Nejat Karagöz
1 Eylül 2018
Hicretin 3. Yılında (Miladi 625) Mekkelilerle girişilen büyük savaş, Uhud…
İslam savaşçıların, sayıları üç bini bulan Mekkelilere karşı, 700 kadar olmalarına rağmen, peygamberin çok iyi taktikler geliştirdiği ve savaşın kazanılması an meselesiyken askerin verilen emirlerin dışında hareket etmesi nedeniyle kuşatılıp, büyük zayiat verdikleri ve kaybettikleri bir savaştır. 14 asır geçmiş olmasına rağmen unutulmamış acı olaylara da sahne olmuştur.
İslam’ın doğuşunu, yayılışını konu edinen bir Mustafa Akad filminde bir sahne vardı ki, bu girizgahı, esasen onu dile getirmek için yazdım.
Savaştan yenik ve onuru kırılmış olarak ayrılan Müslümanlar, hiçbir şey olmamış gibi topraklarını işliyor, günlük hayatlarına devam ediyorlardı. İşte Ebu Süfyan’ı endişelendiren de tam bu sahneydi. Çünkü yenilgiyi de metanetle karşılayabilen bir rakip, süreci doğru yönettiğinde mutlaka düşmanını alt edebilecekti…
Günümüze dönecek olursak; cebimizdeki telefondan, yediğimiz ekmeğe kadar pek çok şeyde doğrudan veya dolaylı bir biçimde tamamen Amerikan olmasa bile yabancı ülke damgası mutlaka var.
Yerli ve milli dedikleri cep telefonunun bile patent hakkından tutun da kutusu hariç neredeyse bütün parçaları, hatta yazılımı bile dış menşeli. Ama insanların bu badirede bu tip duyguları galeyana getirebilecek her türlü söyleme –ki pek çoğu yalan, yanlış olduğu halde- inanma eğiliminde olmaları, siyaset esnafı için bulunmaz fırsattır. Tam bu noktada vuruşunu yapar; insanlar sokaklara dökülür sahte 1 dolarlık banknotları yakar, yırtar, bir iki satır da vatan-millet-bayrak nutku savurur… Sonra hayat kaldığı yerden devam eder.
İşte tam bu noktada, yenilgiyi de metanetle karşılamış toplulukların psikolojisi devreye sokulur. Çok çalışılacak, çok üretilecek, çok kazanılacak; toplum karnı tok, sırtı pek hale gelir/getirilirse kazanılmayacak savaş kalmayacaktır…
2013 Yılında yapılan planlamada 2018 yılı sonu itibariyle Dolar kurunun 1,90 TL olarak öngörülmüş olmasına rağmen, 2018 yılının daha 7. Ayında bu hedefin yüzde 3,40 oranında aşılmış olmasından daha bir sene önce seçilen ABD Başkanının sorumlu olduğuna inanan bir halkı idare etmekten kolay ne olabilirdi?
Uhud savaşını kaybeden tarafın, Peygamberin vefatından sonra bir daha hiçbir savaşı ilanihaye kazanamadığını aklımızdan çıkarmadan yolumuza /konumuza devam edebiliriz.
Bu ülkenin yaşam damarlarının yerli ve milli kanla beslenmesine en büyük sekte, millete ait ne var ne yok, adeta yağmalarcasına satılıp savrulmasıdır.(Meraklıları kâğıt ve şeker fabrikaları ile Telekom’un satışını araştırabilirler) Nitekim bırakın ileri teknoloji ürünlerini –ki bu, Türkiye’nin toplam ihracatı içerisinde yüzde 2’den bile azdır- buğdaydan ete, doğalgazdan samana kadar pek çok hayati önemde malın ithalatçısı durumundayız ve yaşadığımız dolar sendromunun gerçek sebebi de budur! Hele, bakkallara, marketlere nişasta bile satan Amerikan Cargill firmasının ürünlerinin neslimizi zehirlediğini tam da bu sıra Binali’den duymak Türkiye olarak nasıl bir kuşatılmışlık içerisine itildiğimizin en açık resmidir!
Sen Doları bırak, üretmeye bak. Ancak böyle düşmanlarınla baş edebilirsin; hamaset üfleyerek değil!