Mehmet Göncü
25 Eylül 2012
Türkiye’nin hemen hemen görmediğim bölgesi ve ili yok gibidir. Ancak gezdiğim hiçbir yerde Urfa pide fırınları gibi halka çok çeşitli hizmet sunan başka bir işletmeye de rastlamadım.
Urfa’nın değişik bir rengi ve güzelliği olan bu Fırınlara, ilin bereket kaynaklarıdır denmesinin asıl sebebi, yaptıkları ve ürettikleri hizmetler ve halka sağladıkları ekonomik ve sosyal rahatlıklardır.
Bu fırınlar yaptıkları çok çeşitli hizmetler nedeni ile, halkın bir anlamda da sanki mutfakları konumundadır.
Örneğin; Mahalle fırınları o semtin bütün evlerine servis yaparlar. ısteyen müşterilerine aylık borca ekmek verirler. Biber (isot), batlıcan, tava, tepsi, çömlek pişirirler. Müşterilerine lahmacun, peynirli ekmek imal ederler. Dolmadan tutunda etli pilava ve balığa kadar her türlü yemeği pişirirler ve daha sayamadığım bir çok işlemi ve hizmeti ücretsiz olarak ifa ederler. Gerekirse müşterilerin talepleri halinde mangallarına kebap pişirsinler diye köz ateş de verirler. Para vermek isteyen müşterilerini de kibar bir şekilde red ettiklerine de tanık oldum.
Bu güzel işletmeler yalnız ekmek ücreti ile iktifa eden gönlü zengin mütevazi müesseselerdir. Bu nedenle Halil İbrahim bereketi halen Urfa’da devam etmektedir.
Ben şahsen yaşamlarını alın teri ile kazanan ve Urfa’nın bereketi olan bu fırınları işleten kıymetli ustalara ve değerli işçi kardeşlerimize, sonsuz minnet ve şükranlarımı arz ediyor ve kendilerini yürekten kutluyorum. Cenabı Allah hepsinden razı olsun.
Bu manada; Urfa’da yaşayan herkes bu bereketin farkında olup, sıcak Urfa pidesi ile fırında közlenmiş kırmızı isot kebabının tadını asla unutamazlar.
Konuyla ilgili duyduğum fıkra gibi bir öyküyü sizlerle paylaşmak için aşağıya alıyorum. Öykü şöyle:
Urfa’ya yeni göç etmiş bir şahıs fırından her sabah ihtiyacı kadar tırnaklı tabir ettiğimiz ekmeklerden almaya başlar. Yabancı şahıs, kendisinden önceki müşterilere pide ile birlikte ekmek sayısı kadar da közlenmiş kırmızı isot verildiğini görünce fırıncıya sorar: Siz her gelene isot ikram ediyorsunuz. Bunlar fırınınızın bir ikramımıdır? Der.
Fırıncı ona şu yanıtı verir: “Hayır Urfa’da yaşayanların yüzde 90’ı sabahleyin közlenmiş isot ve pide yerler. İsotları da kendileri getirirler. İstersen sen de getir, sana da isot pişirelim”
Dürüst ve şeffaf bir toplumda; lütufta geride, kahırda önde olan dostlarınızın çok olması dileğiyle kalın sağlıcakla.