Köşe Yazısı

Sıra geceleri

Mehmet Göncü

Mehmet Göncü

Tüm Yazıları Gör

Kıymetli
okuyucularım, ilimizde çok revaçta olan sıra geceleri, son yıllarda kentimizi
gezmeye gelen yerli ve yabancı misafirlerinde merak ettiği ve katıldığı bir
eğlence etkinliğidir.

Benim
araştırmalarıma göre, sıra geceleri 13. yüzyıldan itibaren Anadolu ve Rumeli’de
faaliyet gösteren Ahilik teşkilatının işleyişinin içerisinde dinlenme ve
eğlenmeye ayrılmış bir etkinliktir.

Özetle;
sıra geceleri bir ahi geleneğidir diyebiliriz.

Bu
gelenek, ülkemizin birçok yöresinde çeşitli adlarla halen devam etmektedir.

Bunları
Yaren geceleri, Kürsü başı geceleri, Harefene ve Seheniye geceleri gibi
isimlerle anıyor ve biliyoruz.

Bu
bağlamda ilimizdeki sıra gecelerini çok güzel bir şekilde şiir şeklinde anlatan
araştırmacı-yazar Sayın Mehmet Hulusi Öcal’ın bu eserini, bu köşemde daha önce yayınlamıştım.

Bugün
ise ilimizin değerlerinden olan başka bir şairin “Sıra geceleri” isimli eserini
siz değerli okuyucularımın yorumlarına arz ediyorum.

Sayın
Şair ve yazar Şükrü Algın’ın şiiri şöyledir:

 

SIRA GECELERİ

Başka
bir yerde

Başka
bir yerde arama beni.

 

Bu
akşam ben sıra gecesindeyim.

Başka
bir yerde arama beni.

Kahvesi
acı sohbeti tatlı

Dostlarla
beraberim

Başkan
bir yerde arama beni

 

Bu
akşam…

Çiğköftenin
kokusuna

Peynirli
kadayıfın tadına

Hasretim
var…

Başka
bir yerde arama beni

 

Çal
o türküyü

Dayzam
oğlu çal

 

Arahçını
arama

Bir
ok vurdun yarama

Madem
tabib değildin

Niye
baktın yarama

Başka
bir yerde arama beni

 

Bana
bir mani

Bana
bir mani söyle arkadaşım

Aşkın
mızrabı değdikçe

Gönlümün
tellerine

Unutulmayan
nağmelerden olursun..

 

 

“Estir
gözelim estir

Gözelik
sana hastır

Burnundaki
hızmadan

Tabıdıma
mıh kestir”

 

“Sürmedenlik
miliyem

Başıyın
mor sümbülüyem

Bir
yandan kapı komşu

Bir
yanda sevgiliyem”

 

Başka
bir yerde

Başka
bir yerde arama beni

Bu
akşam ben sıra gecesindeyim.

 

                                Şükrü
Algın/29.01.2015

831 Yorum

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Köşe Yazısı

Sıra geceleri…

Zırva, geceler!

Sıradan, geceler!

Yemek yemekten başka bir şey yok!

Atalarımızın geleneğine bu kelimelerle hakaret edenler sıradan kişiliklerdir.

Onlar sıra gecesi yapacak kadar dost ve arkadaşlıklara ulaşamadıkları için “mundardır” derler…

Sıra geceleri ile oluşan küçük birlikteliklerin, geniş katılımlı STK’ların önünü tıkadığını iddia edenler de var.

Olabilir de; sosyal bilimci bu konuda ne diyor diye bakmak lâzım.

Peki, sıra gecelerini gerçekten yozlaştıranlar yok mu? Var tabi…

Sayın Abuzer Akbıyık hazırladığı, sıra geceleri kitabında bu soruların tümüne cevap veriyor.

Zira, kitapta herkesimin görüşüne yer verilmiş.

Urfa’yı ziyaret edenler mistik bir mekânda müzikli çiğköfteli sıra gecesi yaşamadan geziyi tamamlamış sayılmıyorlar.

Aslında sıra geceleri; periyodik olarak gezilen ilgi alanına göre, mesleki ve sanatsal konuların tartışılıp konuşulduğu, kültürel birikim dayanışma ile bilginin paylaşıldığı gece yapılan ev gezmeleridir.

