Mehmet İmre
16 Haziran 2006
Doğuştan yeteneklerle donanmış bireyleri tanıma, bu özellikleri doğrultusunda eğitip, geliştirmek ve ona yol göstermek, ışık olmak, geleceğe en iyi şekilde hazırlamak, bu yönde programlar hazırlamak, insanı tanıma ve sevmeden geçer. Hele bütün bunları yaparken de maddi bir menfaat olmaksızın insanlara yardımcı olmak, sahiplenmek hayatı boyunca unutulmayacak iyilikte bulunmak gönül işi olsa gerek… Çocukken dünyaya geldiğinizde sizin dışınızda olan tüm şartların içinde yaşayıp, zorlukları aşmak, töre ve feodal kurallarla mücadele etmek, iki anneli olup, öz annenizle, kardeşlerinizle ve babanızdan uzak bir köyde yaşamak, 10 yaşınıza geldiğinizde tüm ısrarınızla çekinmeden okula başlayıp, uygarlığın tohumunu beyninize ekmek adına bu yolda ilerlemek, zamanla içinizdeki duyguları resimlere dökmek ve bu resimlerin öğretmenleriniz tarafından fark edilmemesi. Ancak bu farklılığınızı geliştirme çabalarına girmek derken yaptığınız tüm resimleri bir klasöre koyup, bu işe gönül vermiş memleket ve hemşeri sevdalısı karşılıksız çalışma timsali Nevin hanımla tanışıp, ona kendinizi sunmak ve ardından 15 yıl boyunca gece gündüz demeden bu alanda yorulmadan, bıkmadan sevgi ve azimle yol almak, büyük bir fedakârlıktır. Evet sevgili okuyucularım. Bugünkü köşemde sizlerle mayıs ayı içerisinde kutlamış olduğum sanatın 15. yıl programı ve ehemmiyetini anlatmaya çalışacağım. 15 yıl önce başlamış olduğum sanat hayatımı başlangıçta Urfa sınırlarıyla yetinirken sonraki yıllarda sanatımı Anadolu’nun değişik yörelerine götürüp, farklı insanların beğenisine, izlenimine sunup, böylece sanatsal işbirliği, yeni dostluklar, iletişim bağların güçlenmesi, Anadolu kültürünün gelişmesine ve üzerime düşen sorumluluğu en iyi şekilde yerine getirme gayretindeyim. Bunu yaparken de Nevin hocanın misyonu ile (çıkar beklemeksizin) yola koyuldum. ışte bu geride bırakmış olduğum 15 yılı şöyle bir gözden geçirmek,yaptıklarım, yapamadıklarımı fark etmek, sanatsal açıdan bulunduğum noktayı iyice irdelemek, geleceğe dönük farklı programlar geliştirmek, gençlere bu anlamda yararlı olmak, hizmetleri olanların toplumlara fark ettirmek en önemlisi de felsefi düşüncesini toplumumuza benimsemek, eksiklerini tesbit etme adına sanattımdaki 15. yılımı kutlama gereğini hissettim. Bunu yapmadan öncede toplumun nabzını yoklayıp program hakkında da değişik insanların görüşlerine de başvurdum. Görüştüğüm kişilerin tümü olumlu bakıp, programın içeriği hakkında da fikir alışverişinde bulundu. Önce hedik ikramı, ertesi günde bir konuk evinde yemekli toplantı yapılacaktı. Ancak konukevinin sahibinin sorumsuzluğundan dolayı programım sıkışıp durdu. Hemen alternatif mekân geliştirip, şanlıurfa Öğretmenevi ile anlaşıp, toplantı programını orada gerçekleştirme kararı aldım. Önce kazanlarca hedik pişirilip, Eyüp Peygamber karşısındaki alanda yüzlerce insana severek ikram edildi. Neden ve niçin hedik? Urfamızda çocukluğumuzdan beri gördüğüm kadarı ile dişi çıkan çocuklar için hedik yapılıp, tüm davet edilen konuklar ve komşulara ikram edilirdi. Ayrıca hamam sefalarında da, pikniklerde hedik yapılıp, çerez yerine yenilirdi. Günümüzde yok olmuş bu kültürü gün ışığına çıkarmak, sanatımın olgunlaşmasına benzetmek ve buğdayın bereketi simgelediğini fikrinden yola çıkarak, en önemlisi de Hz. Eyyüp Peygamberin zorlukları aştığını, makamın karşısında kendi mahalle halkıma hediğin ikram edilmesi ve bugün bu mekânın bayram havasına dönüşmesi (balon ve bayrakların asılması, Osmanlı soytarıların canlanması, çocukların türkü söyleyip, halay çekmesi ve ağaç dallarına bağlanan yağlı boya tablolar) ve böyle anlamlı bir gün beni son derece bahtiyar kılmıştır. Hele bir çok dostumun da böyle bir günde yanımda yer almış olması beni daha da mutlu etmiştir. Derken ertesi gün (13 mayıs) öğretmenevi programındaki hazırlıkları ve heyecanıyla dostlarımı ağırlamaya çalıştım. Değerli dostum Sosyolog Mahmut Kaya’nın hazırlamış olduğu 15 yıllık sanat yaşamımı konu alan slayt gösterisi canlı müzik eşliğinde duygusal anlar