Ali H. Demir
8 Temmuz 2008
Programlar sanki öğretmenleri eğitim öğretim dışında başka bir işle uğraşmayan kişilermiş gibi düşünülerek hazırlanmış. Eğitim öğretim işinde de bir tek alanda ve bir tek sınıfın sorumluluğunu yüklenen kişiler gibi algılanmış adeta. Okullarda öğretmenlerin üzerinde iş yükünün fazlalığı öğretmenleri yeterince bunaltıyor diyebiliriz. Öğrenci sayısının fazla olması, eğitim öğretim alanında yapılacak işlerin çeşitliliği, eğitim öğretim işleri dışında yapılacak bir çok işin bulunması, okullarda bulunması gereken personelin en alt düzeyde dahi bulunmaması, eksik personelin işlerinin de öğretmenlere yüklenmesi, ailenin gereken desteği vermemesi/verememesi, yönetimlerin eğitim öğretimde öğretmeni yeterince destekleyememesi, motive edememesi, personeli değerlendirme sisteminin aksaklıklarının bir sorunu olarak çalışanla çalışmayan ayrımının yapılamaması, eğitim öğretim için ayrılan zamanın az olması, okullarda fiziki kapasitenin, eğitim öğretim ortamının yetersizlikleri, eğitim sisteminde esnek bir yapının olmaması gibi bir çok neden programların uygulanmasını engellemektedir.
Yeni programlarla birlikte öğrenme öğretme sürecinde değerlendirmeye çok daha farklı bir görev, işlev yüklenmiş oldu. Bu yeni görev ve işlevler değerlendirme sürecini öğretme öğrenme sürecinin her aşamasına dahil etti. Eğitim öğretim sürecinde değerlendirme araçlarında çeşitlilik ortaya çıktı. Geleneksel değerlendirme araçları diye nitelenen ve genelde eğitim öğretim çalışmalarının sonuçlarını ölçmede geçmişten bu yana kullanıla gelen araçlar yanında alternatif ölçme araçları da işe dahil edildi. Bu araçlarla öğrenme öğretme sürecinin her aşamasına yönelik ölçme ve değerlendirme çalışmaları yapılması hedeflendi. Görüşme, gözlem, performansa dayalı değerlendirmeleri yapmayı sağlayan bir çok değişik form, ölçek, test ve envanter örnek olarak kılavuz kitaplarda yer aldı. Bu örnekler programcılar tarafından sadece öğretmenlerin işlerini kolaylaştırdığı düşüncesiyle kılavuz kitaplarda yer almakla birlikte bir çok öğretmen bu örnekleri birebir uygulanması, kullanılması gereken program öğeleriymiş gibi algılandı ve uygulanıp kullanılmaya çalışıldı. Ancak kısa sürede büyük bir karmaşa içine girdiklerini fark ettiler. Alternatif ölçme araçlarını geliştirenler de kanımca bunların uygulamada etkin kullanılıp kullanılamayacağı konusunda yeterince kafa yormadılar. Bunun bir nedeni de programlara yönelik düzenleme çalışmalarını yapanların uygulamayı yeterince tanımamaları olarak da olabilir. Bu yazıda bazı ölçme araçları üzerinde durmaya çalışacağım. Alternatif ölçme araçlarından birisi görüşme. Öğrencilerin çalışmaları, konuları nasıl anladıkları konusunda anlama düzeylerinin değerlendirilmesine yardım etmek amacıyla kullanılacağı söyleniyor. Görüşme öğrenciyle birebir iletişim kurmayı gerektiriyor. Sınıf ortamında yapılabilecek bir çalışma değil. Ders saati dışında ayrı bir zaman ayırmayı gerektiriyor. Aynı anda birden çok kişiye yönelik olarak yapmak mümkün olmadığı için tüm öğrencilerle kısa zamanda görüşme imkanı bulmak zor. Dört, beş farklı şubede derse giren bir öğretmen ortalama en azından 120-150 öğrenciyle muhatap oluyorsa bunların tümüyle ne kadar sürede görüşülebilir hesap etmek zor olmasa gerek. Görüşmüş olsa bile görüşme sonuçlarını değerlendirebilmek için ayrı bir zamana ihtiyaç duyacaktır. ıhtiyaç duyulan bu zamanı bulmak önemli bir sorun olmakla birlikte yapılan görüşme sonuçları konusunda öğrenciye bir dönüt verme, eğitim sürecini yeniden ele alma, düzenleme gerekebilir. Böyle bir durumda görüşmeyi kullanmada önemli sorunlarla karşılaşılması kaçınılmazdır.
