Mahmut Çepoğlu
16 Şubat 2007
ıslam inancına göre mezar taşlarının okunması unutkanlığa sebebiyet verir. Buna rağmen mezar taşları günümüzde tüm semavi dinlerde, mezar taşlarına ahirete göç etmiş kişinin kimliğini yansıtır. Peygamberimiz “mezar taşları ile övünmeyiniz” derken, kabir ziyaretlerin yapılmasını da önermiştir.
Tarihi süreç içinde ıslam dinine inanmış, nice mücadelelere katılmış ve bu uğurda canını feda etmiş halife ve sahabelerin mezarları bilinmezken, çevremizde yazılı olmayan mezarların makbul olmadığı söylentisi yaygındır.
Bir çok mezarın işlenmiş taşlarla mermerlerle kaplandığını, kimi mezarların demir çitlerle, briket ve taşlarla etraflarının duvar örülerek bir farklılık verilmek istendiğini hep görüyoruz. “Aile mezarlığı” adı altında bu tür yapılara her gün yenileri eklenmekte olması insana üzüntü veriyor. Bu gün bu mezarlığın içindeki aile mezar duvarlarının ardında çok kötü ve vahim olayların yaşandığı da herkesçe bilinmekte.
Bu yapılar günümüzün olayı değil. Ancak öteden beri alışıla gelmiş davranış ve yaşayış biçimidir. Bu güne yansımasının en büyük özelliği belli bazı evliya, enbiya mezarlarının kaybolmaması için yazılan kitabe ve beyitlerin olmasıdır. Bir görenek olarak başlayan aile mezarları bu gün çığ gibi büyümüş durumda.
Mezar taşları tarihin hafızasını yaşatan ve yenileyen belge niteliğindedir. Mezar taşları insanların geçmişi olduğu kadar geleceği ile yüzleşme fırsatı verir. ınsanlar inansa da, inanmasa da mezarlar adı “ahiret” olan sonsuz bir dünyanın birer simgesi, insan oğlunun çıktığı son yolculuğun ilk adımıdır.
Geçmişte mezara bir saygınlık verilmişken “mezarlıktan geçmeyin, mezarlara basmayın, mezarlığa girmeyin” gibi sözler, mezarları korkulan alanlar haline getirilmiştir. Bundandır ki; mezarların kirli, bakımsız kalmalarına neden olmuştur. Mezarlar sır ve gizemli olmakla değil, bakımlı ve temiz olmalarıyla, etrafında yeşil ağaçlar, serviler, içinde güller ve çiçekler ekilerek saygı gösterilmelidir.
Mezarların kıymetini ölüler bilmez, onlardan geride kalanlar bilmelidirler. Çünkü “diriden ölüye olmasa hürmet / yıkılmaya mahkumdur o millet” sözünden mezarlara gereğinden fazla önem vermemizin en güzel ifadesidir. Ecdadımızı, annemizi, babamızı, yakınlarımızı hatta evlatlarımızı bile son yolculuklarına uğurladığımız “ebedi istirahat” olarak değerlendirdiğimiz bu mekânları sahiplenmek bir insanlık görev ve borcudur. Tüm insanlar yaşarken eşit değildirler. Farklı konumda, farklı mekâanlarda yaşamlarını sürdürürken ölüm gerçeğiyle hepimiz eşit bir konuma geliyoruz, farklı olmadığımız yer orası….
Tüm semavi dinler bir şekilde ölülerin onları gördüğünü dolaysıyla onlara karşı saygılı olma gerektiğine inanırlar. ıslam’da ayrıca mezarlıklarda okunan fatihaların onların ruhlarına eriştiğine inanılır. Dolayısıyla fatiha okuyarak onların ruhlarını şad edelim.
Halifelerin mezarları belli değil ama şeyh, hafız, molla olarak adlandırılan kimi zatların mezarları belli olduğu gibi saygınlıkları, ünleri halk arasında halifelerden sahabelerden o dönemin kahramanlarından daha fazladır. Üstelik bu mezarlar “ziyaret” adı altında halkın akın ettiği, hastaların şife bulması için toprağından alıp teberük (tebarüken) olduğunu söyleyip içtiği, çaresizliklerin, umut arayışına dönülen yer konumunda. Oysa, “ölülerden medet aramayınız” emrine karşı yapılan yanlışlığın sıkıntısını toplumsal olarak hepimiz çekiyoruz.
Mezarların üzerindeki resimlere gelince; mezarda yatanın ölüm biçimi nakşedilerek ölüm şeklini belgelemişlerdir. Trafik kazası için bir araba resmi kazılmış. Kimi yerlerde tabanca kazıntısına rastlayınca, o mezarda yatanın tabancayla öldürüldüğünü anlaşılmakta. Her mezar kendisine has bir gizemi taşır, bir görkemi yansıtır.
Bir çok mezar taşında bölüm nedenleri yanında dünyada çektiği sıkıntıları, hasretleri görüyoruz. Bunları ölen kendisi istemiş olduğu gibi kendisinden geride kalan bir insan gördüğünü bir beyit ya da bir dörtlükle en güzel şekilde ifade eder. “Saramadım nazlı yavrularım sizi doyunca / Mevla’m ayırdı bizi ömür boyunca.” Dünyanın geçiciliği, ahiretin ebediliği için mezar taşlarında ki yazıları toplasan kitap olacak çoğunlukta yazılı nasihatleri elde edersiniz.
Kimi nasihatler dünya malı için, kimileri dürüst davranma anlamında, kimisi güzel ahlaklı olma yolunda… Kimi mezar taşlarında Ünlü ozan Yunus’un dörtlüklerine rastlamak mümkün. “Mal sahibi mülk sahibi / hani bunun ilk sahibi / malda yalan mülkte yalan / al biraz da sen oyalan.”