Ömer Elçi
17 Nisan 2012
Urfa’nın en büyük, Türkiye’nin 2. büyük; çok uzun yıllardan beri il olma mücadelesindeki Siverek ilçesine “Fritillaria persica ve fritillaria imperialis” isimli ters laleleri görmek üzere pasaklı zarife ile yollardayım.
“Kardeş Türkçesini yazsana bunların” serzenişinde bulunacaklar benim gibi kendilerini bir zahmet çimdiklesinler…
Uyumayı, düşsel yaşamı alışkanlık edinenlerin ülkesinde uyanıklar uyumamışlar. 1841-1842 yıllarından itibaren Kotschy, sonrasında Sintenis, Noe, Haussknecht, Davis, Hedges vb birçok yabancı araştırmacı Karacadağ’a özgü endemik bitkileri tespit edip toplayıp götürmüşler; götürmekle kalmayıp kendilerince isimlendirmişler.
Yurdumun insanları ancak ise 1960 ve 1990-2000 yıllarından sonra “vıii Karacadağ varmış,vıii tektekler varmış; mış mış” diyebilmiş…
*
Diyarbakır beyinin kızına aşık olan yoksul marangozun anasının istemine karşılık beyin, ”Benim çok sevdiğim bir oğlum vardı. Bir gün atalarımızdan kalma değerli kılıcımızı alarak, dağda yaşayan ve insanların başına bela olan ejderhayı öldürmeye gitti fakat ejderha onu öldürdü ve kılıç da dağda kaldı. Eğer, oğlun bu ejderhayı öldürür, kılıcı geri getirirse kızımı veririm” demesi” üzerine
marangozun dağa gitmesi ve ejderha tarafından öldürülürken çığlığı çektiği ah sonrası ananın ”Sandım olacak düğün-Kara gün oldu bu gün-oğlumu alan dağlar-Sen de karaya bürün” ağıtıyla derler ki dağın ismi Karacadağ olmuş….
Urfa-Diyarbakır çekişmesinde öncelikle pirinci, kayak merkezi ile bilinen; KÖYDES ile güya yolları asfalt ama asfalt demeye şahit gereken, ekmeğini yüzlerce yıldır taşları parçalayıp kara topraklardan çıkaranların köylerinde amatörce ilk habercilik…
*
Siverek ilçesine bağlı Otlu köyünde 10 yılı aşkın süredir Fritillaria persica (karagöz) ve fritillaria imperialis (taş şahı-ağlayan gelin)türü lale üretiliyor ama üreticilerin yakındığı gibi Valilik, Belediye, Üniversite, kurumlar, medyamız ve haliyle bizler ne yazık ki pek bilmiyoruz…
Bundan sonrası ilimizdekiler ve Siverek’tekiler için önemli…
Yabancıların yok pahasına alıp, tanıtım ve paketleme ile çok yüksek fiyatlara pazarladıkları Siverek lalelerini vb. değerleri Şanlıurfa Valiliği, Şanlıurfa Belediyesi, Siverek Belediyesi; diğer Belediyelerimizle, kaymakamlıklarımızın sahiplenmesi Urfa’nın gelişimine katkı olur…
Çiçek dönemi üreticilerinin beyanıyla belediyelerin refüjlere diktiği lalelerden daha uzun olan, dikildikleri yerde ertesi yılda kendiliğinden yeniden yeşeren bu laleler şehrimize ve ilçelerimize ayrı bir güzellik katabilir…
Başka illerden Urfa iklimine uygun olup olmadığını bilmeden çiçek getirip satan çiçek satıcıları, iklimselliğimize uygun olup olmadığını bilmeden çeşitli çiçekleri alan çiçek meraklıları Siverek’te yüzlerce yıldır var olan lalelere yönelmeleri hem üreticilere hem de tüketicilere yarar sağlamaz mı?
Valiliğin, Şanlıurfa, Siverek Belediyelerinin, kültür Müdürlüğünün Urfa’yı tanıtım materyallerinde kullanmaları ayrı bir güzellik olmaz mı?
“Halep ordaysa arşın burada” demişler “Siverek burada, lale de burada” diyelim.
Lalelerin onlarca yıldır ki süregelen “kimsesizim” çığlığı ayrı, onlarca yıldır söz konusu laleleri üretenlerin sessiz çığlığı bir başka ayrı…
Şanlıurfa Valiliğinin, şehri yeniden şekillendiren onlarca yıldır kaderine terk edilen tarihsel değerleri peş peşe gelecek kuşaklara da bırakacak şekilde gün yüzüne çıkaran Şanlıurfa Belediyesinin gerekli girişimlerde bulunacağı konusunda iyimserim…
Şanlıurfa’nın uydu yayınıyla dünyaya tanıtılmasını sağlayan televizyon kanallarımızın, yazılı basınımız şahsımın amatörce kendilerinse profesyonelce gerçekleştirecekleriyle umutsuzluklarım umuda dönüşür inşallah…
Elin çimdiği morartırken daha fazla acı verirmiş bizim kendimize attığımız çimdiğe göre…
Siverek yakın, laleler yakın; bizler Siverek’e ve lalelere; farkında olamadığımız daha nice değerlere inşallah bundan sonra uzak kalmayız…