İbrahim Halil Okuyan
13 Temmuz 2006
Ülkemizin dünya genelinde “Gelişmekte olan Ülkeler” kategorisinde olduğu hepimizce biliniyor. Yani bu durumda Ülkede çalışan insanların mevcut statülerine göre her meslekteki kişilerin bağlı bulundukları kurumlarda verilen görevlere koşması, sarılması bir zaruret.
Çok şükür Memleketimizdeki görevlilerin tamamı ihtiyaç olan, atandıkları il, ilçe, belde her ne ise oraya gidip üzerlerine düşen işleri en iyi şekilde yapmağa çalışıyorlar. Takdir edilecek bir durum. Ama ne yazık ki, insan sağlığı ile yakından ilgili bir meslek olan bir kısım doktorları lüzûmsuz bir direniş içindeler.
Son olarak Türkiye genelinde zorunlu hizmet uygulaması kapsamında ataması yapılan 3058 hekimden 1101 hekimin görev yerine gitmediği anlaşılmış. Bu durum Milli Güvenlik Kurulunda da görüşülmüş ve üzüntü ile karşılanmıştır.
Ortalama 3 hekimden birinin görev mahalline gitmeyişi tabii vatandaşlar açısından da elem verici bir durumdur. Memlekette sağlık elemanına bu kadar ihtiyaç var iken onların üçte birinin göreve gitmeyişi ayrıca bir boşluk ortaya çıkarmakta, mevcut sağlık sorunları daha da büyümektedir.
Doktorların görev yerlerine gitmeyişinde kendilerine göre bazı sebepler olabilir. Fakat aynı veya benzeri sebepler başta mesleklerde yok mu sanki? Türkiye’nin en ücra köşelerine subay gidiyor, öğretmen gidiyor, hâkim gidiyor, Veteriner Hekim, Ziraat Mühendisi, ınşaat Mühendisi gidiyor. Hekim niye gitmesin? Bu vatan onlar için vatan değil mi? Bu insanlar onlar için vatandaş değil mi?
Efendim, çalışma şartları uygun değilmiş. Yardımcı hizmetler yeterince olmuyormuş. Hepsi doğru da, oraya gidilmeyince herhalde işler kendiliğinden yoluna girmez. Sen git birşeyler yap ki, senden sonraki de kalan eksikleri tamamlasın ve Memleketin sağlık hizmeti daha iyi olsun, yoluna girsin.
Çalışma şartlarını düzeltecek sensin. Vatandaşın yardımına koşacak, sağlığına hizmet edecek, derdine derman bulacak sensin. Sen olmasan nasıl olur bu işler? Bugün belki sen de na’çar kalabilirsin. Ama iyi niyet, görev aşkı, Senden öncekilerin kattığı mesafeleri herşeyi birgün daha ileriye götürecek bu Ülke topyekûn kalkınma hamlelerini yaşayacaktır.
Birinci Dünya Harbinde Vatanın zor durumda olduğunu görüp Çanakkale Savaşına katılan Tıp öğrencilerinin durumu, herhalde bugün gitmediğiniz yerlerdeki durumdan daha iyi değildi. Bugün sizlerin o Fakültenin yeminli mezunları olarak daha olgun, daha fedakâr düşünceler içinde olmanız ve sorumluluğu taşımanız gerekir.
Türkiye; tabiplerin, kendilerini diğer meslek guruplarından ayıran bu umursamazlığına bir mânâ veremiyor ve doktorların da “Bayrağımızın dalgalandığı her vatan köşesine” koşmasını bekliyor.