Görüşme kayıtlarının tutulması da ayrı bir sorun olarak durmaktadır. Öğretmen öğrenci arasında birebir iletişim, konuşma, etkileşimi gerektiren görüşmenin yararlı olabilmesi için uygun zamanın, ortamın, paylaşma isteğinin, kendini rahat ifade edebilen bir öğrencinin ve bu süreci gönüllü olarak yönetecek etkin bir öğretmenin olması gerekiyor.
Birkaç öğrenci için yapılması yeterli olur diye düşünülebilir ancak bu da uygun bir çalışma olmaz. Kiminle, neden görüşme yapılacağı konusunda bir kriter bulabilmek oldukça zor. Programın hedeflediği amaçlara uygun da düşmeyebilir.
Bir ders için yapılabilecek görüşmede yaşanan bu sorunları birkaç ders için yapılabileceğini, yapılması gerektiğini düşününce işin daha da zorlaştığı görülür. Üstelik öğretmenlerin kendi branşı dışında da farklı derslere girdiği düşünülürse karmaşa daha da büyümektedir.
Alternatif ölçme araçlarından birisi de gözlemlerdir. Gözlem çıktıların görülebildiği alanlarda önemli olarak görülüyor. Uygulamada hız ve zamanın önemi üzerinde duruluyor. Öğrenciler hakkında doğru ve çabuk bilgi sağlanabildiği söyleniyor. Öğrencinin soru, öneri ve cevaplarının, tartışmalara katılım durumunun, grup içindeki durumunun, öğretmenin yaptığı çalışmalara gösterdiği tepkinin gözlenmesi isteniyor. Bu gözlemler yapılırken de herkes için aynı standartların kullanılması, her öğrencinin değişik durumlarda, değişik zamanlarda ve birkaç kez gözlenmesi, her öğrenciye değişik özellik, beceri ve davranışlarına göre gözlemeyi, tüm bu gözlemleri de anında kayıt etmek gerektiği söyleniyor.
Bu çalışmalar etkinliklerin planlanması sonrası sınıf içinde uygulanması sürecinde yapılacak. Öğretmen sınıf içinde eğitim öğretim faaliyetlerini yönetirken aynı zamanda belirlediği standartları göz önünde bulundurarak öğrencileri değişik beceri, özellik ve davranışları itibariyle gözleyecek ve kayıt yapacak. Bu arada da öğrencilerin yapacakları çalışmalara rehberlik yapacak, bilgi, beceri, tutum, değer ve davranış kazandırmaya çalışacak. Programın yaptığı açıklamalardan gözlem formlarının kullanılması gerektiği anlaşılıyor. Dolayısıyla öğretmenin hangi öğrencileri hangi yönde ne kadar süreyle gözleyeceğine karar vermesi, buna göre gözlem formlarını hazırlaması ve sınıfına getirip bu formlarda yer alan standartlara göre veri toplayıp bunları kayıt altına alması gerekiyor. Aynı anda birkaç öğrenciyi gözlemesi mümkün olamayacağına göre değişik derslere yaymak zorunda. Öğretmenin etkileşimde bulunduğu öğrenci sayısı artıkça, girilen ders çeşidi farklılaştıkça, şube sayısı ve çeşidi artıkça gözlem metodunun kullanımı güçleşmektedir.
Gözlem kayıtları için gereken formların çoğaltılması bir tarafa bu formların doldurulması, değerlendirilmesi, analiz edilmesi, muhafazası, sonuçları hakkında öğrenciye dönüt verilmesi güçleşmektedir. Üstelik öğrenciler sınıf ortamında robot gibi sadece ders ve etkinlik çerçevesinde nasıl yönlendirilirse öyle hareket eden unsurlar değildir. Ders ve etkinlik dışı bir çok değişik davranışları da söz konusu. Öğretmen sınıfta eğitim öğretim sürecini yürütürken müfredatın belirlediği kazanımları kazandırmaya çalışırken bir çok farklı çalışma da yapmak zorunda. Bunların arasında bir de gözlem yapmasını istemek programdaki açıklamalara uygun bir gözlem çalışmasını yapabileceğini düşünmek, beklemek ülkemizdeki sınıf içi ortamı, bu ortamın işleyişini hiç bilmemek anlamına gelecektir.