İbrahim Halil Okuyan
8 Ağustos 2011
Somali adını önce korsan haberleri ile duyduk.
Koruma için gemiler yolladık ama merak etmedik,
Neden bu insanlar Korsanlık yapıyorlar?
Dertleri ne?
“Somali” adı bir defa daha
Ve özellikle Ramazan ayında gündemimize acı bir şekilde oturdu:
“Somali’deki Açlık Dramı”
Peki, Nerede bu Somali?
Neden bu krizi yaşıyor?
Buradan bazı dersler çıkarabilir miyiz?…
Yazımızda kısaca bu sorulara cevap bulmayı amaçlıyoruz.
Nüfusunun neredeyse tamamı Müslüman olan Somali, İslâmiyet’le Hicret’ten önce tanışmıştır.
Osmanlı’dan arta kalan topraklara yığılan Avrupalıların sayesinde, Diğer Afrika toprakları gibi Somali de Avrupa ülkelerine peşkeş çekilmiş bir ülke..
Aslında,
Afrikalı İnsanının Kaderini, Kıtanın Doğal ve İnsan Kaynakları çizmiştir.
Kıtanın “Doğal ve İnsan Kaynakları”,
“Batılı Kan Emici Ülkeler” in ilgi odağı olagelmiştir tarih boyunca.
Bu Kaynakların aralarında paylaşımı konusunda ortak bir mutabakat vardır.
Bu iş adım adım sistematik bir şekilde yürütülür.
Kaynakların sömürülmesi ve sömürülmeye uygun halde tutulmasının İlk adımları “Beyaz Kâşifler” tarafından atılır.
“Kâşifler”; Doğal Kaynaklar, Halklar ve Yollar hakkındaki bilgileri ile ülkelerine döndükten sonra,
Zengin Tüccarların desteklediği “Misyonerler” devreye girer.
Bu arada, edinilen bilgiler ışığında,
Topraklar (Yeraltı ve Yerüstü Kaynakları),
Beyaz Krallar ve Kraliçeler tarafından harita üzerinde paylaşılır. “Misyonerlerin” amacı yerel halktan sömürülmeye yardım edecek İnsanların kazanılmasıdır.
Yeteri kadar İnsan Dini İnançla (Hristiyanlık) bağlanıp,
Kabileler arasında ilerde yararlanılacak ihtilaf konuları yaratılarak,
İnsan alt yapısı oluşturulduktan sonra “Tüccarlar” ın işgali başlar.
Dördüncü aşamada,
Tüccarların ülkelere kazandırdıkları zenginlikleri korumak için “Asker” gönderilerek işletmeler koruma altına alınır.
Son aşama, sömürücüye pahalıya mal olan “Beyaz Askeri Gücün” ülkeden çıkartılmasıdır.
Ekonomik zincirler cahil halkın kıramayacağı kadar kuvvetli hale geldikten sonra bu aşamaya geçilir.
Genellikle Misyoner Rahipler tekrar devreye girerler, Özgürlük için sömürücülere karşı direniş başlatılır.
Halk Özgürlük dedikleri şeyi kazanır (!), Bayram yapar.
Bundan sonra “Sömürücülerin Ekonomik Çıkarlarını”, Sömürüldüklerinin farkında olmadan kendi askerleri ile kendileri savunurlar.
Bütün bu Aşamalarda Esas olan “Sömürü” dür.
Bu amaçla ülke sınırları kabileler arası ihtilafların sürekliliğini sağlayacak şekilde çizilir.
Sömürünün engellenmemesi için Halk “Cahil” bırakılır,
Sömürü düzeni kurulduktan sonra Cehalete yardımcı olan ilkel inanışlar,
“Kültürel Hakları Koruma” adı altında Teşvik (!) edilir.
Bütün bunlar yetmiyorsa içki,
Uyuşturucu gibi alışkanlıkların önü açılır,
Toplama kamplarında tel örgüler içinde yaşama zorunda bırakılır Hatta daha ileri gidilerek biyolojik saldırı ile hastalık yayılır (Brezilya’da Amazon yerlilerine yapıldığı gibi).
Veya kısırlaştırılır (İsveçlilerin Tatar toplumuna yaptıkları gibi).
veya çocuklar ailelerinden alınıp melezleştirilerek ırk eritilir (Avustralyalıların Aborijinlere yaptıkları gibi).
Veya suni etnik ayrılıklar oluşturularak ihtilaflar yaratılır
(Ruanda’da Belçikalıların yaptıkları Tutsi-Hutu renk ayırımı gibi).
1885’te Berlin Konferansı ile Belçika kralı II. Leopold’e verilen Zaire’de (şimdiki adıyla Demokratik Kongo Cumhuriyeti),
Belçikalı tüccar çiftçiler köylerden topladıkları,
Köylerinden uzaktaki tutsak yaşama alışamayan insanları birkaç ay kullanıp ölüm ormanına terk ederek,
Ülkenin nüfusunu dört yılda 30 milyondan 9 milyona düşürmüşlerdir.
Skandal sömürenlerce bile dayanılmaz hale gelince ülke II. Leopold’den alınıp Belçika hükümetine verilmiştir.
Afrika’nın tüm ülkelerinde benzer dramlar yaşanmıştır.
Emperyalist Ülkeler bir yandan yaşayan insan neslinin Afrika Kökenli olduğunu bilimsel olarak açıklamakta ve diğer yandan atalarını yok etmektedirler (!).
Sonuç olarak, Ne kadar Acıdır ki; Sahip oldukları Doğal Kaynaklar nedeniyle Afrika İnsanı yok edilmektedir.
Afrika’nın bahtsız ülkesi Somali’de bir insanlık dramı yaşanıyor. Bütün Dünyanın gözü önünde, çoğunluğu çocuk, binlerce Somalili açlık yüzünden can veriyor.
10 milyona yakın nüfusu ve düşük gayrisafi millî hâsılasıyla Doğu Afrika’nın en yoksul ve az gelişmiş ülkelerinden olan Somali, sadece açlık ve kıtlıkla değil, hükûmet güçleri ile El Kaide taraftarları arasında süregelen iç savaşın da pençesinde kıvranıyor.
Peki, bu noktaya nasıl, gelindi?
Kuzeyi İngiliz Somali’si, Güneyi İtalyan Somali’si olmak üzere iki parça olarak yönetilen ülke,
1960 yılında birleşerek Somali adını aldı.
Aslında Tarım ve Hayvancılık sayesinde gayet iyi gidiyorlar, Kendilerine yetiyorlardı.
Bir Afrika ülkesi için kendine yetebilmek,
Açlıktan ölmemek ne demektir,
Bunu Afrika’yı görmemiş olan anlayamaz.
Somali ülke coğrafyasında sadece %2’lik bir yeri olan tarım alanlarını kullanarak üretebildiği tarım ürünlerini sadece iç ticaretinde kullanmakla kalmıyor, aynı zamanda gayet iyi ihracat yaparak gelen parayla sanayiye yatırım yapıyordu.
Üstelik “Uranyum, Petrol, Boksit, Demir, Kalay” gibi önemli madenleri de vardı Somali’nin.
Devam edecek..
Saygılarımla.
İbrahim Halil Okuyan
İnşaat Yüksek Mühendisi
7.TEMMUZ.2011 Mersin