Mahmut Çepoğlu
19 Ocak 2007
Günlerden bir gün, şarktan kendine güvenen bir horoz, kalkıp horozların arasına girmiş. Onların daldığı derin uykudan uyandırmış. Kalkın hep beraber bütün tavukları toplayalım. Öyle başıboş köşede bucakta pinekleyeceklerine benim anlatacaklarımı dinlesinler. Horozlar, tavuklar alelacele bir merak içinde toplamışlar. Anlatılanlar onlara öyle hoş gelmiş ki; haydi deyip, bütün köylere haber salınmış, horozlar başta, tutmuşlar kırların yolunu. Kimisi topallayarak, kimisi sevinçli, kimisi sıkıntılı, kimisi şen şakrak, kırların serin havasını yüreklerine doldurarak dağlara tırmanmışlar. Kuşlar bakmışlar ki dağların her yanını acayip bir karaltı sarmış. Bir ucu köylerde bir ucu kırlarda. Kimileri daha yolda. Kuşlar bu acayip askeri görünce telaşa kapılmışlar, “bunlar kimdir, kim değildir.” deyip merak etmişler. Dost mu düşman mı? Tehlikeli mi yoksa sıradan varlıklar mı? Diye acayip acayip bakmışlar.… Kuşlar hemen bir istişare yapmak için bir meşveret meclisi kurmuşlar. Dört bir yana haberler salınmış kuşlar toplanmış. Kuşlar toplanıp “bum” un yanına gelmişler. Ey kuşların miri kalk ayağa bizim için bir şey söyle. Biz senin aklınla hareket ediyoruz. Dağda sayısız bir asker var. Bu gün olmasa mutlaka bir gün bunlardan zarar gelir bize.” Bum gülerek onlara; bana şahin kuşunu çağırın. Hudhud mutlulukla hareketlendi, kanatlandı. Hemen şahin kuşuna gitti. “Ey şahinler şahini, seni kuşların şahı çağırıyor.” şahin sözünü iki etmeden, neden, niçin demeden, kanatlandı şevkle. Uçtu, süzüldü gitti, bumun karşısında el pençe divan durdu. “Buyurum mirim emrindeyim. Sıkıntın neyse paylaşayım, derdin neyse çare bulayım, yükün neyse kaldırayım. Yuvaları yıkayım, yuvadan, beşikten, eşikten yavru kaldırayım.” demiş. Bum; “ey kan emici şahin, hemen bir bulut gibi süzül, bir uçuşta aşağılara in, bu dağdaki karaltılar neyin nesi tanıda gel.” demiş. Emri aldı almasına ama öfkeyle kalkan zararla oturur sözünü biliyordu. “Önce şunları bir tanıyayım” dedi. “Düşman tanınmadan saldırmak doğru değil” dedi kendi kendine. Hemen uçtu onların yanına kondu. En öndeki horozun yanına varıp bir nutuk çekerek onun yüreğine kadar titretti. Bunun üzerine horoz kızarak kanat açtı gerildi. “Sen kimsin böyle konuşursun” deyip elline bir değnek alıp kaybol dedi gözlerimin önünden” araya diğer tavuklar girerek onu sakinleştirdi. Horoz gerilmeyi bırakıp, “direnmek bizim de hakkımız” deyince; şahin “peki” dedi “sizin lideriniz kim? Gelsin konuşalım” bir horoz hemen öne atladı . “Ey aptal benden başka kim olabilir. Hem paşayım, hem mir, hem kahramanım, hem cihangir.” şahin “şöyle bir dolaşayım, diğerleriyle de bir tanışayım” dedi. Baktı ki bir horoz daha etrafına birkaç tavuk toplanmış efeleniyor, kanatlarını pençesiyle gerip nutuk çekiyor. şahin ona varıp sual eyledi. O da “oldum olası ben hem beyim, hem mir.” şahin dolaştı durdu baktı ki ne kimse muhtarlığı kabul etti ne de oldu vezir. Sora sora şahin dolaştı, artık onlara güzel bir alıştı. Baktı ki erlere olmuş komutan nerdeyse elden gidecek vatan. Hemen uçtu şahin geldi bumun karşısına dedi ki; “ey mir, bunlar köyleri, kümesleri bırakıp gelmişler, millet olmak için bir direniş içindedirler. Emir ferman senindir. Hepsi büyük komutan, hepsi mirza, hiç vezirliğe hoş bakan bile yok.” demiş. Bum; arkadaşlar gelin birlik olalım. Birlik olmayınca dirlik olmaz bilmelisiniz” dedi. Bizim karşımızda kimse duramaz. Hepsi toplandılar amansız bir saldırıya başladılar. Herkes geldi toplandı, “arkadaşlar “dedi şahin, “bu gün dağlar, kırlar, tepeler, vadiler bizim yiğitliğimizi görecekleri gündür.” Uçup havalandılar güpegündüz gece gibi sardılar her yanı. Horozlar kendilerini bir kenara verip bir köşede sindiler. Tavuklar ne olduğunu anlamadan yakarışları dağlarda inilendi durdu. Figan, feryat havar sesleri çığlıkları kapladı her yanı. “Kaçın” dedi bir ses. “Herkes canını kurtarsın, uçan kanatlılardan yerdeki kanatlılara ferman çıkmış.” Kurtulan soluğu köyde ki kümeste almış. O gün bu gündür tavuklar, uçan bir kuş gördüklerinde, saklanacak bir delik ararlar. Horozlar önder olmayınca tavuklar kaçmaktan başka ne yapabilirlerdi. ışte nice milletler var ki özgür olmak için büyük bir çaba bir uğraş içindedirler. Ama birlikten yoksun, bir baş tanımayı, önder seçmeyi bilmezler. Tarihleri ihanet, kan ve göz yaşı ile dolu olduğunu bilirler. Onlar yapılan zumlu görmezlikten gelirler. Kendi özlerinden bihaberdirler. Kendi özlerine değil,başka milletlerin buyruğunu erdemlik sayarlar… *Cegerhun’nun bir manzum eserinden esinlenerek yazılmıştır.