İbrahim Halil Okuyan
22 Kasım 2016
Bir şey öğrenmek
için birine yöneltilen ve karşılık gerektiren söz veya yazıya
“Soru” diyoruz.
Öğrenme soru
sorabilme ile başlıyor.
Öğrenilen her
konu, alınan her cevap, yeni sorulara yol
açıyor.
Bu hayat boyu
devam eden uzun bir süreç.
İnsanların çeşitli
öğrenme teknikleri vardır bunlardan biride bilmediğini sorarak öğrenme
tekniğidir.
Böylece küçük
yaştaki çocuklar büyüklerine nazaran daha çok soru sorarlar
Matematik alanında
Nobel ödülü alan bir bilim adamına öğrencileri soruyor:
”Hocam, niçin siz
seçildiniz? Başarınızı kime borçlusunuz? ”
Cevap veriyor
bilim adamı ” Anneme borçluyum.”
Çünkü herkesin
annesi akşam çocukları eve dönünce onlara
”Bugün öğretmenin
sana soru sordu mu? Diye sorarken, Annem okuldan
dönünce bana şöyle sorardı:
”Evlâdım, bugün
öğretmenine güzel bir soru sordun mu? ”
Öğretmenin; Öğrencinin
merakını uyandıran,
Düşünmeye sevk
eden, Şaşkınlık yaratan
soruları onların derse katılımını sağlar.
Bugünün gençleri; hareket içeren, gösterişli, eğlenceli ve
onları sürükleyecek etkinlikleri talep ediyorlar.
Öğretmenler
öğrencilerin dikkatini çekebilmek için; Cep telefonları, Oyunlar, Müzik ve Sinema
ile başa çıkmak zorundalar.
İstekli ve azimli
olan öğrenciler için öğrenmek bilgi açlığını gidermektir.
Başarılı bir
şekilde öğrenci katılımını sağlamak için karşılıklı sorgulama, açık uçlu soru ve
önerileri araştırma imkânı yaratmak gerekmektedir.
Bir soruya, bir
isteğe, bir söz veya yazıya verilen karşılıkta;
“Cevap” veya
“Yanıt” olarak adlandırılıyor.
Tarihte önemli
şahsiyetler sorulan sorulara kısa ve derin anlamlı cevaplar vermişler.
Bunlar bizler
içinde ders mahiyetinde.
Ne bal var, ne de
Pekmez
İslâm âlimlerinin
ve velilerinin büyüklerinden Hazreti Abdülkadir Geylani Hazretlerinin üzerine
hiç sinek konmazdı.
Onun bu haline
vakıf olanlardan biri sordu.
“Üzerinize sinek
konduğunu hiç görmüyoruz? Sebebi nedir?”
Şu cevabı verdi:
“Niçin konsun ki?
Üzerimde Ne
Dünyanın Pekmezi var, Ne de Ahiretin Balı…”
Kardeşlik Örneği
Mevlana,
müritlerinden biriyle giderken,
Birkaç köpeğin
sarmaş dolaş uyuduklarını görür.
Müridi: “Güzel bir
Kardeşlik örneği” der.
“Keşke insanlar da
bunlardan ibret alsa.”
Mevlana, tebessüm
ederek karşılık verir.
“Aralarına bir
Kemik Atıver de Gör Kardeşliklerini….”
Alışverişe geldik
İbn-i Muhayrız
isimli din âlimi, elbise almak için
bir mağazaya girdiğinde, İçerdekilerden
birisi onu tanıdı ve dükkan sahibine:
“Bu zât, İbn-i
Muhayrız”’dır, dedi.
İbn-i Muhayrız
kendisine özel bir muamele yapılmaması için hemen dışarı çıkarken:
“Biz paramızla bir
şeyler almaya geldik, Dinimizle değil”. dedi.
Uğur
Kadıköy camiinde
vaaz vermekte olan Merhum Osman Demirci hocaya:
“Hocam” diye
sormuşlar.
At nalını evimizin
kapısına asarsak uğur getirir mi?
