Cüneyt Gökçe
12 Mayıs 2011
Helal kazanç yollarının en önemlilerinden bir tanesinin “ticaret” olduğu bilinen bir husustur. Pek çok ayet ve hadiste bu husus dile getirilir. Örneğin; Cuma suresinin 10. ve 11. ayetlerinde: “Namazdan sonra Allah’ın lütuf ve kereminden rızıklarımızı aramak ve elde etmek üzere yeryüzüne dağılmamız” istenmektedir.
Kuşkusuz, namazın –bilhassa Cuma namazının- konu edildiği bir surede ticaret, çaba ve gayrete dikkat çekilmesi İslami anlayışı ortaya koyma bakımından ehemmiyetlidir. Başka bir tabirle hem dünya hem ahiretin unutulmaması; din-dünya dengesinin makul korunması ve hayatın tabii hayatın sürdürülmesi gerektiği anlaşılmaktadır.
Sürekli ve ebedi olan ahiret hayatının ve oradaki mutluluk ve saadetin dünyada kazanıldığı ve buranın orası için bir ekim alanı olduğu hatırdan çıkarılmamalıdır. Ayrıca dünya hayatı da asıl gaye ve maksat yapılmadan gereği gibi yaşanacak, helal dairesinin geniş ve keyfe kafi geldiği bilinecek ve harama girilmeyecektir.
Helal kazancımıza haram katmadan yaşamak mümkün iken hırs ve tamah yüzünden bazen bilerek ya da bilmeyerek yanlış yapmamız söz konusu olabilir.
Örneğin; İslam’a göre ticaret ve kazancın helal olması hususunda başta gelen en önemli prensiplerden birisinin “müşteriyi aldatmamak” olduğunu bildiğimiz halde onu kandırmaya çalışırız. Oysa Peygamberimiz doğru sözlü güvenilir tüccarın, ahirette peygamberler, sıddıklar ve şehitlerle beraber olacağını bildirmiş ve övmüştür. (Bkz. İbn Mace, Ticaret 1).Ayrıca Peygamberimiz müşterinin dalgınlık veya bilgisizliğinden faydalanarak sağlam ve kullanışlı olmayan bir malı ona satmanın İslam ahlakıyla bağdaşmayacağını da bilhassa vurgulamış ve : “Bizi aldatan bizden değildir” buyurmuştur. (Bkz.Müslim, 164)
Ticarette yapılan önemli yanlışlardan bir tanesi de Allah’ın Yüce adını O’ nun haram kıldığı hususlarda kullanmak ve hasis menfaatler için: “Vallah… Billah” diyerek insanları yalan yere ikna etmeye çalışmaktır. Bu gerçekten çok büyük bir günahtır. Unutmayalım ki, Yüce Allah Kıyamet gününde böyle insanların yüzlerine bakmayacak, onları dinlemeyecek, onları temize çıkarmayacak ve onları cezalandıracaktır. (Bkz. Ali İmran 77). Nitekim Peygamberimiz de “Allah kıyamet gününde üç zümreye rahmet nazarıyla bakmayacak ve onlar için elim bir azap vardır. Bunlar: Elbisesini kibirli bir şekilde yerlerde sürüyenler, yaptığı iyiliği başa kakanlar ve yalan yere yemin ederek malını fahiş fiyata satmaya çalışanlardır. (Bkz.Müslim)
Bu prensiplere dikkat edildiği toplumlarda güven hakim olacak ve o oranda refah, huzur ve kalkınma söz konusu olacaktır.
Ticari hayatımızda dürüst olmamız dileğiyle…