Remzi Mızrah
22 Kasım 2008
İnsanoğlu yaşamı boyunca hayatını daha iyi devam ettirebilmek için çeşitli imkânlara sahip olmayı istemiş ve insanlık tarihi boyunca bunun mücadelesini vermiştir. Bu anlamda da insanın sahip olması gereken temel hak ve hürriyetler, gerek ulusal gerekse de evrensel düzeyde formatlanmıştır. Hak arama ve sahip olunan haklar anlamında en önemli bildirge İnsan Hakları Evrensel Bildirisi’ dir. Bu bildiri çeşitli dönemlerde ve yönetimlerde meydana gelen hak ihlallerini engellemeye yönelik kıstaslar ortaya koymuştur.
Ülkemiz, insan hakları yönünden hep sorun yaşayan, sicili çokta iyi olmayan bir ülke. Ulusal ve uluslararası mahkemelerde dava konusu olmuş bayağı bir insan hakları ihlali dosyamız var. Açıkçası İnsan haklarıyla ilgili yüklüce bir eksiğimiz ve gediğimiz mevcut, üyesi olmaya çalıştığımız Avrupa birliği ülkelerine nazaran. Peki, bu konuda Avrupa’dan üstün bir tarafımız yok mu? Bence var. Özellikle bir hakkı kullanmakta sadece Avrupa değil dünyadan bile çok ilerdeyiz. Bu hak Tembellik hakkı. Bir kısım Avrupa ülkesinin iş kanunlarında yer alan, hiçbir bahane uydurmaya gerek kalmadan sadece ben bugün çalışmak istemiyorum diyerek kullanılan bir çeşit işe gitmeme, çalışmama hakkı.
Bu hakkın avrupada iş kanunlarına girmesinde abes bir durum yok. Çünkü vahşi kapitalizmin daha doğruşu modern-faşist-kapitalist bir geçmiş üzerine şekillenen, çalışmayı yaşamın tamamı sayarak, Arbeit Macht Frei* nidalarıyla insan emeğini acımasızca sömüren bir toplumsal yapıda bu hak gerekli gibi.
Peki, bizim gibi halen tarım toplumu olan, çalışanların tamamında olmasa bile özellikle devlet dairelerinde Oblomov felsefesine büyük bir sadakatle sahip çıkan yığınların olduğu bir toplumda bu hak ne kadar kullanılıyor acaba. Özellikle 10 günlük bir bayram tatilinden sonra bence tartışılması gereken önemli bir mevzu.
Tembellik hakkı ülkemizde en acımasız şekilde kullanılan bir hak. Bir yıl boyunca rapor alıp devletten maaşını da takır takır alarak çalışan yüz binler, Müdürün, amirin torpillisi olarak bankamatik memuru olarak çalışanlar, özellikle ramazan ayında orucu bahane ederek uyuklamayı işten kaytarmayı orucun sonucu olarak görenler ve bunu yapınca da kendisini toplumun akıllısı sayan tembellik hakkı müdavimleri var bu ülkede.
Bu ülkede çalışanların, mesaiye uyanların inek göründüğü, ezildiği bir ortam var. Bunun yanında bu ülkede biraz daha fazla kazanmak adına “Filika deneme objesi” olarak kullanılıp tersanelerde ölüme gönderilen tembellik hakkından ömür boyu mahrum edilmiş gerçek emekçiler var.
Tatillerde tembellik hakkımızı sonun kadar kullanıyoruz işte 10 günlük bir ramazan bayramı tatili bitti. Oblomov’un varisleri şimdiden kurban bayramını ve tatilin 10 gün olup olmayacağını düşünmeye başladılar. Toplumumuzun hemen hemen tüm kesimlerinin ittifak ettiği tek nokta bu tembellik hakkı.
Aslında bunu toplumsal bir hareket oluşturmak içinde kullanabiliriz. Düşünün bir, muazzam bir kitle, ideolojik ayrıma sapmadan tek bir hak için, bir arada yeri göğü inleterek haykırıyor,
“tembellik hakkımız yata yata alırız”
“tembellik hakkımız… Yormayın bizi”
“Uykucu hareket engellenemez”
“Tembellik hakkımız, verirseniz alırız”
10 günlük tembellik hakkımızı kullandık. Nice tatillere demekten başka bir şey kalmıyor bize bu ortamda.
*Tembellik Hakkı, düşünür ve eylem adamı Paul Lafargue’nun, kapitalist düzeni kıyasıya eleştirdiği, 1850’li yılların acımasız sömürü ve çalışma koşulları içerisinde yazılmış olan bir deneme kitabıdır. Türkiye’de ilk baskısı 1966 yılında gerçekleşmiştir.1991 Yılında Telos Yayınları tarafından yeniden yayınlanmıştır.
*Arbeit Macht Frei. Çalışmak Özgürlüktür.