Mehmet Göncü
14 Şubat 2007
Bilindiği gibi; yaradılmış canlı veya cansız tüm varlıkların görünen ve bilinen zahiri üç boyutları vardır. Bu durum tüm nesneler için sürekli değişim haliyle, dördüncü boyuta oluşmaktadır. ışte bu oluşumlar evrenin zaman boyutu ile her an ve sayılamayacak kadar çoklukta ve çeşitlilikte meydana gelmektedir. Bu nedenle; Evrenin, şimdilik bilinen beş boyutu vardır, diyebiliriz. Kâinatın, zaman boyutunun büyük gizemi, insan denilen canlının düşünme ve anlama yetisini çok zorlamıştır. Bu algılama, yaşamış ve yaşayan bireylerde ve toplumlarda değişik düşünce ve şekillerde yorumlanmıştır. ınsanın bilinen tarihindeki tüm sosyolojik, kültürel ve ekonomik faaliyetlerinin temel dinamizminin asıl sebebi bana göre işte bu olgudur. Bu nedenle diyebiliriz ki; düşünen ve düşündüğünü algılayabilen her insan, kendince kâinatın merkezi konumundadır ve evren her düşünenin anlama ve yorum kapasitesine göre de şekil ve anlam kazanmaktadır. Bence; insan denilen bu güzel canlı, bilimin ve uygarlığın yolunda ilerledikçe, yaşadığı bu muhteşem gezegeni, mensubu olduğu Güneş sistemini ve tüm evreni ve gizemlerini zamandan ve mekândan münezzeh* olan, kâinatın ulu yaratıcısının verdiği akılla mutlaka çözecektir. Yazımın konusu ile ilgili yıllar önce kaleme aldığım şiirimden bir bölümünü değerli yorumlarınız için aşağıya aktarıyorum. ZAMAN OLUR Zaman olur Bulut olup gezerim. Bazen kasırgayım, bazen fırtına. Zaman olur Dudaklarda sevgiyim sevenlere Zaman olur Bir kuş kanadı ile delerim gökleri. Zaman olur Bir avuç su olur, coşarım Okyanuslarda. Zaman olur Elveda dersem bir gün güzel Dünyaya, Aynı anda merhaba diyeceğim, Kainat denilen aynaya, *Münezzeh: Noksanı olmayan Dürüst ve şeffaf bir toplumda; lütufta geride, kahırda önde olan dostlarınızın çok olması dileğiyle kalın sağlıcakla.