Mahmut Çepoğlu
30 Ağustos 2006
Heme adında adamın biri tarlasında çift sürmektedir. Hali perişan, ekmeği zor bulan, kıt, kanat geçinen biridir. Ancak gönlü gözü tok bir adamdır. Çiftin yorgunluğundan sonrası biraz dinlenip evden getirdiği çıkınını açıp nevaleyi serip yiyecekken oradan bir derviş geçer. Derviş selam verir, “uzak yoldan geldiğini, dili damağının kuruduğunu” söyler ve çiftçiden biraz su ister.
Çiftçi ona azık torbasını açar, aç olduğunu tahmin ettiği dervişe, suyun yanında onunla beraber nevalesini de bölüşür. Adamın iyi niyetine, gözü tokluğuna karşı derviş ona üç nasihatte bulunur. “Bu sözlerimi sakın unutma ; Zengin adama güvenme, akrabalarını, dostlarını küstürme, en yakın bildiğin kişiye dahi sırrını söyleme. Git bu gün Allah sana hayırlı bir kısmet açacak” deyip oradan ayrılır.
Çiftçi onun bu dediklerine pek anlam vermez. ışini ikindi sonrası bırakır, şehre döner. şehir bir haberle çalkalanmaktadır. şehrin Mir’ine çok önemli bir dostundan altın kafes içinde iki tane keklik gelmiş. Mir de kekliklerine bakıcı aramaktadır. Bizim çiftçi bu işin erbabı. Hemen koşar, çeşitli zorluklardan sonra Mir’e ulaşır. Mir’in tüm sorularına yanıt veren Heme’ye kekliklerin bakımı kalır. Mir’in kekliklere karşı sevgiden ziyade müthiş bir düşkünlüğünü görünce yapacaklarını anlatarak Mir’in sevgisini kazanır..
şehre hükmeden Mir’in yakın olduğu için, zaman içinde çeşitli hal ve davranışları ile tüm akrabalarını küstürür, dostlarını kırar nasıl olsa arkasında Mir vardır. Akrabaları dostları da onlara verilen bu sıkıntılara dayanmaz, oradan göç edip başka bir mıntıkada yaşamlarını sürdürmeye çalışırlar.
Mir onun bir dediğini iki etmez. Günlerden bir gün o dervişin söylediği söz hatırına gelir, derviş ona “zengin adama güvenme” demişti. Halbuki bu Mir ona çok değer vermekte, büyük güven sağlamakta. Kafasını kurcalayan düşüncelerle bu işi denemeye karar verir. Mirin en sevdiği keklikleridir. Bir gün onları görmese çıldırır. Onların ötüşlerini duymasa rahatsız olur. Kendince onlarla konuşur, onlarla mutlu olur.
Bizim keklik bakıcısı Mirin bir kekliğini saklar. Onun yerine bir tavuk keser. Kendisine en yakın karısıdır, sırrını ondan başkasına kime söylerim, deyip, dervişin “sırrını en yakınına bile söyleme” sözünü hatırlayıp kestiği tavuğu alıp eve götürür, karısana “bu Mir’in kekliklerinden birisidir. Kaç günde bir birisini kesip kurtulayım. Mir’de saray da bana yeni bir iş verir. Kekliklere bakmaktan nefret ettim. Bunların kokularına dayanmadığım gibi yeterince altın gümüş mejdiyemiz de var, olmazsa buradan çekip gideriz.. “Bu kestiğim Mir’in kekliğidir pişir de yiyelim” der. Hanımı kekliği pişirir ve afiyetle yerler.
Aradan bir iki gün geçince Mir’e kekliğinin kayıp olduğu söylenir. Mir çılgına döner. Sağ sola haber gönderir, “kekliğimi kim götürmüşse geri getirsin, gören, duyan varsa, haber getirene ödül verileceğini beyan eder. Saklayıp bana getirmeyip, kimin yanında yakalanır, kimin götürdüğü tespit edilirse onun kellesini vurduracağını” söyler.
Aradan birkaç gün geçer keklik bakıcısı ile karısı arasında bir tartışma geçer, kadın hemen dama çıkar “ha ho, imdat ! sesleri arasında “kocasının daha dün Mir’in kekliğini kesip etini yediğini” şimdide onu dövdüğünü ve öldüreceğini söyler.” Haber tez duyulur. Mir ferman çıkarır, keklik bakıcısının yakalanarak öldürülmesini ister.
Keklik bakıcısı da şimdiye kadar küstürdüğü dostları akrabalarının konakladığı meraya koşar. ış çığırından çıkmıştır. Dervişin nasihatinin tam uygulanacağı zamandır der ve gider akrabalarına sığınır.. Mirin kekliğini kestiğini hanımının da bu sırrını ifşa ettiğini söyler. Akrabaları toplanır senin bize tüm yaptıklarına karşı biz seni sahipleneceğiz seni Mir’e vermeyiz” der. Mir de bir sürü asker çıkartıp onu yakalamasını ister. Onu koruyan muhafaza edenlerinde kılıçtan geçirilmesini ister. Hücuma geçen mirin askerleri ile Heme’nin akrabaları arasında tam kavga başlayacağı sırada, keklik besleyicisi hemen ortaya çıkar, Mir’in kekliğini ellinde sallayarak kavganın ortasına çıkar ve kavga etmemelerini söyler. Kekliği onlara iade eder.
Akrabaları, Mir toplanır bunu niçin yaptığını söylerler. Oda kendisiyle beraber yemek yiyen dervişin söylediklerini tekrar eder. Bu günkü hikayemiz bu kadar. Herkes payına düşeni alsın.