Bülent Okutan
3 Mart 2010
Seksenli yıllardı. Yüksek öğrenimimi (burada ki yüksek yakıştırması hep bana itici gelmiştir) henüz tamamlamış ve Urfa’ya dönmüştüm.
Gazete tabiri caizse arı kovanı gibiydi. Mübareğin trafiği şimdiki metroları aratmıyordu. Hizmet Gazetesinden bahsediyorum. Biri Atatürk Bulvarı, diğeri şimdiki Kilim Otele bakan arka girişi ile iki kapısından da giren çıkanın haddi hesabı yoktu.
O yıllarda, yerel ayrılıklara sahip o yönde kozmopolit gördüğüm bu kentte normal bir işleyişdi yaşananlar. Elbette gelen gidenimiz çok olacaktı. Çünkü Cumhuriyetçi, Demokrat kimliğimiz künyemize değil, sadece yönetenlerimizin yüreklerine kazılıydı. Sayfalarımız ise demokratlığın gerektirdiği gibi her fikre açıktı.
Amacımız hizmetti, hedef tahtamızın on ikisinde ise Urfa için yazıyordu.
İşte o yüzden bir çok usta kalem bu hedef ve bu ilkeler doğrultusunda bizimle yürüdü, yıllarca kalemşörlük yaptı çatımız altında.
Hiç biri yüzümüzü kara çıkarmadı, bilakis göğsümüzü gerdi. Elli iki yıllık gazete arşivini zaman zaman tararım ve hep gurur duyarım köşe yazanları ile. Hiçbir yazı da menfaat, şahsi çıkar, yağ kokusu yoktur.
O da gurur duyduklarımdan biriydi.
İlk yazısını getirdiği günü hatırlıyorum. Özenle saman kağıdına, küçük harfli bir daktilo ile yazmış,özenli kişiliğinin gereği olarak da, araya da karbon kağıdı koyup bir nüshasını kendine ayırmıştı.
Köşesinin ismini önceden saptamıştı;’MEYDAN’
Bir serigrafta işine verdiği önemin gereği başlığın çizimini bile yaptırmıştı. Mesaj açıktı;
‘Ben bu işe gönül vereceğim, ciddiyim’
İlk fırsatta Adana’ya gönderdik ve klişesini(*) yaptırdık.
Klişe gelir gelmez de ilk yazısı yayımlandı.
Uzun süre yazdı birinci sayfada kendisine ayrılan yatay köşesinde.
Yazılarını yayınlanmadan, baskıya vermeden önce merakla okurdum. Ve siyasi bir şeyler arardım. Çünkü çatık kaşlarının altında ki direk bakan göz bebekleri, her konudaki tavizsiz duruşu,ciddiyeti, özetle asaleti kendini bir türlü ele vermiyordu.
Ama yoktu işte. Politikayı da ele alsa, sanatı da irdelese, yoksulluğa da neşter vursa, sadece buram buram Urfa kokuyordu satırları.
Ve sonra başka ufuklara kanat çırptı bizim naçizane gazeteden. Önce Ulusal basına, ardından bürokrasiye, dolayısı ile Ankara’ya…
O oralarda, biz burada yadettik birlikteliğimizin, yarenliğimizin güzelliğini, sürekliliğini. Birbirimizi gönül sohbetlerinde ağırladık övgülerle.
Sonra bir haber düştü Urfa’nın orta yerine. Daire Başkanı olmuştu. Çalıştığı Nazırlıkta(**)
Osman Güzelgöz’den bahsediyorum. O kadim dostumdan.
Ve yazıma onun güzel dizeleriyle nokta koyuyorum ;
‘Neresiydi, ne zamandı, nasıldı bilemiyorum;
Çıkıp ümitlerimin zirvesine, bıraktım yüreğimi gökyüzüne,
Özgürlüklere kanat çırpsın diye’
Seni kutluyor ve daha nice başarılar diliyorum, bakışları sert, yüreği yumuşak, koca Urfalı.
(*) Tipo gazete baskı tekniğinde, kurşun dökümler
(**) Bakanlık
Not; Onu daha iyi tanımak isteyenler için;
www.osmanguzelgoz.com.tr