Mehmet Göncü
12 Ekim 2014
Kıymetli
okuyucularım, dikkat ettim çarşıda, pazarda dolaşırken bazı insanların asık suratlı bir halde ve
heyecanlı bir tavırla çeşitli istikâ-metlere doğru hareket ediyorlardı. Ve
bazıları da sanki bu dünyadaki tüm işleri bitireceklermiş gibi görünüyorlardı.
Düşüncelerindeki
işlerine o kadar yoğunlaşmışlardı ki birbirlerine selam bile veren yok gibi.
Selam
verenlerin de yüzlerinde hiçbir gülümseme yok.
Düşünüyorum
ve kendi kendime soruyorum;
Elli-
altmış yıl önce insanlar bu kadar çok meşgul ve gaileli değildiler, acaba neden
böyle oldular?
Bana
göre, başta bencillik ve çok boyutlu bağnazlık insanları bu hale getirdi.
Yaşam
manzaralarına bakıyoruz. Dünyadaki gelişmelerin fotoğrafı insanlığın geleceği
için önlem alınmazsa çok ürkütücü durum arz ediyor.
Dünyanın
birçok bölgesinde kan ve gözyaşı var. 7 milyar insana karşılık doğal kaynaklar
sınırlı ve çok boyutlu büyük bir israf var. Ayrıca çok çok adaletsiz bir gelir
dağılımı tüm olumsuzlukların ve anlaşmazlıkların ana kaynağını teşkil ediyor.
Sorunları ve çözümsüzlükleri bu noktada odaklaştırıyor.
Bana
göre: Yenidünya düzeni yani küreselleşme insanı bencileştirip çok boyutlu
bağnaz ve aymaz bir hale getirmiş.
Örneğin
yaşadığı topluma karşı sorumluluk hissi duymayan hatta Anasına babasına ve
kardeşlerine dahi şefkat merhamet ve yardım etmeyen kimselerin sayısı ne acı ki
gün geçtikçe artıyor.
İnterneti
kullanan, fiber optikten yararlanan insanoğlu abartılı bir şekilde, gitgide,
robot ve bilgisayarlarla işlerini yürütmeye başladı.
Aslında
toplu yaşamaya uygun, sosyal bir bir canlı olan insan bu nedenle neredeyse
bencil, muhteris ve (A) sosyal bir varlık haline dönüştü ve neticede; tüm
yaşamını başkalarının ürettiği makineleri kullanarak sürdürmeye başladı. Ve
yavaş yavaşta sorunları çözmedeki, yaratıcı kabiliyeti de kayboldu. Ruhsuz,
sevinçsiz tek düze ve heyecansız, sürekli tüketen, kirleten, tenekeden mamul
makine insanlar haline geldi.
Batı
dünyasındaki bu yeni olguya refah enflasyonu diyorlar. İnsanların büyük bir
bölümü rahatsız ve huzursuzlar. Yeni durum onları bunalımlara sürükledi.
Dedesi
ölüyor, üzülmüyor. Nenesi, teyzesi hasta, bir kere gidip ziyaret etmiyor.
Kimseye
selam vermiyor, yere düşen bir serçe yavrusunu yuvasına koymuyor, yardımlaşma,
dayanışma içinde olmuyor. Hep kendini düşünüyor. Maalesef şu aşamada görünen o
ki; ileri teknoloji bazı insanları bencil, tenekeden mamul makine adamlar
haline getirmiştir. Ve çokta yazık olmuştur.
Ben
şahsen her şeye rağmen bu durum karşısında karamsar değilim. Gönül temennim
odur ki geç kalınmadan teknoloji ve eğitim-öğretimin yanında, sosyal bir canlı
olan insanın ahlaki ve manevi değerleri de göz özüne alınmalıdır. Bu konuda din
adamlarına ve bilhassa ailelere çok görev düşüyor.
Dürüst
ve şeffaf bir toplumda; lütufta geride kahırda önde olan engin gönüllü
dostlarınızın çok olması dileğiyle.