İbrahim Halil Okuyan
12 Ocak 2007
2006 Ekim ay’ının sonlarında Güneydoğu Anadolu Bölgesinde yaşanan sel felâketinden sonra iki aylık bir süre içerisinde Urfa’ya tek yağmur damlası düşmedi. Oysa bu zaman su’ya, yağmura en çok ihtiyaç hissedilen bir zamandı. GAP’ın kanallarından istifade edilen topraklarda nisbeten bir rahatlık var idiyse de nihayette kanallar da, baraj da rahmete muhtaçtı. Aşikâre ve içten içe toprağın susuzluğu huzursuzluğu iyice artmışken yılın son haftasında Mevlâm yine kullarına acıdı ve 26 Aralık günü yağmurla birlikte kar’ı da vererek kullarını sevindirdi. Gerçi baharı yaşayanların, güneşli günlerin keyfini sürenlerin biraz neşesi kaçar gibi oldu ama unutulmamalı ki; “Gök ağlamazsa yer hiçbir zaman gülemez. Rahmet olmazsa bereket olmaz.” Onun için hepsine şükr’etmesini, Allah’tan hepsini istemesini bilmeliyiz. Biz baraja, kanallara rağmen topraklarımız endişeli günler geçirirken, Ankara, ıstanbul, Kocaeli gibi kalabalık merkezlerimizde ıçmesuyu ile ilgili gelecek günlerin telâşı yaşanıyor, günler sayılıyordu. Bu konuda bilhassa Kocaeli’de (ızmit) geçmişte yapılan bir yanlışın acısı yaşanıyor, sıkıntının gittikçe artacağı hesaplanıyordu. Bu şehrin birinci plânda içmesuyu ihtiyacını karşılamak için yapılan “Yuvacık Barajı” susuzluğun pençesine düşmüş, ızmit ve civarı halkına “Başınızın çaresine bakın, benden bu kadar…” deyivermişti. Koca Kocaeli, kendine yetmek için büyük çaba sarf’eden ıstanbul’dan yardım isteyerek hale gelmişti. Ankara’nın Belediye Başkanı ise zaman zaman yaptığı uyarılarla halk’ı uyarıyor, “Suyu idareli kullanın, 200 günlük suyumuz kaldı. Bitti, bitecek..” gibi mesajlar veriyordu. Aslında suyu ve diğer kaynakları tasarruflu kullanma mesajları her zaman lâzım ve her yerde gerekli ama bilhassa halkımız dar’a düşmese bu işin pek farkına varamıyor. Oysa “Dicle kenarında abdest alsan dahi suyu israf etme!..” mesajı ıslâm’ın asırlar önceden yapılmış ne güzel bir uyarısıdır. Ne’yse, çok şükür Ülkemize kar ve yağmur bastırınca sıkıntılar unutldu. En azından 1-2 mevsimlik rahatlık geldi. Geniş zaman içerisinde de inşallah gerekli önlemler alınır ve Ülkemiz, şehirlerimiz sürekli rahata kavuşturulur. Allah (c.c.) kimseyi açlıkla, susuzlukla terbiye etmesin. Çok çetin bir haldir. Zaten susuzluğun sonu kuraklık olduğu için ekimlerin yetişemiyeceği malûmdur. Allah göstermesin, bu durumda kimde hal kalır? Geçmiş yıllarda bazı dönemlerde yaşanan karne seneleri, sınırsız fakirlikler, bugünkü Afrika tabloları yaşanmaz mı? Nimetlere şükrümüzü ihmal eder, savurganlıkların içinde boğulursak, hiç ummadığımız yoklukları çekmez miyiz?.. Onun için halimizi iyi değerlendirip biribirine çok bağlı ve ilgili olan kaynaklarımızın kıymetini bilmeli, tasarrufu elden bırakmamalıyız. elden giderse tekrar avucu girmesi zor olur.