İbrahim Dülger
27 Şubat 2008
Doğal çevre adına son yılların Urfa’sında en hayırlı iş: Menengüç (çitlembik) ormanlarının koruma altına alınmasıdır. Tektek dağlarında, Rüstem deresi vadilerinde düşmanlarından sinerek saklanmış, belki de bu deredeki mağarada saklanıp haklıyı kayıran Eşkıya Rüstem’in hayrı dokundu, korkusundan kesilmedi kaldı ağaçlar…
Sayıları milyonları bulan, eko sistem içinde kuşlar ile yayılma alanı yaygınlaşan, doğal çevreye uyumlu bu ağaçlar, çevrede konuşlanan göçerler ve hayvancılık yapanlar tarafından tahrip edilmektedir.
Yer yer hafif dalgalı düzlüklerin yer aldığı plato görünümlü Tektek dağları üzerinde yükseklikleri 800 metreyi bulan çok sayıda tepe vardır. Urfa ili sınırları içinde; kuzey- güney doğrultusunda 90 km olup, Urfa ile Mardin’i bir set gibi ayıran kütle, doğu batı yönünde 60 km genişliğinde alanı kapsar. Eosen ve Miosen jeolojik dönem kalkerlerinden oluşmuş Tektek dağları üzerinde yer yer karstik çukurluklar, mağaralar ve boğazlar, kör vadiler vardır. Taşların ana maddesi yumuşak kalker olup, Bozova fayına yakın alanlarda sertleşir (simsimi taş), yer yer mermer görünümü alır.
Yakın yıllara kadar geniş alalarda Suriye sınırlarına kadar uzanan ormanlar, Plato ve Urfa’nın iklimi üzerinde de daha bol yağışlara neden olan bir etki yaratmaktaydı. Ağaçların tahrip edilmesi ile erozyon sonucu bugün çıplak kayalıklar ortaya çıkmış olup tarım arazisi yok denecek kadar azalmıştır.
Plato üzerinde yaşayanlar su ihtiyaçlarını kayalara oyulmuş sarnıçlarda biriken yağmur suları ile karşılamaktaydı. Temel geçim kaynağı hayvancılık olup, bu alanlarda, yükselti nedeniyle daha geç kuruyan renk renk açan çok çeşitli bozkır çiçekleri bahar aylarında görülmeye değer. Bu nedenle Tektek dağları ovada hayvancılık yapanların yaylası konumundadır.
Bir bahar günü ziyarete gittiğimiz dostların, Mer-e köyündeki göçer çadırlarında, kokulu otlarla beslenmiş kuzudan yaptıkları saç kavurmanın tadını unutamam.
Düzlükleri ve tepeleri kana boyamışçasına kaplayan kıpkırmızı renkleri ile gelincik çiçekleri; Buğday, Bereket tanrısı Adonis’in, Tekteklerde öldürülüp, ardından göğe yükselerek yeniden diriltildiğini anlatan mitolojik inanışın kanıtı gibiydi.
Tahribe izin verilmeyen alanlarda üniversitemiz tarafından yapılacak çalışmalarla bulunabilecek birkaç endemik bitki türü bile buranın koruma altına alınıp milli park ilan edilmesi için haklı bir neden olacaktır. (Adonis gelinciği, Peygamber çiçeği, hayvanlardan, kınalı keklik, sırtlan şahin, varanüs gibi)
Plato üzerinde çok eskilere dayanan uygarlıkların ve nüfusun yaşaması için bol su kaynaklarının olması gerekir. Yukarı Mezopotamya’nın üç büyük kentinden biri olan şuayıpşar; Kendine özgü mimarisi ile heybetinden çok şey kaybetse de, yakınında kurulu köyde 21.yüzyılda taş çağı kültürünün benzerini yaşayan insanlara ölçü olur belki diye, son sütun ve kapıları ile ayakta kalmaya çalışmaktadır.
Soğmatar; Sabii ve Pagan(Doğaya tapınım) dinin önemli merkezlerinden biri olup, tapındıkları 7 gezegen için yaptırdıkları tapınaklar, kalesi, höyüğü mabetleri ile başlı başına bu alanın milli park ilan edilmesi için yeter bile. Adıyaman’daki Nemrut milli parkı kadar önemli bence..
Tek kayadan oyulmuş, şu an sahipli Sanem sarayı, Han el-Ba rür, Bazda mağaraları, Çimdin Kale ve benzeri ören yerleri, tek başına kalmamalı Tektek dağlarında. Sahiplenilmeli, korunmalı. Üzerimize düşeni yapmadığımız için gelecek nesillerin suçlamalarına hedef olmayacaksak..
Doğal menengiç ormanlarına; doğayı seven, bu günleri öngörebilen Ziraat Mühendisi Ahmet Çavuşoğlu’nun 1958 yılındaki girişimleri ile başlayan koruma ve yabani ağaçların aşılanması 1962 yılında Vehbi Oluk Bey tarafından yürütüldü. Sorumluluk bilen müdürlerin çalışmaları ile tonlarca fıstık alınan, çevredeki köylülere iş olanağı sağlayan işletme haline geldi…
2002 yılında yerleşime açılacağı haberleri duyuldu. Dönemin Enstitü Müdürü Dr.Sabahattin Çelik Beyin olayı kamuoyuna mal etmek için gazetecileri daveti ve alanı gezdirmesi, verilen aydınlatıcı bilgilendirme sonrasında bu alanın korunması için yapılabilecekler tartışıldı. Milli park olması konusunda yayın kuruluşları ve sivil toplum örgütlerince kamuoyu oluşturup çalışma yapılması kararlaştırıldı.
Yapılan çalışmalar sonucu iskân alanı yapılıp, yok olmaktan son anda kurtarılan Tektek dağları: Dönemin milletvekilleri, Başta Mahmut Kaplan ve Mehmet Vedat Melik Bey olmak üzere tüm yöneticiler Hizmet Gazetesi ve diğer gazeteler, gazeteciler, şanlıurfa Vakfı’nın gayretleri sonucu doğal ve tarihi alanlar Milli Park olarak ilân edildi.
Bu etkili çaba bugün durmuş olup, GAPEYAM idaresinden alınan ve korumasız kalan doğal orman alanları gerekli çalışmaların yapılmaması nedeniyle tahribe açık, ortada kalakalmıştır.
Orman Bakanlığınca kabulü yapılmayan, sözde kalan milli park ilanı için gereken fizibilite raporlarının biran önce yapılıp, gerekli yol haritasının başlatılması ivedilikle gereklidir.
Yoksa bahar mevsimi geldi diye çoğu yerde ya tutarsa umuduyla ağaç dikimi sırasında sevinip şovlar yaparken, 50 yıldır korunan; sayıları milyonlarla ifade edilen eldeki doğal orman alanlarından olmak, ”Dimyata pirince giderken evdeki bulgurdan mahrum olmaya” benzeyecek bu gidişle.
Tektek dağları Milli Parkı bu hali ile cami duvarına bırakılmış kimsenin sahiplenmediği yeni doğmuş bebeği andırmakta.
Yetkili yöneticilerimizin, vekillerimizin Urfa’mız için baht olan, yegâne doğal orman ve ören yerlerini içine alan milli parkla ilgili işlemlerin tamamlanması için gerekli çabayı göstermeleri gerekmektedir.
Bizimde artık bir milli parkımız var diyebileceğimiz günler; daha güzel günler olacak çevremiz ve gelecek nesiler için 25.02.2008
(ıletişim Cep: 0 536 980 66 64/[email protected])