Mahmut Çepoğlu
18 Ağustos 2006
Yöremizde bir hırsızlık olayı olduğu zaman her evde bir gaile olur. Bu çalıntı nasıl bulunacak. Bu hırsız kimdir? O yetmez herkes kendinden korkmaktadır. Ya bizi de yemine çekerlerse. Yemine katlanırda ya belaye götürseler!…boş yere yemin etmenin cezası ve günahı konuşulur, tartışılır. Öteden beri bölgemizde hırsızlık olayları hep vardır. Bunu kolluk kuvvetlerine bildirme, devlete gitmek yerine onlar şıh denilen sözde hırsızlık olaylarını kendi yöntemleri ile çıkaran kişiye gidilir. Günlerden bir gün köyün birinde iki inek kaybolur. Sağa sola bakılır, dereler, vadiler araştırılır, tepelerin ardına kadar kontrol edilir. Bilinen bahçeler bağlar didik didik edilir. O yetmez komşu köylerden sorulur. Bulunmayınca çalındı korkusu yüreklere düşer. Kaybolması yada çalınması kolay olmadığı gibi bulunması da o kadar kolay değil. Ancak şıh için çok kolay bir olay. O şıp diye çalanın yakasını tutar. Götürdüğün hayvanları söylersin ya da seni aleme rezil ederim. Üstelik “nasıl malımı çalarsın” diye birde kavgalar başlar. Gel de çık işin içinden. Böyle olaylardan dedesinden babasından şıhlıkları olan gayibten haber veren şıh aranır, bulunur. Araya değerli insanlar, kıymetli büyükler girer, rica minnet edilerek şıh köye davet edilmeye ikna edilir. ıkindi sonrası köyün erkekleri köy odasının önünde tedirginlik içinde şıhın yolunu gözlemektedirler. şıhın bir an önce gelip bu işi halletmesi. Herkesin üzerindeki kuşku, sıkıntı, tedirginlik sona ererdi hiç olmazsa. Çevre köylerden de şüphelenilenler olduğundan onlarda çağrılır. Köylüler bir aşağı, bir yukarı dolaşırken ikişerli-üçerli guruplar oluşuyor, tekrar dağılıyorlar. Hararetli konuşmalar. Kızgınlık, öfke dorukta. Köy halkı için büyük bir ayıp. Biribirinin malında gözü olması namussuzluğun en büyüğü idi. Bu dava hal olmazsa vahim sonuçlar doğurur. Köylüler arasına husumet girer ve birbirlerini kırıp geçireceği gündür. Tüm umutlar şıhtadır. şıh ata üstünde görkemli bir şekilde göründü. Köyün önünde karşılayan köylülerin yanında inmesi gereken şıh atını odanın önüne sürer. Attan inmesi beklenen şıh birden atla birlikte köy odasının taş yapılı, iki basamaklı kapısından içeri girer. Herkes bunu bir keramet kabul edip şıhın hırsızı hemen derdest edeceği sesli sesli konuşulur. şıh yalnız başında odada kalır. Halvete çekilir. Daha sonra köyün ileri gelen iki üç kişisi çağrılır. Olay konuşulur, mütalaa edilir ve şıh “bana sırtı siyah bir kuzu getirin” der.şıh yanında getirdiği siyah boyayı kuzunun sırtına sürer. Herkes merak içindedir. “şıh kuzunun üzerine okuyacak. ınekleri çalan kişi elini kuzuya vurduğu an kuzu dile gelecektir. ” söylemi yaygınlaşır. şıh herkesi çağırır yapılacak işlemi onlara anlatılır. Kuzu dar bir dehlize konulur, ülgün bir ışık altında işe koyulurlar. Her kuzunun yanından geçen bismillah deyip kuzunun sırtını eliyle okşayacaktır. Loş ışık altında kurulan düzende kimse kuzunun sırtının boyandığının farkında değildir. Herkes bir an önce bu işin açığa çıkması derdindedir. Köy halkı birer birer kuzunun sırtını sıvazlayıp geçer. Geçen her köylü şıha uğrayıp elini gösterir. şıh kuzunun sırtındaki boyanın eline çıkıp çıkmadığını kontrol etmektedir. Kuzuyu sıvazlayıp geçenlerin eli siyah olur. Biri var ki içinde elini kuzunun sırtına vurmaya korkar. Ya kuzu eline yapışırsa, milletin önünde rezil rüsva olacaktır” diye… Dışarı çıkıp şıh eline bakmadan titrek birsesle şıhın kulağına, ”şıhım kurbanın olayım beni açıklama, bu köyden ben ve başka köyden iki kişi ile çaldığımız iki inek falan bahçede saklıdır. Kurbanın olayım ne istersen vereyim, ruhumu al ama beni ele verme.”der . şıh tekrar helvete çekilir. Köylülerin inekleri çalmadığını, ineklerin falan bahçede bağlı olduğunu ve sizleri beklediğini söyler. ıki atlı atlayıp şıhın gösterdiği yere giderler. Uzun uğraşlardan sonra iki inek köye getirilir. Kurbanlar kesilir, şıhın hediyesi verilir. Biri de var ki; şıh onu ele vermediği için ve bu beladan kolayca kurtulduğu için biriktirilmiş bir miktar parayı şıhı uğurlarken, “şıhım bizim için dua et” deyip cebine sıkıştırır.