İbrahim Halil Okuyan
19 Aralık 2006
ınsanların hayatını sürdürmesi ve beslenmesi açısından vazgeçilmez öneme haiz olan gıdaların standartlara uygun şekilde üretilmesi ve tüketime sunulması da çok önemlidir. Ülkemizde bu hususu dikkate alarak gıda üreten işletme ve firmalar olduğu gibi, sanki işi insan sağlığı ile ilgili bir iş değilmiş gibi faaliyet gösteren işletmeler de bulunmaktadır. Gün geçmiyor ki; bir veya birkaç fırın, lokanta, pastahane televizyonlarda pisliği ile teşhir edilmesin. Gün geçmiyor ki; bir okulda, yurtta, düğün evinde yedikleri yemekten zehirlenenler, hastaneleri dolduranlar olmasın. Bu durum hayati öneme haiz gıdalara ne kadar önem(!) verdiğimizin açık bir göstergesi. Artık gayri işlere ne kadar değer verebileceğimizi ayrıca göz önünde bulundurmak zor değil. Ülkemizde “Gıdaların üretim, tüketim ve denetlenmesi ile ilgili önlemler 5179 sayılı” yasa ile alınmış olmakla beraber uygulamadaki noksanlıklar hergün bir yerinden patlak veriyor. Halbuki bu Yasa muhtevası harfi harfine dikkate alınarak çalışılmalı Yasayı ihmal ile veya kasıtlı olarak delmek isteyenler gerekli cezaları görmelidirler. Çünkü bu insan sağlığı ile ilgili olup kişiyi ölüme götürecek derecede ağırlığı olan hususları bile taşıyabilmektedir. Herşey işin başı olan temizliğin, hijyenin ihmali, göz önünde bulundurulmaması ile başlıyor. Ondan sonra sinsi bir şekilde ilerliyor ve insanı yatağa düşürecek, ölümüne sebep olacak raddelere kadar getiriyor. Televizyonlardaki görüntüleri izlerken mide bulantısından, tiksinmeden kurtulamıyoruz. Bazan anlı-şanlı yerlerde de çirkin görüntüler görünce; “Eğer bunlar böyleyse daha aşağıları nasıldır?..” Düşüncelerinden kendimizi alamıyoruz ve ister istemez güvenimiz sarsılıyor. Bu ihmali yapanlar asla cezasız kalmamalı, insan sağlığını tehlikeye atanların, verilen cezalarla sağlığı ve kimyası bozulacak hale getiriimelidir ki, hatalarını anlasınlar. Kimseyi kötü duruma sokmasınlar. Ticaretlerini sadece kâr üzerine kurmasınlar. Bunun bir de insanî yönünün bulunduğunu hatırlasınlar. Doğru veya yanlış Avrupa Birliğine girmek için büyük çaba sarf’ediyor. Devletçe uğraşıyoruz. Eğer girmek nasip olursa bu konuda da onlardan geri kalmamamız, normal standartları bulmamız gerekecektir. Bir kere kendimizi herşeyin normaline alıştırmamız üretim ve tüketimde bu gerçeği yakalamamız şarttır. Bu sayede Ülkemizde üretilen, imal edilen gıdalar daha çok tanınacak, benimsenecek ve pazarlarda yer edinecektir. Bu da bizim durumumuzdaki bir Ülke için düşünülenden çok fazla kâr getirebilecektir. Bir işletme veya Gıda Üretim şirketi gayet iyi niyetlerle kurulurken eleman teminindeki ihmal veya işe göre adam seçmeme zaafı herşeyi berbat edebilir. Yalnız Ülkemizde değil bütün dünyada görülebilecek bu noksanlık en büyük kayıptır. Bunun meydana gelmemesi için gıda güvenliği yönetim sisteminin kurulmaması, işletmede tehlike analizi, kritik noktaların tesbit ve analizi (HACCP) hususlarına önem verilmelidir. Bu oluşumun sağlanması için de Dünya Gıda ve Sağlık Teşkilâtlarının (FAO-WHO) birlikte çalıştıkları alanlar mevcuttur. Zaten, insanın mukaddes bir varlık, gıdanın Allahın bir lütfû olan nimet olduğu her zaman hatırlansa, unutulmasa herşey yolunda gidecek… Ama çoğu zaman hatırlanmıyor bile maalesef…