Mehmet Göncü
8 Aralık 2014
Kıymetli
okuyucularım, bildiğiniz gibi çeşitli kültürlerin harman olduğu ilimiz
Şanlıurfa, tarihe tanıklık yapacak kadar zengin bir geçmişe sahiptir.
Şöyle
ki; şu an itibari ile Şanlıurfa, dünyanın en eski tapınaklarına sahiptir.
Keza;
Hıristiyan dinini dünyada ilk defa devlet dini olarak kabul eden Kral Abgar’ın
hüküm sürdüğü kent de Urfa’dır. Ayrıca; Peygamberlerin atası olarak bilinen
Hazreti İbrahim de Urfa’da doğmuş ve Harran’da yaşamıştır.
Bu
konuda pek çok şey yazılır ve söylenir ama ben yazımın konu başlığında
belirttiğim Ortaçağ’da yetişmiş Urfalı dahilerden biraz bahsetmek istiyorum.
Dünyanın
ilk Üniversitesi olarak bilinen Harran Okulu sekizinci yüzyılda yaşamış islamın
yedinci halifesi Harun Reşit zamanında ilim adamı yetiştirmede en yüksek
seviyeleri yakalamıştır.
Bu
okulda yetişen dahilerden en önemlilerinden biri Cabir Bin Hayyan’dır. Büyük
bir kimya ve fizik alimi olan Cabir Bin Hayyan aynı zamanda yüzlerce ilmi eser
yazmış bir Filozoftur.
Öte
yandan dünyaca ünlü Matematikçi “Sabit Bin Kurra”, Su gücüyle hareket eden
müteharrik makineleri icad eden Fizikçi Ahmet El Cezeri, Astronomi Alimi
“Battani” ve daha bunlar gibi yüzlerce bilim adamı yetişmiştir bu Harran
Okulundan.
Ben
yaştakiler orta öğrenim çağlarında Halife Harun Reşid’in Alman İmparatoru
“Şarlken”e bir çalar saat gönderdiğini, saati inceleyen Almanların ve o günün
papazlarının saatin içinde cin olduğuna karar verdiklerini birbirimize anlatıp
kahkahalarla gülerdik.
İşte
o yukarıda saydığım Urfa’da yetişmiş dahi alimler gibi yüzlerce Müslüman bilim
adamları sayesinde, o çağlarda uygar islâm alemi Endülüs’te meşhur
Kütüphaneleri ilmi eserlerle doldurmuş ve o muhteşem Elhamra saraylarını
yapabilmişlerdir. Özetle; günümüz islâm dünyası da her türlü ve her boyuttaki
bağnazlıktan kurtulduğu taktirde eski ihtişamlı günlerine tekrar dönebilir.
Bu
yazımızı okuyanlar, özellikle Avrupa’daki bazı islamofobi taşıyan az eğitimli
insanların biraz araştırma yapmalarını, islam dininin temelinde bütün insanları
kardeş sayan bir gerçeğin olduğunu anlayacaklardır.
Ben
güzel ahlakı tamamlamak için gönderildim diyen yüce Peygamber ilmi ve bilimi
teşvik ederken, ‘İlim Çin’de bile olsa gidin, araştırın’ demektedir.
O
günün koşullarında uzak bir ülke olan Çin’de ilmi arayan, ilmi öğütleyen bir
Peygamberin ümmetiyiz.
Ayrıca
ilim yapmayı kadın-erkek ayrımı yapmadan
farz kılan ilahi emrin gereği olarakta ilk ayetin ‘Oku’ olduğu hususunu da
iyice değerlendirmek gerekiyor.
Onun
için bunu bütün samimiyetimle söylüyorum; Çok boyutlu olarak ilim yapabilmek
için her türlü bağnazlıktan kurtulmak gerekiyor.
Bu
bağlamda Ozan Yunus’un çok anlamlı şiiri var. Yorumlamanız için aşağıya
aktarıyorum:
İlim
ilmek ilmektir.
İlim
kendin bilmektir
Sen
kendini bilmezsen
Ya
bu nice okumaktır.
Dürüst
ve şeffaf bir toplumda; lütufta geride, kahırda önde olan dostlarınızın çok
olması dileği ile kalın sağlıcakla…
İlmek:
Birbirini tamamlayan bağ