Deniz Güney
30 Ocak 2013
Takipçilerimden biri geçenlerde kuyuya bir taş attı.
Kuyudaki taşı da çıkartmamı istedi.
Sonra döndüm kendime, kuyu insanı mıyım ben dedim.
Çünkü kuyu insanı olmak çok zor şey.
Allah kimseyi kuyu insanı etmesin.
Yani aslında anlayacağınız, Urfa’da kuyudan çekerler suyu.
Hem de kaçak elektrikle.
Peki kaçak elektrikle ısıtılan suyla gusül abdesti alınır mı?
Derin bir dini bilgim yok.
Tanıdığım bir hocaya sordum.
Kaçak elektriğin hem kul hakkı olduğunu, hem de gusül abdesti alınamayacağını söyledi.
Döndüm Urfa’ya baktım.
Türkiye’de kaçak elektrik kullanımının en yüksek olduğu il Urfa çıktı karşıma.
Sonra demografik yapısına baktım.
Çok muhafazakâr bir şehir durdu karşımda.
Sabah akşam, gece gündüz namaz kılan bir şehir.
Bu şehirde oyların yüzde 85’i, hatta yüzde 90’ı muhafazakâr partilere gidiyor.
Ayrıca caminin, mescidin, türbanlıların yoğun olduğu bir şehir.
Bu nasıl bir tezatlıktır dedim kendi kendime.
Hem muhafazakâr, hem de Türkiye’de en çok kaçak elektrik kullanan şehir olacaksın.
Gerçi bir ara ilginç bir şey duymuştum.
Kanım donmuştu.
Urfa’da bazı cami imamları bile kaçak elektrik kullanıyormuş.
Hatta bunu üst düzey birinden duymuştum.
Varın gerisini siz düşünün.
Din bir örf adet değildir.
Gelenek görenek hiç değildir.
Ama gelin görün ki Urfa’da
Dinin yerini bazen töreler, bazen örf adetler almış.
Durum böyle olunca da her şey bir birine girmiş.
Kulaktan duyma dini bilgiler almış başını yürümüş.
Sanki kaçak elektrik kullanmanın kul hakkına girmeyeceğine inanılmış.
Şimdi benim buradan söyleyeceğim son söz kaçak elektrik Urfa’ya yakışmıyor.
Hele inananlara ve muhafazakarlara hiç yakışmıyor.
Gerçi bu konular beni aşar.
Aslında bu konu din alimlerinin, sosyologların işi.
Çünkü bu tam anlamıyla araştırma ve tez konusu olabilecek bir konu.
Hadi Urfa at üzerindeki şu yaftayı.
Vesselam…