Mahmut Çepoğlu
14 Şubat 2007
Hava düzeninin bozulduğu mevsim normalleri fevkinde seyretmesinden olacak ki, etrafta bir sürü salgın hastalık mevcut. Havaların ısınmasıyla birlikte bunun daha farklı boyutlara taşınacağı şüphesi yaygın. Dolaysıyla şu şark çıbanının yeniden hortlaması gündemi oluşturabilir. Biz yinede bunun önlemini almak için kime ne görev düşüyorsa yapmasında yarar vardır. şark çıbanın Urfa’nın kaderi mi? sorusu yerine “şark çıbanı kaderimiz değil, kader olmaktan çıkarılmalıdır” tezinde buluştuğumuza inanıyorum. Bunu bir kader değil bize bir nevi zorla dayatıldığına inanıyorum. Niçin mi? Çünkü bu sacın üç ayağı; Yerel yönetim, Vilayet (Sağlık Müdürlüğü), sacın üçüncü ayağını da halk teşkil etmektedir. Üçlü bir konsensüs sağlandığı takdirde işbirliği ve dayanışma ile ilkel yöntemlerle tedavisi sürdürülen şark çıbanı konusu kesin çözüm bulacaktır. Sağlığımızla yakından ilgilenenler olduğu gibi sağlığımızın daha düzenli olması, çağcıl düşüncelerle bizleri buluşturan çalışmalarında yapıldığına inanıyorum. Yeter ki hak aramada; insanca yaşayabilme özlemi çekenlerin, milli hasıladan pay alma anlamında uğraş verenlerin, zulme ve baskıya maruz kalmamalarıdır. Sistemin geliştirdiği “çalışma, konuşma, karışma” tezine karşı sürgünler sağlığımız kadar eğitimimizi de içinde çıkılmaz bir duruma getirmiş… Toplumun aydınlanmasına yönelik yapılan tüm yararlı çalışmalar insanın ufkunu açıyor. Halkın sağlığını tehdit eden şark çıbanının korkunç yüzünü gördükçe, sağlık teşkilatının vurdum duymazlığı bir hançer gibi insanın yüreğine saplanmaktadır. Her gün karşı karşıya olduğumuz, adına “güzellik” diyerek bağrımızı açtığımız, şark çıbanının dünü bugünü çıkış ve iniş trendini direk eğitim ve çevre temizliği, sağlıklı koşulların yaratılması ile orantılı olduğu gerçeğini artık kimse inkâr edemez. şark çıbanıyla mücadele yerel yönetimlerin işi olduğu kadar Sağlık Müdürlüğünün çalışma alanı içindedir. Tüm ekonomik zorluklara karşı en büyük görevin halka düştüğüne inanıyorum. Her gün konuşulup yazılan, ancak yıllardan beri ihmal edilen hayvan ahırlarının şehir dışına çıkarılması, bataklık yerlerin kurutulması, kentsel alt yapının çözümlülüğe kavuşturulması, önlemlerin başında gelmektedir. Hastalığın doruğa çıktığı yıllara baktığımızda, şehir temizliğinin ihmal edildiği zamanlara denk düşmektedir. Özellikle hayvan ahırlarının ihmal edildiği dönemlere rastlamaktadır. 150 civarında mağarada 1500 civarında şehrin kenar mahallelerinde ki evlerin altında hayvan besiciliği yapılmakta. Toplam küçük ve büyük baş olmak üzere 25 bin civarında hayvanla insanlar yatıp kalkıyor. Belediyenin çalışmaları sonu bu ahır ve ağılların büyük bir kısmı ya kapatılmış, ya da şehrin dışına çıkarılmıştır. Tatarcık denilen kuytularda yaşayan sessiz bir şekilde evlerin içine yerleşen bu sivri sineğin insanın yüzünde bıraktığı “yıl yarası” olarak adlandırılan yara hiç dokunulmadığında, tedavi için uğraş verilmediğinde bir yılda derin bir iz bırakarak kapanmakta. Yapılan bir küçük cerrahi müdahale ile ince bir iz kalıyorsa da yüzümüzle buluştuğu dönemlerde bizde bıraktığı ruhsal çöküntüyü düşünmek lazım. Temiz bir çevre, sağlıklı bir ortam, yanında toplumun bilinçlenmesi, eğitim seviyesinin yükseltilmesi, hijyenik bir ortam yaratılması, mücadelenin görünen yüzüdür. Alt yapının eksik olduğu kenar mahallelerde bunları yapmanın zorlukları elbette tartışılır. Hızlı göç, ekonomik zorluklar, kentsel alt yapının tam olarak gelişmemesi, insanlarımızın köy ortamındaki yaşamı şehre taşımaları tüm bu mücadeleyi etkilemektedir. Hayvan besiciliğin yapanların elde ettiği organik maddeler, tezek, kerme, kığ (bışkul) gibi hayvan atıklarının bir yerde istif edilmesi, kullanmak için saklanması bu haşerelerin başlıca barınaklarını oluşturmakta. Halkın sosyoekonomik durumları ne olursa olsun kendi elinden geldiğince mücadele edilmesi gerekir. Psikolojik ve ruhsal bunalıma neden olan şark çıbanın eğitime de büyük darbe vurduğu görülmektedir. Yaralı bir çocukla kimsenin oturmaması. Onun yalnız başına bırakılması, oyunlara sokulmaması hep rastladığımız şeylerdi. Sosyolojik bir olay olan şark çıbanı, ekonomik boyutuyla da ele alınmalıdır. Bilinçli bir temizlik, gayretli bir çalışma yaşam koşullarının düzeltilmesi paralelinde hastalığın gerileyeceğine inanıyorum.