Cihat Kürkçüoğlu
30 Aralık 2009
Bundan Önceki “Mardin Dünya kenti Oluyor ya Urfa…” başlıklı yazımda, Mardin’in Vali Hasan Duruer’in başlattığı restorasyon hamlesi ile GAP bölgesinin turizm merkezi olma ve UNESCO’nun Dünya Kültür Mirası Listesi’ne girme yolunda önemli mesafeler aldığını, Gaziantep’in de aynı çizgide hızla yoluna devam ettiğini belirtmiş, Urfa’nın ise son 6,5 yılında duraklama devri yaşadığını ve bu boşluğu kısa sürede doldurmamız gerektiğini ifade ederek sayın Valimizin ilk etapta gerçekleştirmesi gereken bazı projelerden söz etmiştim.
Sayın Valimiz Nuri Okutan’ın, Şanlıurfa’nın turizm potansiyelini harekete geçirmek için bazı çalışmalar içinde olduğunu, Yorgancı Sokak Adası ve Ellisekiz Meydanı başta olmak üzere kendilerine önerdiğimiz bazı projelere sivil toplum örgütlerinin katkısını nasıl sağlarım diye çalışmalar yaptığını biliyorum.
Sayın Okutan, Şanlıurfa’yı kalkındırma görevinin sadece bir kuruma ait olmadığına, valilik, belediye, üniversite ve sivil toplum kuruluşları ile birlikte herkesin elini taşın altına koyması gerektiğine inanıyor ve bunu gerçekleştirmenin yollarını arıyor.
İşte turizme yönelik yapılan çalışmaları ve restorasyonları görmek üzere sayın valimiz başkanlığında 23 Aralık 2009 günü; Belediye Başkanı Dr.Ahmet Eşref Fakıbaba, Üniversitemiz rektörü Prof.Dr.İbrahim Halil Mutlu, Vali Yardımcısı Yıldıray Malgaç, İl Genel Meclis Başkanı Uğur Beyazgül, Tic. Ve San. Odası başkanı Sabri Ertekin, İl Kültür ve Turizm Müdürü Selami Yıldız, Şanlıurfa Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu Müdürü Ferhat Karagözlü, Harran Üniversitesinden Arkeoloji Bölüm Başkanı ve Koruma Kurulu Üyesi Doç.Dr.Mehmet Önal, Tarih Bölümü öğr. Üyesi Doç.Dr.Abdullah Ekinci başta olmak üzere bazı öğretim üyeleri ve bir çok sivil toplum kuruluşu temsilcisi ile birlikte Gaziantep’e yapılan gezi bu arayışın bir parçası.
Aslında Urfa’nın restorasyonlar konusunda kimseden öğreneceği pek bir şey yok. Çünkü GAP bölgesinde Turizmi canlandırma hareketi il kez, Şanlıurfa Valiliği ve Şanlıurfa Kültür Sanat Eğitim ve Araştırma Vakfı (ŞURKAV) tarafından 1992 yılında başlatılmış, 2003 yılına kadar yapılan çevre düzenlemeleri ve onlarca restorasyon ile Şanlıurfa Türkiye’ye örnek olmuştu. Sayın Valimiz bunu zaten çok iyi biliyor. Dediğim gibi gezideki esas amaç, Gaziantep’te oluşan ortak akıl hareketini bizlere göstermek.
Üniveristedeki derslerim nedeniyle sayın valimizin bu geziyle ilgili davetine icabet edemedim. Ancak Gaziantep’te bu konuda yapılanları birkaç yıldır yakından takip ediyorum. Bir iki yazımda da belirtmiştim. Gaziantep; sokak sağlıklaştırmaları, evlerin, konakların, hanların, bedestenlerin ve tarihi çarşıların restore edilerek turizme kazandırılması yönünde inanılmayacak bir hızda mesafe almış ve almaya devam ediyor. İşin en önemli yanı, tüm bu çalışmalar ayrı ayrı bölgelerde, bölük pörçük olarak değil, belli bir turizm gezi yolu üzerinde gerçekleştiriliyor.
Gaziantep; Arkeoloji Müzesi,Yesemek Açık Hava Müzesi, Hasan Süzer Etnografya Müzesi, Gaziantep Mevlevihanesi Vakıf Müzesi, Şahinbey Belediyesi Gaziantep Savaş Müzesi, Gaziantep Üniversitesi Kent Müzesi, Medusa Cam Müzesi, Emine Göğüş Mutfak Müzesi Gaziantep Savunması Kahramanlık Panoraması Müzesi ve Gaziantep Büyükşehir Belediyesi Beyazhan Kent Müzesi’nden oluşan 10 müzesi ile adeta “Müzeler Şehri”ne dönüştürülmüş, Arkeoloji Müzesi Türkiye’nin en büyük müzelerinden biri haline getirilmiş.
