Ömer Elçi
7 Aralık 2009
Karga tüm gün hiçbir şey yapmadan ağacın en yüksek dalının da duruyordu. Küçük bir tavşan onu görünce sordu. “Ben de senin gibi tüm gün hiçbir şey yapmadan oturabilir miyim?” dedi.
Karga, “Elbette, neden olmasın?” diyerek karşılık verdi.
Onun bu yanıtı üzerine tavşan, olduğu yere çöktü ve hiçbir şey yapmadan oturmaya başladı.
Bir süre sonra çalılıkların arasından bir tilki fırladı ve tavşanın üstüne atladı, onu yedi.
Aşağıda olup bitenleri yukarıdan üzüntüyle izleyen karga, kendi kendine söylendi. “Hem aşağıda olmak hem de hiçbir şey yapmadan oturabilmenin bedeli çok yüksektir, tavşan kardeş…” dedi. “Sen işin bu yanını düşünmedin…”
*
Öykü, yüzyıllar önce gözlemlenen bir olayı nakletmektedir:
Bir keşiş araştırma yapmak için bir köye gitmişti. Önce o köyün mezarlığına girdi. Çünkü kültürlerin, yaşam felsefesinin öyle yerlerde gizli olduğa inanıyordu. Gözleri birden mezar taşlarının üzerindeki rakamlara takıldı. Mezar taşlarında 5, 867, 900, 20003, 4979, 7, 421 örneği, birbiriyle hiçbir bağlantısı olmayan rakamlar vardı. Uzun uzun düşündü, fakat bu rakamların anlamını çözemedi. Köyün en bilge kişisine gitti, ona sordu:
“ Nedir bu rakamlar Tanrıaşkına? ” dedi. “ Bu rakamların gösterdikleri ay mıdır, yıl mıdır, saat midir? ”
Bilge kişi gülümseyerek yanıtladı:
“ Bizler bebeklerimiz doğduğu zaman, bellerine bir ip bağlarız ” dedi. “Yaşamı boyunca her güldüğü an, o ipe bir düğüm atarız. Öldükten sonra ise, bellerindeki düğümüler sayar, düğümün sayısını mezar taşına yazarız.”
Bilge kişi, karşısındaki keşişin bir şey anlamadığını görünce açıklamasını sürdürdü:
“Böylece onun ne kadar ‘yaşamış’ olduğunu anlarız.”
*
Dyojen’e bir adamın ne kadar akıllı olduğunun nasıl anlaşıldığını sordular.
Yanıtı kısa oldu;
“Konuşmasından” dedi. Bir soru daha sordular “Peki adam ya hiç konuşmazsa”
Dyojen’in yanıtı bu kez şöyle oldu
“ O kadar akıllı olanı henüz yok dünyada.”