Mehmet Göncü
9 Nisan 2016
Kıymetli
okuyucularım, bildiğiniz gibi bütün canlılar ilahi yasalar gereği doğar, yaşar
ve ölürler.
Adına
(EKO) sistem yani ekolojik denge dediğimiz yaşam olgusu ve döngüsü içerisinde,
her canlının sistem içerisindeki görevleri gereği olarak yaşam süreleri de
değişiktir.
Örneğin;
papağanın ömrü 112, kaplumbağanın 152 yıldır. Karasineğin 17 gündür. Filin
takriben 70 yıldır. Aslanın yirmi yıldır. İnsanın ise ilmi verilere göre azami
130 yıldır.
Sevgili
okuyucularım, Bu örnekleri binlerce defa çoğaltmak mümkündür. Ancak canlıların
yaşam süreleri yine (EKO) sistem içerisinde, iklim ve çevre koşulları başta
olmak üzere birçok sebebe bağlı olarak kısalıp uzamaktadır.
Hal
böyle iken, isterseniz dönelim bu günkü yazımızın konu başlığına.
Şöyle
ki;
Yaşımız
75’i buldu. Akranlarımın çoğu ebedi hayata intikal ettiler.
Yavaş
yavaşta yaşlılık alametleri bir bir benim de kapımı çalmaya başladı.
Yüce
mevlam bizleri dinden imandan ayırmasın.
Neticede
her canlı bu dünyadaki görevini yapıp ahiret alemine göçüp gidecektir.
Bakınız
Büyük Ozan Yunus Emre bu hususta ne güzel söylüyor:
‘Bu dünyaya gelen kişi ahir
yine gitse gerek
Misafirdir vatanına bir gün
sefer etse gerek’
Aziz
okuyucularım, bazı dostlarım, her yaşın bir güzelliği var diyorlar.
Doğrudur,
doğru olmasına ama gençliğin hali bir başkadır.
Bence
gençlik, yaşamın ilkbaharı gibidir ve de çok güzeldir.
Bu
konuda yazdığım bir şiirimi değerli yorumlarınıza sunmak üzere aşağıya
aktarıyorum:
SONBAHAR
Hem
kış geçti hem ilkbahar
Yaza
doyamadım geldi sonbahar
Onun
yaprağı misali sürüklüyor beni rüzgar
Nerde
ak al mor çiçekler?
Nerde
o şen şakrak kahkahalar?
Nerde
o güzeller o canlar?
Gözümden
eksilmiş onlar.
Yalan,
yalan olmuş o gerçekler.
Hem
kış geçti, hem ilkbahar,
Yaza
doyamadım, geldi sonbahar.
Onun
yaprağı misali, sürüklüyor beni rüzgar.
Mehmet Göncü
Dürüst
ve şeffaf bir toplumda; engin gönüllü dostlarınızın çok olması dileğiyle kalın
sağlıcakla.