Mahmut Çepoğlu
31 Temmuz 2006
Soğuk yağmurlu bir günde şıh atıyla köye doğru gelirken köylüler yola çıkmış şıhın yolunu gözlüyorlardı. Günlerdir köy yeri horoz dövüş yerini andırıyordu. Köye yeni gelin gelen eve hırsız girmiş, gelinin çeyizini, beşibiryerdelerini, pahada ağır yükte hafif ne bulmuşlarsa alıp götürmüşler. Bütün köylüyü toplayıp şıha götürmektense şıhe köye davet etmenin daha uygun olacağına kararlaştırarak şıhın evin yolunu tutarlar. Hediyeler götürülür. şıhın köylerine gelip bu hırsızlık olayını çıkarmasını, köyde gelişmekte olan düşmanlığa aynı zaman barış elçisi olacağını belirttiler. ışte şıh, cemaatini, müritlerini bırakmış bu vesileyle köye geliyordu. şıh geldi köy odasının önünde durdu. Kimisi köyün atının başını tutma şerefine erişti. Kimisi eğildi şıhın beline basıp inmesini istiyordu. Minderler baş köşeye kuruldu şıh ocağı yakın oturtturuldu. şıh indi. Tek sıra dizilip şeyhin eli bir bir öpüldü.şıhın elini öperken saygıda kusur etmeyen insanların kulağına şıh bir şeyler söylüyordu. Kimisi gülüyor, kimisi, tedirgin kimisi, üzüntülü, kimisi karamsar. Sofra kuruldu “buyurun” denildiğinde şıh elini sofraya uzattı, bir daha geri çekti, ateşe değmişçesine… Cemaat hayli şaşırdı. şıh başlamadan onların başlaması terbiyesizlik olurdu. şıh bir daha ekmek koparıp bir hamle daha yaptı, ama yine elini çekmek zorunda kaldı. Üçüncü hamleyi yapmadan, üzüntülü bir şekilde, yeis, keder içinde “cemaat bakın” dedi. “Allah bize ne güzel nimetler vermiş. Hepsine ayrı ayrı tat, lezzet vermiş. Biz bunlara layık değiliz. Çünkü birbirimize merhamet etmediğimiz gibi Allah’ta yarattığı varlıklara da rahmet etmiyoruz. şimdi dağ başında aç perişan kanadı yaralı, bir hayvan yatıyor çırpınıyor ve bana yetiş şıhim diyor. Her elimi sofraya attığımda hayvan çağız büyük bir hamleyle elimi gagaladı.” Aynada görür gibi kuşun bulunduğu yeri kayayı ve çevresini tarif etmeye başladı. Orayı bilen, daha önceleri oraya avcılık ve çobanlık için giden biri ata atladığı gibi bir solukta o yeri buldu. Birkaç taşın etrafında sığınmış kuşu kolayca buldu. Hayvanı kucakladığı gibi son süratle aldı getirdi. Kırık kanadı bağlandı, tüyleri kurutuldu. Odanın bir köşesinde kendini toparlanması için bırakıldı. Herkes yemeğini zevkle yemeye başladı. şeyh elini yıkamak için dışarı çıkınca herkes şıhın eline su dökmenin sevabını almak için uğraşıyordu. Biri var ki mümkün değil onu ben yaparım kimseye fırsat vermem diyordu. şıh da bunun ısrarına görünce bırakın o gelsin deyince adam muradına erdi. Aslında onun hareket ve davranışları şıhıda kuşkulandırmıştı. şüpheli hali bazı şeylerin habercisiydi. şıhın eline su dökerken “kurbani olam şıh. Boğazımdan yemek inmiyordu. Beni ele verme bu kuş gibi. Beni köylüye rezil rusva etme… Tüm eşyalar falanca çalılığın içindedir. Çok kolay bulursunuz. Sen her şeyi bilirsin. Dağdaki aç kuşu görürde benim çaldığım eşyayı mı görmezsin.” Onu af etmesini ister. Kendisini bağışlaması için hazırladığı bir miktar parayı da şıhın cebine sıkıştırır. şıh halvete çekilir derin düşüncelere dalar ve yanına iki kişiyi çağırır bunlardan biride eşyayı çalan hırsızdır. şıh iki gence siz falan yerdeki çalılığı tanıyor musunuz? “Evet” cevabını alınca “atlayın atlara gidin tüm eşyalar alın getirin.” Herkes hayret etmektedir. şıhın kerametine inandıkları gibi onun gayıbten haber verdiğine inanmamazlık edemezlerdi. Giden kişiler hemen eşyaları kolay olmasa da bulup getirdiler. Gece karanlığında biraz elleri yüzleri çalılardan kanamıştı. Varsın olsun onu bulup getirmeleri bile bir kahramanlık olduğu gibi şıhın emrine yerine getirmenin mutluluğu içindeydiler. Hırsızın bulunmasına gerek kalmamıştı. Eşyanın bulunması yetiyordu. Hırsızın bulunmaması onun tanınmaması şıhın takdiriydi. Eşyaların bulunmasıyla hem köyün şerefi, hem ailenin namusu kurtulmuştu. Akşamın soğuğuna dayanamayan köyün çobanı da koyunları sürüp eve getirmişti. Oda günün yorgunluğunu atmak moraran ellerini ısıtmak için ocağın önüne yayılır. Çobanın karısı kadınlar arasında şıhın ününü duymuş fazlasıyla şeyler katarak kocasına anlatır” kalk herif burada pinekleyeceğine git şeyhin elini öp evimize bereketi artsın. Kim şihin elini öperse kısmeti artıyor. Karısını dırdırından kurtulmak için evden çıktı ve köy odasına geldi. Herkes ona eğilmesini söyledi ve şıhın elini öpmek için o tarafa yöneltildi. şıhın elini öperken şıhın yüzüne bakar; “He ben bu adamı tanıdım. Dağda ölmemek için kovuğa bıraktığım kuşun etrafına havşo yapıyordu.“