yaşattı. Yemek ikramından sonra güzel nağmeler ve şiirler tek tek okundu. Bu mekânda Nevin hocam çocukluktan günümüze dek hayatımdan kesitler sundu herkese. Doç. Dr. Cihat Kürkçüoğlu, ilginç bulgularını beyinlere yol göstermesi yönünde vurgu yaptı. Burada AGD Başkanı Necmettin Çetintaş örnek davranışı ve halka olan bağlılığımı gözler önüne serdi. Misbah Hocam feodal aile yapısıyla içinde yetiştiğim zor şartları canlı somut örneklerini gösterdi.. Naci ıpek bey izcilik, yazarlık ve Urfa kültürüne bağlılığımı anlattı. Memur-Sen Başkanı Ahmet Kaytan, sanatıma tüm desteğini vereceğini belirterek başarı öykülerimden kesintiler sundu. Harran Üniversitesi Resim Bölümü Öğretim Görevlisi Necla Tosmur Hanımefendi de çocukluk anılarımıza değinerek, sanatımın uslubu ve farklılığımı dile getirdi. Böylece edebiyatçı Ali Tutluoğlu sunuculuğunda yürütülen program zamanla şairlerimizin sahne almasıyla heyecan buldu. Hele ressam, şair Remzi Kara beyin benim için yazmış olduğu bu şiir beni ve salondaki herkesi çok duygulandırdı.. MUHARREM GıBıSı Beyaz atlı prens değil, Karacaoğlan, Yunusta değil, Dimdik.. Tek başına Çifte su verilmiş çelikten Tarihten çıka gelmiş Güzellik adına yüklenmiş. Dünyayı sırtına, Kutsal bir ayla özdeşleşmiş, Saf-temiz, adam gibi adam o. Zeus-Aris, Herkül hiç değil. Çekmiş yoksulluğu acısıyla, Havanda döğülmüş zalimlerce, Bulgur olmuş ezilmiş madarlarda Ama yıkamamışlar, yıkılmamış Eyüp Peygamber sabrını taşımış küçük yüreğinde. Saf sevdalar, büyük sevdalar oluşmuş, Mevlana Dergahında. Dönmüş dönmüş yücelerde, Gülistanda bülbül Abu hayatta can olmuş, Karacaoğlan, Yunus değil, Güzellik, erdemlik adına Yüklenmiş sırtına dünyayı Zeus-Aris-Herkül hiç değil. Adam gibi adam o ınsan gibi insan o. Remzi Kara 13.05.2006 Ardında genç şairimiz Ömer Faruk Gözoğlu, “Ben seni Urfa’da sevdim” adlı şiirle proğramın daha da coşkulu geçmesine vesile oldu. Bu arada Kültür Bakanımız Atilla Koç’un ve Milletvekilimiz Faruk Bayrak, Eğitim-Bir Sen Genel Başkanı Ahmet Gündoğdu, Sivas Vali Yardımcısı ılker Haktankaçmaz’ın, Afyon ızci Lideri Murat Kontbileğin telgrafları okundu. Programa davet ettiğim hemen hemen herkes gelmişti. Ancak Urfa’daki yöneticiler hariç, onlardan zaten çok az kişiyi davet etmiştim. Genellikle bu tür insanlar yoğun olurlar, programları çok olur düşüncesiyle. Yinede telefon açma nezaketinde bulunan Belediye Başkanımız Ahmet Eşref Fakıbaba, ıl Emniyet Müdürü Kutlay Çelik, sanata verdiği değeri ortaya koymuşlardır ve programın ardındaki günlerde bir araya geldiğimiz Tuğay Komutanımız Mehmet Tevfik Bedik ve eşi Ayşem Merih Bedik hanımefendi proğrama çok yoğun olduklarından katılamadılar. Bunun için üzgün olduklarını dile getirdiler. Bu konudaki tüm samimiyetleri yüzlerinden okunuyordu. Ayrıca proğramım 2.hafta boyunca özellikle yerli basında genişçe yer alması ve ulusal basında da yer alması, basınımızın değerli sahipleri ve muhabirlerin bu konudaki hassasiyetlerini ve desteklerini göstermiştir, onlara müteşekkirim. Birde salonu çiçek bahçesine çeviren kişi ve kuruluşlar (Memur-Sen, Eğitim-Bir Sen, Divan Özel Eğitim Mahmut Sade, Erkek Öğrenci Yurdu, Mehmet Seval, Milletvekili Vedat Melik, Murat Demirel, Mehmet Göbek, Eyüp Azlal Mahmut Temizoğlu, Remzi Kara,) böyle bir günde hassasiyet ve desteklerini somut bir şekilde gösteriyorlardı. Programıma sivil toplum örgütlerinden Eğitim-Bir Sen, Memur-Sen, Hızmalı Birlikspor, Anadolu Gençlik Derneği Yöneticileri, bazı ressam ve şairler, köşe yazarları, Eğitimci arkadaşlar, idareciler, ailem ve bazı öğrencilerimin dışında birde Afyondan proğramıma gelen Dr. Yusuf Gökçe ve Eczacı eşi Emine Gökçe, salonda bu mutlu günümde beni yüreklendirip yalnız bırakmadılar. Başta maddi desteklerini esirgemeyen Birikim Lisesi sahibi Mustafa Karakaş’a, Öğretmenevi Müdür Yardımcısı Mehmet Seval’a, Ekinci Tekstile, Gelişim Emlak’a, ayrıca programın yapımında ve sunumda emeği geçen ve özellikle de hedik pişirmesinde bana yardımcı olan Meryem Özbek hanımefendiye, basın mensuplarımıza ve sevdiklerime en içten şükranlarımı sunuyorum.