İbrahim Halil Okuyan
15 Kasım 2007
Sosyal, siyasal ve kültürel hayatımıza bilhassa son zamanlarda medyanın da katılımıyla oldukça hareketli toplantılar yapılıyor. Gündemi oluşturan konular anlatılıp, izahlar yapıldıktan sonra bir de “sorular” faslı açılıyor ve konuşulanları topluma daha çok mal edecek açıklamaların yapılmasına çalışılıyor. Bunun çeşitli örneklerini gerek televizyonlarda ve gerekse çeşitli toplantı salonlarında görüyor, yaşıyoruz.
Bu son fasılda kişilerden konuyu daha iyi edecek sorular beklenirken bazen bakıyorsunuz dağ fare doğuruyor, zamanı boşuna harcatacak, hiçbir işe yaramayacak sorular geliyor. Tabii bir sıkıntılı dönem başlıyor. Yararsız, zaman tüketiliyor.
Zamanımızda bunun sayısız örnekleri var. şüphesiz geçmişte de çok olmuş. Konunun daha iyi anlaşılması için ıstiklal Marşı şairimizin yaşadığı bir olayı anlatarak yazımıza devam edelim.
Merhumun hasta olup yatağında bulunduğu günlerden birinde ziyaretine gelenler arasında görünüş itibariyle itibarlı, göbekli, kılık kıyafeti düzgün birisi de gelir, Akif’in yanına çöker.
şairimizin yatağında ayaklarını toplar, hürmette kusur etmemeğe çalışır ve gelen adamı dinlemeğe başlar. Kısa bir sohbetten sonra misafir kendince merak ettiği çok önemli (!) bir sual sorar.
“Efendim, sizden uzun zamandan beri zihnimi kurcalayan bir mesele hakkında fikir danışmağa geldim” der ve devam eder:
“Gök kuşağının altından geçen kızlar erkek, erkekler kız olurmuş, ya hünsalar (cinsiyeti belli olmayanlar) geçerse ne olur?
Bu sualle rahmetli Mehmet Akif adamın kalitesini anlamış ve hasta yatağında daha çekincesiz uzanmıştı.
Benzeri sualler karşısında günümüzdeki sorumlular da karşısındakini daha iyi anlamakta ve tavırlarını ona göre koymaktadırlar. Patavatsızlıkta sınır tanımayan eblehler var oldukça toplumda bu tip sualler de eksik olmayacaktır. Zamanın ölmemesi, daha çok değerlenmesi, bu tip sualleri cevaplandırmak zorunda kalanlardan ziyade, bu tipleri bertaraf etmek galiba biraz da bunları tanıyan topluma düşmektedir. Tabii bunun da incitmeyecek yolları bulunabilir.
Her şeyden önce niyetin halis olmasına dikkat edilmelidir. Kişiyi liyakatine göre karşılayıp uğurlamak elbette isabetli olan bir uygulamadır. Toplumdaki gayretleri, birlikte çalışmalar kişinin aynası olur.