Bülent Okutan
22 Mayıs 2008
Son otuz yıldır gelen Valilerimizden sadece üçü, bu diyarın hasretlerinden biri için gerçek anlamda çaba göstermiştir.
Hasretin adı yeşil, çabanın ismi ise ağaçlandırmadır. Bu üç değerli yöneticimiz Alpaslan Karacan, Ziyaeddin Akbulut ve Muzaffer Dilek’tir.
Diğerlerinin bu konuda ki girişimleri laf ola beri gele türündendir.
Karacan, bazıları ismini kabullenmese de Atatürk Ormanı’nı geliştirmiş, Akabe Boğazı’nı oluşturmuş, Akbulut eski Tartı Muayene ıstasyonun olduğu tepeler ile Eyüp Peygamberi bizim için yeşillendirmiştir. Tabi Hasan Duruer’in büyük desteği ile Dergah Platformunu da.
Muzaffer Dilek ise Tünel çıkış ağzını ağaçlandırmış ve yine bazılarının ismine karşı olduğunu sandığım, Cumhuriyet Parkı’nı oluşturmaya çalışmıştır. Bu park ise şu anda bazı hasletlerden mi ne, bilinmez kaderine terk edilmiş durumdadır.
Eski memurlar çok iyi hatırlar, Allah Selamet versin, Köy Hizmetleri Araştırma Enstitümüzün çok başarılı bir Müdürü vardı. Erbil Özyurt. GAP’ın ilk yıllarıydı ve eğitim gerçekten şarttı. Hemen hemen her ay Tarla Günü düzenlerdi. Bende o yıllarda TRT Muhabiriyim. Tarla Günü’nün düzenlendiği her istasyona hep birlikte giderdik. Çoğu toplantı yerinde ise katılım adına hüsranla karşılaşırdık. Çünkü gittiğimizde, Enstitü görevlileri dışında kimse olmazdı. Özyurt hemen pikapları yollar, çevre köylerin sakinlerini aydınlatmak için toplardı.
Sanırım Koruklu’da bir Tarla Günü vardı. Özyurt’la resmi plakalı Station Renault Marka makam arabası ile gidiyoruz. Bir ara dikkatimi çeken bir şeyi soru olarak Erbil Beye yönelttim. Aramızda ki diyalog şu şekilde gerçekleşmişti hiç unutmam ;
-Erbil Ağabey Harran Ovası ağaçsız. Evliya Çelebi Seyahatnamesi’nde Fırat’tan Halep’e ağaçlardan başıma güneş değmedi diye yazmış. Moğol istilasında buralarda ki ormanların yakıldığını biliyorum. Sonrasın da niye tekrar ağaçlandırmaya önem verilmemiş?
Yanıt ilginçti.
-Olur mu Bülent? Biz çok uğraştık ağaçlandırma için ama ova sakinleri bırakmıyor. Ağaç istemiyorlar. Su yok. Ekin üç-beş daneli. Ağaç olursa kuş olur,o üç beş daneyi de kuşlar yer diye düşünüyorlar. Ve dikilen ağaçları söküyorlar.
Kuştan korkan darı ekmez atasözünün gerçek versiyonunu dinlediğim o günü hiç unutmam.
şimdi su var, kuş korkusu yok. Ama geleceği gören yönetici eksikliği söz konusu. Ben şahsen bu il de etkin biri olsam, başta GAP’ın ana kanalları olmak üzere, tüm kanaletlerin kenarlarına yemyeşil kuşak çektirirdim.
Kuşlara inat, cesurca…
Oysa saydığım üç Vali dışında gelenlerin çoğu bazı Sivil Toplum Kuruluşlarının ağaçlandırma girişimlerinde, protokol olarak yer alma dışında faaliyette bulunmadılar.Bulunmadıkları gibi bu konuda dişe damağa dokunur büyük projelere hiç imza atamadılar.
Velhasıl herkesin yeşile ilgisi bir başka oldu coğrafyamız da. Kimisi ağaçlarla bizi yeşillendirdi, kimileride onları yollayanlar adına, burada sadece fikirleri ile yeşil yanlarını ortaya koydu.
Son otuz yıldır bu memleket yemyeşil!!!, ama ne gariptir ki ortada ağaç yok!…
Bizler de bilinçlenme adına biraz yeşersek, yeşilin tonları çoğalacak memlekette, ama nerdeeee?.
Bir kere kuştan korkmuşuz, zor darı ekeriz bu saatten sonra…