Demirci hoca:
“Zannetmiyorum,
diye cevap vermiş.
O nallardan her
atta dört tane var amma, bütün gün kamçı yiyip duruyorlar…”
İhlaslı olmak
Yahya bin Muaz’a:
“Kul ne vakit
ihlaslı sayılır?” diye sormuşlar.
Cevaben şöyle
buyurmuş:
“Kendisini Öven
İnsanla, Tenkit eden İnsanı bir Gördüğü Vakit”…
Çanakkale
İngiliz garson
Türk müşteriye:
“Çanakkale de çok
askerimizi öldürdüğünüz için sizleri pek sevmeyiz”, deyince. Bizimkinden gayet
soğukkanlı şu cevabı almış: “Orada ne işiniz vardı?”
Siz de Ortaksınız
Süfyan-ı Sevri, evinin
kapısı önünde bir dostuyla sohbet ederken, önlerinden son derece süslü giyinmiş
bir adam geçti.
Dostu bu adama
hayranlıkla bakarken, Süfyan-ı Sevri ona
şöyle buyurdu:
“Eğer sizler gıpta
ile bakmamış olsaydınız, bu adam böyle süslenip israfa girmezdi.
Hayranlığınızı
ifade eden tavrınızla bu adamın ‘İsraf’ günahına siz de ortak oluyorsunuz.”
Rehber böcek
Ebü’l-Haccac
Aksuri’ye:
“Maneviyatta
rehberin kim?” diye sorduklarında:
“Bir Böcek”, dedi.
Alay ediyor
sandılar.
İzah etti:
“Dışarıda
gezerken,
Fener direğine
çıkmak isteyen küçük bir Böcek gördüm.
Kaygan olduğu için
yarı yoldan düşüyor, Fakat hiç
yılmıyordu.
Yüzlerce defa aynı
hareketi tekrarladı.
Onu o halde
bırakıp Mescide gittim.
Çıktığımda bir de
ne göreyim,
Direğe tırmanmış, Fenerin yanında
duruyor.
O hayvan
engellerden yılmama ve sebat etme konusunda rehberim oldu.”
Bir Öküz Uğruna
Oğlunun okuması
için çiftliğindeki bütün inekleri satan bir köylü,
Onun bir şey
öğrenemediğini görünce:
“Ne bahtsız
adammışım”, diye söylenmiş.
“Bir Öküz uğruna
ne İnekler feda ettim.”
Şahit
Kafkas Kartalı
Şeyh Şamil, esarette bulunduğu sırada, Ruslardan namaz
kılmak için yer göstermelerini istemiş.
Sarayın kilisesine
götürmüşler.
Şeyh Şamil, namaz
hazırlığı yaparken, Ruslar da rahat
etmesi için kilisedeki putu örtmeye çalışmışlar.
Şamil onlara
müdahale ederek:
“Bırakın, öyle
kalsın demiş.
Şamil’in esarette
ve burada namaz kıldığına,
Mahşerde o da
şehadet etsin.”
Malın nerede?
Hasan El-Basri,
“Ben ölümden korkuyor ve onu sevmiyorum” diyen birine şu cevabı
vermiştir:
“Malını geride
bıraktığın için ölümü sevmiyorsun.
Eğer malını
ileriye (ahirete) gönderseydin, peşinden gitmek isteyecektin.”
Şükür
Adamın biri
Muhammed Bin Vasi’nin bacağındaki yarayı görüp,
“Sana
Acıyorum ” dediğinde,
Ondan şu cevabı
almıştır:
“Ben aynı yaranın
Gözümde çıkmadığına şükrediyorum”.
Ders
İdam edilmek üzere
olan bir mahkuma:
“Diyeceğin bir şey
var mı?” diye sorduklarında:
“Bu Bana İyi Bir
Ders Oldu !!” diye karşılık vermiş.
Kıssadan Hisse
cevaplar bunlar.
Saygılarımla.
İbrahim Halil
Okuyan
İnşaat Yüksek
Mühendisi
22.Kasım.2011
Şanlıurfa