Cüneyt Gökçe
23 Haziran 2006
ınsanlığın en büyük düşmanlarından birisi hiç kuşkusuz bilgisizlik ve cehalettir. Cehalet, insanlar arası bağları koparır ve onları birbirine düşman yapar. Gerçekten, bağlayıcı irtibat öğelerinin zedelendiği toplum bireyleri arasında itimat, güven ve emniyet sarsılır. Cehaletle savaş insanlığın başlıca görevidir. Hatta ‘Hz. Peygamber’in savaş açtığı hususların başında cehalet gelir’ diye bir iddia ileri sürülse bu konuda herhangi bir abartı söz konusu olmaz. Resululullah Efendimiz’in bilgi ve hikmetten yoksun bir kalbi harap ve virane bir eve benzetmesi çok dikkat çekicidir. “Sakın, cahil olarak ölmeyin” ifadesi ise bu konuyu vurgulama bağlamında çok anlamlıdır. Özellikle cehaletle ilgi mazeretin geçersizliğine dikkat çekmesi yine Hz. Peygamber’in bilgi ve hikmete verdiği değeri ortaya koymaktadır. Dünyada söz sahibi olan toplulukların bu beceriyi bilim sayesinde elde ettikleri bilinen bir husustur. Teknolojik ve bilimsel ilerlemesini sağlamış ya da tamamlamış ulusların dünyanın her tarafında egemen konumda oldukları inkâr edilemez bir gerçektir. Bilimsel ilerlemenin ancak okuma sayesinde elde edildiği hepimizin malumudur. Gerileme ve tahakküm altına girmenin cehaletten kaynaklandığı bilinen bir gerçektir. ıslam’ın ilk emrinin ‘Oku!’ olduğunu bilmeyenimiz yoktur. Hatta bu okumaya sınırlama getirilmediğini ve bu güzelliğin ihtiyaçla paralel geliştiğini de hepimiz az-çok bilmekteyiz. Başka bir deyimle, bizlere ille de ‘şunu oku’ gibi bir emir verilmemiş; ancak okumayla ilgili genel ölçüye dikkatimiz çekilmiştir. Yaratan Rabbimiz’in adıyla ve O’nun rızası doğrultusunda olduktan sonra her şeyi okumak durumundayız. Öncelikle kendimizi okuyacağız, kendimizi tanımaya çalışacağız; dünyaya gönderiliş gayemizi kavramaya gayret edeceğiz. Dünya ve ahiretimizi dengeli bir biçimde imar edecek görevlerimizi öğreneceğiz. ınsanlığa hizmet yarışına gireceğiz. Kâinattaki her şeyi okumaya çalışıp bütün mevcudatın kendine özgü diliyle O’nu andığını, O’nu tesbih ve takdis ettiğini kavramaya özen göstereceğiz. Bu gözle fizik, kimya, coğrafya, matematik ve bütün müsbet ilimleri okuyup anlamaya gayret edeceğiz. Cehaleti eğitimle ortadan kaldırma dışında hiçbir şansımız yoktur. Çünkü: Cehalet bütün kötülüklerin anasıdır. Cehalet bütün geriliklerin yuvasıdır. Cehalet bütün felaketlerin babasıdır. Kısacası; ezilmek, horlanmak, küçümsenmek, itilmek ve dışlanmak cehaletin meyveleridir. Cehaletle savaşmak bu denli önemli iken, ‘okumama’ hastalığına davetiye çıkarmanın açıklanabilir bir gerekçesi olamaz. Gerçekten ‘okumamak’ bir hastalıktır. Ne yazık ki, pek çok insan tercihini ‘okuma’ yerine ‘seyretme’den yana koymuş ve bu müzmin hastalık sâri bir biçimde toplumu kemirmiş, mahvetmiş ve perişan duruma sokmuştur. Okumama hastalığının panzehiri ‘Okuma Seferberliği’ ilan etmektir. Önce kendimizden ve yakın çevremizden başlayarak bu hastalığı yenmeye çaba göstermek; belli programlar dâhilinde severek okumayı ve bunu alışkanlık haline getirmeyi de sağlamak durumundayız. Bu seferberlikte biricik parola ‘okumak’ olmalı. