Cihat Kürkçüoğlu
25 Ağustos 2020
Tarihte Skirtos Irmağı, Daysan Irmağı olarak bilinen Karakoyun Deresi Direkli tarafından doğup bugünkü Piazza AVM yakınından Haleplibahçe’ye dönerek Halilu’r-Rahman Gölü’ne dökülürdü.
Miladi 201 senesinin Kasım ayında aşırı yağışlardan adeta tufanı andırır bir şekilde taşmış ve sel sularında 2000’den fazla insan boğularak can vermiş, çok sayıda yapı yıkılmıştır.
303 senesinin Mayıs ayında, 413 senesinin Mart ayında ve 525 senesinin Nisan ayında tekrar taşan Daysan ırmağı şehirde büyük can ve mal kaybına yol açmıştır.
525 senesindeki son sel afetinden sonra Edessa’nın (Urfa) Bizans imparatorluğuna bağlı valisi Liberius zamanında Bizans İmparatoru I. Jüstinyen (527-565), derenin bugünkü PİAZZA AVM yakınından Halepli Bahçe’ye dönen sapağına büyük bir duvar (Bend) yaptırarak derenin Halepli Bahçe yatağını iptal etmiş ve doğuya doğru bugünkü yatağını (Karakoyun Deresi) açtırarak Daişan Irmağı’nın şehir dışına akmasını sağlamıştır.
Böylece Urfa sel afetlerinden bir ölçüde korunmuştur.
Bu duvar günümüzde durmaktadır.
Karakoyun Deresi’nin açtırılmasından sonra da Urfa; 668, 725, 740, 743, 1104 yıllarında sel baskınlarına uğramış, ancak bu baskınlardaki tahribat öncekilere kıyasla daha az olmuştur.
Hatırladığım kadarıyla ben lisede iken 1965-66 yıllarında yağan yağmurlarla hem Karakoyun hem Cavsak Deresi taşmış, bunların yatağı üzerindeki köylerde büyük tahribat olmuştu.
Sanıyorum 1980’li yıllarda da böyle bir olay tekrarlamıştı.
Şunu demek istiyorum. Bu tür afetler sık sık oluşamadığı için insanlar unutuyorlar, dere yataklarını işgal ederek, tahrip ederek olası afetlerdeki büyük tahribata zemin hazırlıyorlar.
Karaköprü için de aynı şeyi söyleyebiliriz.
Tarih hikâye değildir.
Ders alınacak olaylarla doludur.
Ders almamız lazım.
Milli Şairimiz Mehmet Akif ne güzel söylemiş:
“Tarihi tekerrür diye tarif ediyorlar; hiç ibret alınsaydı tekerrür mü ederdi” …”