İbrahim Dülger
22 Mayıs 2007
Yeni bin yıl ve 21.yüzyılın başlarında insanlık kültürünün yarattığı uygarlık treni başını almış hızla ilerlerken; bu düzeye gelmemiş toplumlar neden bu trende yok veya en son vagonlarda yer almakta?
Bilgilenmeyen, bilgi toplumu haline gelmemiş toplumlar, yaşamı ve yaşanılanları da tam olarak algılayamamaktadır.
Teknolojik gelişmelerle zenginleşen toplumlar, gereksinimlerini kendilerinden karşılayan toplumlara egemen duruma geldiler. Hayatımızı kolaylaştıran her türlü araç ve sağlık ürünlerinin sağlandığı üretken toplumlar ister istemez dünyanın hakimi konumuna gelerek, küreselleşme denilen olguyu yarattılar.
Gelişmemiş ve az gelişmiş toplumlar bu çıkmazdan kurtulmak için gerekli çabaları göstermek yerine gereksiz çatışmalar, konularla zamanlarını harcadılar. Başarısızlıklarını örtmek için dinsel ve etnik, cinsel düşünceyi etkin hale getirdiler.
21. yüzyılda bu gelişmeler yaşanırken ülkemde bunca kampanyaya rağmen; kadınlardaki okur yazarlık oranı çok düşüktür.
Toplumdaki çöküşün ve başarısızlığın nedeni gibi gösterilip günah keçisi haline getirilen; kızlarımız, kadınlarımız çalışma hayatı ve eğitimde ikinci planda. Çoğu, ilköğretim beşinci sınıfı bitirdikten sonra çeşitli nedenlerle okutulmamaktadır (Maddi yetersizlik, okuma sonucu bir meslek edinemeyeceği kaygısı, ev işlerine yardım, şartlanma ve saplantılar, ahlaki kaygılar gibi).
Türkiye ortalaması % 70’ler Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da % 50’lere düşen kadınlarda okur yazarlık oranı, Türkiye’nin en önemli sorunlarından biridir bence.
Millet olarak çağdaş toplumlar düzeyine ulaşamamamızın nedenlerinden biri toplumun yarısından fazlasını oluşturan kadınlarımızın yeterince eğitilememesidir.
Bir kenar semtte ilköğretim 5.sınıfta okuyan öğrencilere yönelik ‘Okul hayatınızda en büyük hedefiniz ne?” konulu kompozisyon yazdırılmış; kız öğrencilerin bu sınıftan sonra okula gönderilmeyecekleri gerçeğine karşı bir tür feryatlarını içeren yazılarından bir kaçını sizlerin yorumuna bırakıyorum.