Mehmet Göncü
21 Nisan 2011
18 Nisan 2011 tarihinde gazetemiz Hizmet’te yayınlanan, Harran Üniversitesi Öğretim görevlilerinden Sayın Hasan Kırmızı’nın kaleme aldığı “Karacadağ’ın turizminin potansiyeli değerlendirilmeyi bekliyor” konu başlıklı yazısını ben de okudum.
Bu yazının bölge turizmi ile ilgilenen herkesin okumasında büyük yararlar var. Karacadağ’ın turizm potansiyelini 8 ayrı başlıkta kaleme alan yazar aynı zamanda mevcut potansiyelin nasıl dinamizme çevrileceğini de belirtmektedir.
Böyle önemli bir konuya değindiği için hocamızı yürekten kutlarken, birkaç hususu da ben dile getirmek istiyorum. Şöyle ki;
a)Kış turizmlerinden olan Kayak sporunun hayata geçirilmesi,
b)Karacadağ volkanının püskürttüğü bazalt ve diğer taşların temizlenmesi sonucu elde edilecek arazilerde organik tarım ürünleri yetiştirilmesi
c)Kanuni Sultan Süleyman’ın, hastalığında içerek şifa bulduğu Hamravat suyunun bu ad altında şişelenerek piyasaya sunulması hem istihdam yaratacak, hem de Şanlıurfa ekonomisine katkıda bulunacaktır.
Ben şahsen bu mübarek şifalı sudan çok içmişimdir. Rahmetli hacı babamın işi gereği çocukluğum ve gençliğimin bir bölümünü komşu ilimiz Diyarbakır’da geçirmişimdir. Bahse konu olan bu güzel ve tatlı su o dönemde bazı pınarlardan kaynak olarak çıkar, sebze bahçelerini sulardı. O tarihte şehrin nüfusu da az olduğu için bu su her mahallede birer adet bulunan kastallardan (çeşmeler) kontrollü bir şekilde içme suyu olarak akardı ve asla bir damlası bile zayii edilmezdi.
İki yıl önce bir iş için Diyarbakır’a gitmiştim. İşim bitince üşenmedim, altmış yıl önce gezdiğim Gazi Köşküne gittim. Köşkün bahçesinden Dicle Nehrini, o muhteşem vadiyi ve Hevsel bahçelerini seyrettim. Birden aklıma Pamuk Köşkünün havuzunu gelip dolduran kayaların dibinden çıkan kaynak pınar su geldi. Hemen oraya yöneldim. Gözlerime inanamadım. Sevinçten adeta uçuyordum. Karacadağ’dan sızıp gelen gerçekten Hamravat suyu hala şırıl şırıl sessizce akıyordu. Eğildim ilkin suyu öptüm ve sonra da kana kana içtim.
Abartmadan yeminle söylüyorum; Ben hayatımda böyle lezzetli ve şifalı bir su başka hiçbir yerde içmedim. Bu lezzet yazı ile ifade edilmez. Ancak içenler onun tadını ve içtikten sonra nasıl rahatladıklarını anlatabilirler.
Keza; rivayet olunur ki, Kanuni Sultan Süleyman Irak seferinden dönerken yolda rahatsızlanır ve Diyarbakır’a gelir. Tabipler kendisine Hamravat suyu içirirler ve Kanuni kısa bir zamanda iyileşir. Kanuni bilinen meşhur veciz sözünü de bu nedenle söyler;
“Halk içinde muteber bir nesne yok devlet gibi,
Olmaya devlet cihanda bir nefes sıhhat gibi”
Cihan Padişahı Kanuni Diyarbakır’da kaldığı süre içerisinde, yanında olan Mimar Sinan da Cami ve bazı tarihi yapıların planlarını tetkik etmiş, bu eserlerden etkilenerek İstanbul’da, Trakya’da ve Anadolu’da bir çok mimari şaheser insanlığa kazandırmıştır. Bu nedenle o muhterem zatlara medyunu şükranız. Cenabı Allah (cc) insanlığa hizmet etmiş bütün ecdadımızdan razı olsun ve kabirleri nurlarla dolsun
Dürüst ve şeffaf bir toplumda, lütufta geride, kahırda önde olan dostlarınızın çok olması dileği ile kalın sağlıcakla.