Mehmet Göncü
8 Ağustos 2007
Son zamanlarda küresel ısınmaya bağlı olarak; Dünya’da ve ülkemizde meydana gelen iklim değişiklikleri ve kuraklık, mevcut tatlı su kaynaklarının kullanılmasındaki özeni ve önemi bir kere daha gündeme getirmiştir.
Bu konuda, acizane olarak daha öncede yazmıştım. ısterseniz su mucizelerini bir kez daha kaleme alalım
Eskilerin ‘enasiri erbee’ dedikleri Güneş, Hava, Su ve Toprak; yaşam mucizesinin 4 harika vazgeçilmezleridir. Bunlardan suyu ele alacak olursak; 510 milyon kilometrekare olan arz alanının 361 milyon kilometrekaresinii okyanuslar ve denizler oluşturur.
Yeryüzündeki su milyonlarca yıldan beri “hidrolojik dolaşım” adı verilen son derece düzenli ve hesaplı bir devr-i daimle, bir başka tanımla, yani doğal arıtma işlevi ile yağmur, kar ve dolu olarak yer küreye temiz ve tatlı su olarak geri döner. . Hayatın başlangıcı olan su, yaşamın devamı için de rakipsiz şart olur.
Su gerek insan hayatında gerekse tabii hadiselerde son derece önemli bir yer tutar. Su hayat demektir. Enerji demektir. Bereket demektir. Kısaca canlı cansız her nesne bir aşamada suya muhtaçtır.
ınsanın günlük hayatındaki su ihtiyacı 2,5 litredir. Bu sadece içme ihtiyacı olan miktardır. ınsanın diğer ihtiyaçları için kullanılan su miktarından birkaç örnek verecek olursak 1 litre süt için 5 litre suya, 1 kilo tereyağı için 10 litre suya, 1 ton şeker elde etmek için 100 metreküp suya, bir ton kağıt elde etmek için 250 metreküp suya ihtiyaç vardır. Sanayi ve tarım için suyun önemi saymakla bitmez.
Dünyanın 4’te 3’ü sularla kaplı olmasına rağmen mevcut su kaynaklarının sadece yüzde 2,6’sı tatlı su kaynağı özelliği taşıyor. Ve bu tatlı su miktarının yüzde 20’si sınırlı bir faydalanma imkânına sahip Sibirya daki Baykal gölünde bulunuyor.
21. yüzyılda dünyamızda suyun öneminin daha da artacağının işaretini bu günlerde almaya başladık. Nitekim bu gün Afrika, Ortadoğu, Arap ülkeleri başta olmak üzere 31 ülkede su sıkıntısı çekiliyor. 20-30 yıl sonra 17 ülkede daha su sıkıntısının yaşanacağı belirtiliyor.
Çeşitli sebeplere bağlı olarak bu ülkelerde su kaynakları yılda yüzde 10 nispetinde azalıyor. Özetle acı bir gerçek ama gerçek..
Bu gün yeryüzünde 1,3 milyar insanın içme suyu 1.7 milyar insanın ise temizlik için kullanabileceği suyu yok.
Ülkemiz tatlı su kaynakları bakımından çok zengin sayılmasa da çok fakir de sayılmaz. 510 milyar metreküp yıllık yağış ile, 26 nehir havzası ve yüzlerce tatlı su göl rezervleri ile şimdilik günü kurtaran bir konumdadır. Erozyonu önler, orman varlıklarını koruyabilirsek bu mutluluğu sürekli kılabiliriz. Bu coğrafyada yaşadığımız için ulu yaradana şükredip kaynaklarımızı israf etmeden kullanmak zorundayız. Yoksa tehlike bizim içinde kapıda olabilir.
Netice itibarı ile; su mucizesini ve önemini tüm boyutları ile anlatmaya ne bilgim ne de kalemim yeter. Ben bir çevre ve doğa sevdalısı olarak görünen objeyi ve gelen tehlikeleri dile getirmeye çalıştım. Hoşgörünüze sığınarak esefle söyleyebilirim ki, insanın doğaya yanlış, muhteris ve tahripkâr müdahalesi sonucu su kaynakları kirlenmekte ve yavaş yavaşta kullanılmaz hale gelmektedir. Bilenler söylüyor, söylüyor da ne oluyor sanki, çoğunluğunun umurunda bile değil, tarih kimlerin doğru söylediğini yazacaktır.
Gelin iş işten geçmeden doğal varlıklarımızı ve su kaynaklarımızı israf etmeden gözümüz gibi koruyup kirletmeyelim. Kirletmeyelim ki onlarda bize hayat ve mutluluk sunsun.
Ülkemiz için çok önemli olan Fırat nehriyle ilgili şiirimi isterseniz birlikte yorumlayalım.. Kalın sağlıcakla…
AZıZ FIRAT
Dumlu dağda karasu, Ala dağda muratsın.
Munzurda Ovacık’ta cennet burası dersin.
Keban, Karakaya, yüce ATA olursun.
Belkıs, Sultan, Karkamış, derken yad ellere akarsın.
Ülkeme ışık, ovalara bereket sundun.
Aş oldun, iş oldun, mahsun gönüllere aşk oldun.
Dilim lâl olsun,
Sana hainsin, zalimsin dersem.
Bilirim sen masumsun, çok canlar yaksan bile.
Güzel yurdumdan taşıdın Babilin asma bahçelerini.
Kainat kitabının mucizesi ey ulu nehir,
Sen evrenin yüce mimarının,
En güzel eserlerinden birisin.
Dünya durdukça güneş doğdukça
Suyun bol aksın Aziz Fırat…Aziz Fırat…
Mehmet Göncü (şanlıurfa/1998)