İbrahim Halil Okuyan
8 Kasım 2006
Bir sel, seylâb olunca telâşa düşer, bunu en az zararla atlatmağa çalışırız. şimdi mevsimi geldi, Ülkemizin her tarafında-Allah korusun-bu tehlike mevcut. Meteoroloji uyarıyor, ıl idareleri, Belediyeler tedbir alıyor. Kanallar açık mı, köprüler dirençli mi bakılıyor. Yoksa birçok şeyi sel alıp götürecek… Eskiden Urfa’da çok yağmur oldumu Karakoyun (dere) gelir, fazla bir zarar vermeden akıp giderdi. ılkin boz bulanık sularla akan, bazan kütüklerini söküp taşan dere sonra kendiliğinden yavaş yavaş dururlur, berraklaşır içilecek su haline gelirdi. Zaten su kaynağı “Direkli”yi besleyen, “Beykapısı” ve daha ilerisindeki bahçeleri ihya eden de Karakoyun deresinin suları idi. Akışı bazan 4-5 ay devam eder, dere kenarının birçok bölgeleri halkımızın piknik alanları haline gelirdi. Otogarın ilerisindeki bendlerin dere yanı da bizim Liseli yıllarımızda (1950-1956) bir yüzme alanı idi. Su burada derinleşir, berraklaşır, durulur, “Adamı çağırır” gibi olurdu. Liseli gençlerde buraya koşarlardı. Sigaradan, uyuşturucudan, bıçaktan-hançerden, öğretmene saygısızlıktan uzak ne güzel yıllardı o zamanlar… Batı-doğu istikametinde uzayıp giden, şehir merkezinden de geçen bu derenin tarihteki ismi “Deysan Irmağı”dır. 5 kilometreyi aşkın bir uzunluğu vardır. Eskiden suları doğudaki bahçeleri de suladıktan sonra Cülab suyu ile birleşirdi. Bugün dere yatağının kaçak yerleşimlerden temizlendikten sonra Fırat suyu ile ihya edilmesi Urfa’ya ayrı bir hayat verecek, ayrı bir güzellik kazandıracaktır. ınşallah bunu da göreceğiz. Karakoyun deresinin üzerinde birçoğu tarihi değerde köprüler vardır. Batıdan doğuya doğru sayacak olursak Hızmalıköprü ve Millet Köprüsü Vali Muzaffer Dilek zamanında restore edildiler. Jüstinyen Su Kemeri, Samsat Köprüsü (Eski Köprü) Hacıkâmil Köprüsü, Cumhuriyet Köprüsü (Yeni Köprü), Beykapısı Köprüsü (Kısas Köprüsü) Demir Köprü, Et-Balık Köprüsü yer almaktadır. Buların içerisinde Beykapısı Mahmudoğlu Kulesi’nin doğudan karşısında olan tarihi köprü ile Et-Balık Kombinası berisindeki Değirmen yolu karşısındaki iki tarihi köprü tamamen yıkılmış ve ortadan kalkmıştır. Diğer tarihi köprüler onarılıp restore edilmezse akibetleri aynen böyle olacaktır. Karayolları Genel Müdürlüğü güzel bir sorumluluk anlayışı ile tarihi köprüleri restore ederek koruma kararı almış. Halen Türkiye genelinde 34 köprü program dahilinde bulunuyor. Bunların arasında Erzurumdaki “Çoban Dede”, Kırşehir’de “Kesikköprü” Elâzığ’da “Palu Köprüsü” ve Adana’daki “Taşköprü” bunların arasında bulunuyor. Bizim köprüler saydıklarımız kadar büyük değilse de bir Hızmalıköprü’nün, bir Millet köprüsünün restore edilerek kurtarılması fena mı oldu. Ve bunlar mahalli imkânlarla yapıldı. Aynı uğraşın öteki köprüler ve kemerler için de verilmesi bir zaruret haline gelmiştir. Yakın bir geçmişte ve günümüzde görüyoruz. Bazı yerlerde tarihi köprülerle beton çağının modern köprüler yanyana bulunuyor. Bir sel vukubulduğunda bakıyorsunuz heybetli beton köprüyü alıp götürmüş ama tarihi köprü ayakta duruyor ve geçit verme görevine devam ediyor. O zamanın “elleri dert görmiyesi” mimarları öyle sağlam yapmışlar ki, sulara direniş asırlarca devam ediyor. Ama zaman bazan su’dan daha tahripkâr oluyor, köprünün bakım ve onarımı gerekiyor. ışte bizim köprüler de bu halde ve himmet bekliyor. Ödenek mödenek beklemeden bunlara da el atılmalı. Her sene birisine himmet edilirse 3-5 yıl içinde hepsi kurtarılır. Urfa yöneticileri Türkiye genelinden sorumlu değil ki..