İbrahim Halil Okuyan
1 Aralık 2006
“Dünya üzerinde en çok şehidi olan Millet Türklerdir..” denilse yanlış olmaz. Zira, atlarıyla Asya’nın bir ucundan çıkıp Avrupa’yı Afrika’yı dolaşan, devletler kuran, tarım ve ticaretle ömrünü geçiren ve bu işlerle uğraşırken devamlı mücadele ve cenk’eden Millet Türklerdir ve haliyle şehidi, şehitliği yerin altını ve üstünü doldurmuştur. şair Mehmet Akif Ersoy’un ıstiklâl Marşımızdaki bir bölümde; “Kim bu Cennet Vatanın uğruna olmaz ki feda/ şüheda fışkıracak toprağı sıksan şüheda…” deyişi bundandır. Yurdumuzun içi şehitliklerle dolu olduğu gibi, bir zamanlar bizim olan ülkeler de çok sayıda şehitlikleri barındırıyor. Hatta tarihinde hiç bizim olmamış Kore, Hindistan, Birmanya, Çin, Almanya gibi ülkelerde bile şehitliklerimiz, abidelerimiz var. şehitlerimizin cümlesine rahmetler dileyerek dua ediyor ve duygularımızı şair Behçet Kemal Çağlar’ın mısralarında dile getiriyoruz. “Bize tek ayak da kanattan güzel, Hayat hayaldeki her tattan güzel, Bir tek müstesna var bu yeryüzünde; Bir senin ölümün hayattan güzel… Gözümüzde gökte açtığın o iz, Yolcuyuz iyiye ve güzele biz, Ya yaşatmak seni bir hür vatanda; Ya da senin gibi ölmek ahdimiz…” Yazar ıhsan Ilgar bir hatıratında şöyle diyor: “1957 yılında Edinburg Üniversitesinde verdiğim bir konferanstan sonra Profesörlerle konuşuyorduk. Bu Üniversitenin Profesörlerinden Walsh; “Hayret ediyorum! Dünyada Türkler kadar yüzyılların yıpratamadığı bir millete rastlamadım. Üç kıtada hiçbir kavim yok ki, tarihi içerisinde mühim bir yer almıyasınız. Çin, Hint, Japon, Arap, Rus, ıran, Mısır, Fas, Tunus, Cezayir, Libya.. Fransız, ıtalyan, ıspanyol, Alman ve nihayet Balkanlar tarihi, hepsinde siz varsınız. Sizsiz bir tarih ne yazmak, ne de okumak mümkün.. Sizin tarihiniz dünya tarihi…” diyerek bir tarihi hakikatı belirtiyordu. O zaman düşündüm, neden bu kadar yayılmış, milli birliği zedelenmiş, dağılmıştık. Bugünkü Türk Milletinin talihsizliği idi bu. Büyük Okyanustan Atlas Okyanusuna, Baltık denizinden Hint Okyanusuna kadar yayılmış, üç kıtaya serpilmiş savaş alanlarımız var. Sayısız savaşların adsız kahramanları bu toprakların vefakâr bağrında yatmaktadır…” Bu topraklar işte bu sebepten mübarektir, kutsaldır. Onun için şair Necmettin Halil Onan; “Bastığın yerleri toprak diyerek geçme tanı, Düşün altında binlerce kefensiz yatanı, Sen şehid oğlusun incitme yazıktır atanı; Verme, dünyaları alsan da bu Cennet Vatanı…”diyor. Her karış toprağı şehid kanlarıyla sulanmış ve Vatanımızda sayısız şehitlikler, abideler var. Urfamız’da sembolik bir abide bulunuyor idiyse de şehitlere rağmen bir şehitlik yoktu. Aile kabristanları bu görevide üstlenmişlerdi. 1950’li yıllardan itibaren Urfa ve havalisinde şehit olan erler için mermi görünümünde sembolik bir abide yapıldı ve Bediüzzaman aile Mezarlığının doğu yakasında bu abide etrafında şehit mezarları toplandı. Ama orasının bir şehitlik olduğu pek bilinmiyordu… Nihayet 3 yıl kadar önce gazeteci yazar ağabeyimiz A. Naci ıpek’in teklifi ile bu bölgenin alanı “şehitlik” olarak tescil edildi ve etrafına ihata duvarı, demir korumalık çekilerek, mezarlık alanı düzene konularak şühedaya lâyık bir hüviyet kazandırıldı. Zamanın Tugay komutanlığı görevlileri bu işe hayli emek verdiler. Allah cümlesinden razı olsun. Yurt dışında da en aşağı 250 kadar şehitliğimiz var. Bunlar mümkün olduğu kadar sahipli ve bakımlı tutulmağa çalışılıyor. Özen gösteriliyor. Cumhurbaşkanlarımız veya diğer devlet büyüklerimiz o ülkeye gittiklerinde “Türk şehitliği”de ziyaret programına alınıyor ve gerekli hassasiyet gösteriliyor. Çünkü, Millet olarak biz şehitlerimize çok şey borçluyuz. Onların fedakârlıkları olmasaydı bugün hür bir vatanda yaşama imkânımız da olmazdı. Bizim bu vatanı onların ve anlayışı ile korumamız, kalkındırmamız, milleti en ileri ülkelerle yarışır hale getirmemiz, bu topraklar için hayatını vermiş şehitlerimizin ruhunu şad edecek, ebedi uykularına onlara verilmiş en güzel hediyelerden biri sayılacaktır. Cümlesinin mekânı Cennet olsun.