Biz 2005 yılında Temalı Park Projesi’ne cami, kilise, havra maketi konulsun mu, konulmasın mı tartışmalarını yaparken, Gaziantep belediye başkanı Asım Güzelbey Tempo Dergisi aracılığıyla “Bu projeye biz talibiz. Söz konusu olan üç din ise, burada da var.İşte size kent merkezinde Kendirli Ermeni Kilisesi, işte tarihi Havra, işte yüzlerce yıllık camiler.Öte tarafta Zeugma’mız var. Dinler Barış Kültürü Parkı’nı gelin Gaziantep’e yapalım” diye sesleniyordu.
Biz, Uygarlığın başladığı yer olan, heykel ve taş kabartma gibi plastik sanatların dünyadaki en eski örneklerini içinde barındıran Göbeklitepe’den dolayı “Uygarlık Tarihi ve Plastik Sanatlar Müzesi”ni, yine dünyanın en eski tapınaklarını barındıran Göbeklitepe, Nevalıçori, Karahantepe ve Sefertepe’den, Harran ve Soğmatardaki Pagan inancından ve üç dinin atası sayılan İbrahim Peygamberden dolayı “İnanç Tarihi Müzesi”ni, 12 bin yıl önce buğdayı eken ilk şehir olmamızdan dolayı “Tarım Tarihi Müzesi”ni, tarihteki Harran Üniversitesi ve Urfa Okulu’ndan dolayı “Eğitim ve Bilim tarihi Müzesi”ni, M.S. 154-222 yılları arasında yaşayan Bardayşan’dan bu yana Müzik Şehri özelliğini sürdürmesinden dolayı“Müzik Tarihi Müzesi”ni, 76.000 eseri ile Türkiye’nin beşinci müzesi durumunda olmamızdan dolayı Millet Hanı’nda Türkiyenin en büyük “Arkeoloji Müzesi”ni, 12 bin yıllık Urfa’yı anlatan “Kent Müzesi”ni, Urfa’nın mozaik zenginliğini gözler önüne seren “Mozaik Müzesi”ni oluşturalım derken Gaziantep kısa sürede “Müzeler Şehri” oldu bile.
Gaziantep Belediye Başkanı Asım Güzelbey her or-tamda, bu başarılarının valilik, belediye, merkezi hükü-met, sivil toplum kuruluşlarının ortak çabası ve katkısı ile, kısacası ortak akıl ile oluştuğunu dile getiriyor.
Bizim Belediye Meclisi ile Belediye Başkanı, belediye ile hükümet ve vekillerimiz uyum içerisindeler mi?. Sivil toplum kuruluşlarımız Urfa’nın geleceği için gerekli çabayı göstererek birlikteliği sağlamaya çalışıyorlar mı?.
Urfa’da ortak akıl oluşur mu?… Bilemiyorum. Ama bildiğim tek şey, sayın valimiz Nuri Okutan’ın birlik-teliği ve ortak aklı sağlamaya gayret gösteren, herkese eşit mesafede olmaya çalışan tutum ve davranışları. Urfaspor’un bu yılki başarısının arkasında vilayet, belediye birlikteliğinin payı olduğu konusunda herkes hemfikir. Demek ki birliktelik olunca başarı da oluyor.
Hiç olmazsa sayın valimizin bu tutumunu bir şans ve fırsat olarak değerlendirmeliyiz. Onun etrafında toplanarak ortak aklı oluşturup Urfa’yı turizmde ve her konuda hak ettiği konuma getirmeliyiz.
Bir an önce tüm kurum ve kuruluşlarımızla birlikte; Yorgancı Sokak, Ellisekiz Meydanı, Harran kapı, Mahmutoğlu Kulesi gibi kentin turizmine canlılık getirecek projeleri gerçekleştirmeliyiz. Harran’ı İtalya’nın Alberobello bölgesindeki “Turilli Evleri” gibi bir tatil köyüne dönüştürmeliyiz.
Aksi takdirde, geçen yazımda da belirttiğim gibi, bu birlikteliği başaran Mardin ve Gaziantep GAP’ın turizm kentleri olur, ekonomik düzeyleri artar. Biz de; birliktelik sergilemeyerek, çalışmayarak “Bizim kültür ve turizm değerlerimiz çok daha zengin” söyleminin arkasına sığınıp yoksullukla boğuşmaya devam ederiz.