duyuş, düşünüş şekilleriyle, tarih içinde meydana gelen fikir ve sanat verimleri ve değer hükümlerinin bütünü olarak tanımlanmıştır.
Dünyada iletişimin çok hızlı ve kolay olmasından dolayı bir kültür karmaşası meydana gelmiştir. Bu karmaşalıkta insanları mutsuzluğa doğru itmekte…
Bu kavram karmaşalarından dikkatimi çeken bir tanesi hayat standartlarıyla yaşam kalitesinin karıştırılmasıdır.
Hayat standartı maddiyatla paralel bir doğrudadır. Maddiyatınız ne kadar güçlü ise hayat standartınız da o kadar yüksektir. Buna bağlı olarak oturduğunuz ev, dekorasyonunuz, kullandığınız araç, yediğiniz yiyecekler hep değişkenlik gösterecektir.
Lüks bize kaliteli bir yaşam sunabilir mi? Yüksek yaşam standartına ulaşmak için neler yapıyoruz., neleri feda ediyoruz.
Belki ahlakımızı ayaklar altına alıyoruz. Belki de yaşamımızı onlardan çalıyoruz.
Biraz daha zengin olma uğruna hak etmediğimiz maddiyata kavuşmak için üçkâğıtçılık yapmayı, rüşvet alıp-vermeyi, çalıp çırpmayı göze alıyoruz. Lükse ulaşmak için kaliteden ödün vermek bize doğal geliyor.
Bir dostumuzun ihtiyacı olduğunu bildiğimiz halde istediği parayı ondan esirgeyerek daha kazançlı yatırımlara yöneliyoruz. Hem de vefa özelliğimizi hiçe sayarak. Oysa ki millet olarak mahallerimize sokaklarımıza bile bu ismi verdiğimiz halde.
Bizim milletimiz için çok değerli olan aileden ödün veriyoruz. Babasıyla veya anne- babasıyla çok çalışmalarından dolayı onları göremeyen, onlarla zaman geçiremeyen, mutsuz başarısız ama zengin çocuklara ne kadar kaliteli bir hayat sunulabilir.
Çalışmak, çalışmanın karşılığı olarak kazanabilmek dünyanın en güzel nimetlerinden biridir. Ama çalışırken kendimizden ve çevreyle olan ilişkilerimizden ödün vermeden.
Ancak çocuklarıyla geçirecekleri zamanı en bol şekilde tutmaya çalışan, onları dinleyen, onlarla konuşan, bir şeyler öğretmeye çabalayan ebeveynler çocuklarına kaliteli bir yaşam sunabilirler.
Kalite insanın içindedir, davranış ve tutumlarında, yaşama şeklindedir. Yaşamı kolaylaştıracak araçlarda değildir.
Beraber vakit geçirmekten, sohbet etmekten hoşlandığınız insanla hangi koltukta oturduğunuzun, hangi tabakta ne yediğinizin bir önemi yoktur. Beraberken yediğiniz elma- portakal da olsa, mango avokado da olsa siz yine aynı lezzetti alırsınız.
Yaşamımızı kaliteli hale getirmek için ondan zevk almayı bilmeli ve öğrenmeye çalışmalıyız. Hiçbir anını boş vermeden, dolu dolu yaşamak için çaba harcamalıyız.
Kaliteli yaşam eşittir yüksek hayat standartı demek olmamalıdır.
Sizin ve sevdiklerinizin kaliteli bir yaşam sürebilmesi dileğiyle.
Haftanın sözü: Para her şeyi yapar diyen adam, para için her şeyi göze alan adamdır.
Benjamin Frenklin
Haftanın Kitabı: Srebrenitsa’nın öyküsü
ısnam Taljic