Gönül ne çiğ ister, ne çiğköfte,

“Gönül buluşmak ister, çiğköfte bahane…

Yani sözün orijinalinde “kahve ve kahvehane” gezmelerinin sıra gecelerinden daha iyi olduğunu kimse iddia edemez.

Sıra geceleri elimizde olmayan nedenlerle mecra değiştirdi. “Müzikli, çiğköfteli” sıra gecesi olarak herkesçe kabul gördü. Sektörsel bir istihdam kapısına dönüştü…

Öyle ise, zurnanın zırt dediği yere gelmek Urfa sınırını aşan müzik topluluklarını sorgulamak lazım.

Evlilik, sünnet ve festival gibi törenlere Urfa’dan “sıra gecesi” ekipleri çağırılıyor…

Müzik ve Kültür ile hiç ilgisi olmayan, kafalara dökülen akçe ve dolarlardan başka şey düşünmeyen müzik ekipleri oluştu.

Bahşiş verilmiyor diye, düğün yerini boykot edenler, Yöresel Urfa müziğini icra etmek yerine, gudubet müzikle kulak tırmalayanlar…

“Urfa Sıra gecesi” adı altında Festivaller de bizleri temsil etmelerini önlemek lazım.

Çözüm?

Bu topluluklar ıl Kültür Müdürlüğü’nce açılan kurs sonunda yeterlilik sertifikası verilmeli.

ıSO dayzenin verdiği 9001 kalite belgesi oluyor da…

Müzik ekibinin sertifikalısı neden olmasın?

Kent Kültür Konseyi’nce bir karar alınır, uygulanırsa bal gibi olur.

Urfa kültürü de, Müzik de ustaların elinde layıkıyla icra edilir.

Sıra geceleri amatörlerin insafına bırakılmayacak kadar önemli bir yere sektöre dönüştüğünü kabul ediyorsak, bu sektörü olumlu yönde değerlendirmek lazım.

Yeşil kartları yeşertenler kim?

Bu yeşil kart ağacının kökünü eşip dibe yerleşen kurtçuk ve asalak böcekleri bulmak lazım…

Yeşil kart “Zayi ılan” meselesine dikkat çekmek istediğimiz bu günlerde Urfa’daki yeşil kart sayısı açıklandı…

Her iki kişiden birinde yeşil kart varmış!

Hangi kurum araştırdı, kim önüne gelene yeşil kart verdi.

Sorumlu kurum hangisi?

Ekmek elden su gölden!

Kağ deyince su kuğ deyince et!

Aş evi, ucuz su evi….

Karnı doyunca da; ucuz üreme evine dönüşüyor

“Hele avrat gel bi tene daha çocuk yapağ”

Adamlar ürüyorlar 70 bin 74 bin….

Hadi Devlet gel bak bize.

Bakmıyorum deyince de “ne var lo dağa mı çıkag!”

Çık be, dağa çık! Nere çıkarsan çık.

Suç sen de değil tabi…

Seni teşvik edenlerde, “ış evi” yerine aş evi açanlarda…

Yeşil “kart” tazeleniyor

Bazen tek- tek bazen de aile boyu yeşil kart zayi ilânı veriliyor…

Gazetemiz ilân parası alsa bir türlü, almazsa bir türlü…

Medya da boy göstermeyi sevenlere bir bahane verelim

Bilen varsa açıklasın aha buyurun size medyatik olma bahanesi (!)

Nedir bu kayıpların nedeni?

Amaan şimdi açıklama yapacak olanın da, kibarlığından geçilmez.

Yoksa hem yeşil, hem kart, olmasından rahatsız olanlar tazesini mi istiyor.

Yeşil kart olayı sararmadan kamuoyu aydınlatılmalı.

Vekilimize ‘atışta’altın yakışır..

TBMM 3. Spor Oyunları kapsamındaki ‘büyük çap tabanca’ atışlarında 2. olan şanlıurfa Milletvekili Yahya Akman’a gümüş kaplamalı, tabanca hediye edilmiş…

Oldu mu sayın Akman!…

Atışta, vekilimize altın yakışır altın…

354 Yorum

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir