Mahmut Çepoğlu
12 Mayıs 2006
Bu yıl Vakıflar Haftası kutlamaları “Medeniyetler Yılı” sloganıyla start aldı. ınsan biraz düşününce gerçekten vakıfların bir medeniyetin simgesi olduğu hemen anlaşılır. ınanç uğruna malını mülkünü hibe etme, ondan birilerinin faydalanması kadar güzel bir düşünce olabilir mi? Bu vesileyle “Vakıflar Haftası’nı” kutlamak ve “karınca kararınca” bir katkı sunma gayretine girdim. Sayın Arif Çelik’in Bölge Müdürlüğünü sürdürdüğü, şanlıurfa Vakıflar Bölge Müdürlüğü çalışmaları ve vakıf hizmetleri ile kendinden söz ettirmektedir. Nedeni sorulmasına gerek yok. Çünkü vakıf nasıl bir hizmetse ona hizmet etmekte başlı başına bir vakıftır, bana göre… Vakıf çalışmaları çeşitli etkinlikler, söyleşiler, slayt gösterileri ile vakfın amaçlarını kitlelere ulaştırma çabasında olmasının başarısını görmek insanı mutlu ediyor. Bu vesileyle vakıf olarak yapılan binaları ve yapılan hizmetleri teferruatlı bir şekilde yeniden anımsamış olduk. Bunu yapan ve yaptıran ve bunları vakfa sunan insanları yürekleri nasıl yürektir o sesi duymak lazım… Vakıf kelimesini toplumun çeşitli kesimlerinde duyarız. Herkes kendine göre bir şekilde yorumlar. Ama esasen vakıf “kişinin taşınır ve taşınmaz mallarını hiçbir tesir altında kalmadın kendi rıza ve isteğiyle şahsı mülkiyetinde çıkarıp, hayır ve hasenat gayesiyle kendisi tarafından belirlenecek şartlara göre insanların hizmetine sunmasıdır.” Bu sunuş yüz yıllardır vakıflar adı altındaki müessese tarafından yürütülmektedir. Tarihin her döneminde vakıfların varlığına rastlamak mümkün. ılk vakıflar insanların ibadetgâhları olmuştur. Tüm inançlarda tarihi süreç içersinde süre gelmiştir. ınsanlar güçleri ölçüsünde sürekli katkıda bulunmuşlardır. Bununla kalmayıp, camiler, köprüler, su yolları, çeşme ve sebiller, yollar, kaldırımlar, hastaneler, hamamlar, kuyular, kervansaraylar, han ve hayratlar gibi yapılar yapıp insanların hizmetlerine sunmuşlardır. Aş evleri, dul ve yetimler için sığınma evleri, misafirhane, çamaşırhane yaptırdıkları gibi yere ve mekana uygun, bu gün dahi yüz binlerin faydalandığı eserleri geri bırakmışlardı. Bu hizmet ıslam inancıyla doruk noktaya varmıştır. Çünkü ıslam inancına göre bir kimse ölünce ameli kesilir, amel defteri kapanır. Yalnız üç kişinin amel defteri kapanmaz. “ılmi bir eseri, sadaka-i cariyesi, dua eden hayırlı bir evladı olan”lar sürekli hayır ve hasenattan faydalanırlar. ışte bu nedenden tüm Müslümanlar sadaka-i cariye konusunda adeta birbirleri ile yarışarak geride eserler bırakmaya çalışmışlardır. şehirlerarası yollar yaparak, köprüler kurarak, insan nakliyesine hizmet verdikleri gibi önemli ticaret merkezlerin birbirleriyle bağlantılarını sağlamışlardır. Bunların başında köprü ve yolların üzerinde kurulu bulunan su hayratları geldiği gibi bu yolların kesiştiği noktalarda kervansaraylar yapmışlar, hanlar kurmuşlardır. Bin yıllardır süre gelen vakıfların bu güne kadar insanlığa nasıl hizmet ettiklerini görüyoruz. Bu vakıfların nimetinden din ve ırk farkı gözetmeksizin tüm insanlığın hizmetine sunulduğunu bilmek, görmek ayrı bir gerçeği ortaya koymaktadır. Demek ki hayır işlerinde insanların dini, milliyeti sorulmaz. Sosyal hizmetler yönünden topluma büyük katkısı olan vakıflar kimsesiz, aç ve yoksul insanların rahatlıkla sığındığı hanlar, bu iyiliklerin başında gelir. Burada ismiyle müsemma bikesler (kimsesizler) hanı Harran Kapsı’nın bitişiğinde bir yerdi. Yıllarca kimsesiz, yoksul, hasta insanları duvarları arasında barındırır onların iaşesi, bakımı temin edilirdi. Bu gün kurulan bir çok hayır kurumu geçmişin yenilenmesidir dersek yeridir. Eskiden insanlarımız ne vakıf malında oturur ne satın alırlardı. Çünkü o bir hayır kurumudur. Onun sahibinin hayrının kesilmemesi gerekirdi. Ancak son yıllarda vakıflara gereken önem ve ehemmiyet verilmediğinden, insanlara vakıfların verdiği hizmet yeterince kavratılmadığından insanlarımız vakıf mallarını en kısa yoldan nasıl elde ederimin cavcavına, derdine düşmüşlerdir. Ancak bu gün bölge Müdürü Sayın Arif Çelik hizmetleri ile büyük başarılar elde etme gayreti içindedir. Bunun için çeşitli görsel çalışmalar geliştirmektedir. Vakıflara hizmetin bir boyutu da eğitim yoluyla öğretilmesi olsa gerek. Okullarda hiç olmazsa bir sunuş ve bir gün olarak kutlanarak vakıflara katkıda bulunmaları çok şeyleri değişmesine sebep olacaktır. Buda vakfın toplumda gün be gün saygınlığını yitirmesi yerine yeniden kazanmasına neden olacağına inanıyorum. Vakıflara sahip çıkmak bir insanlık borcudur…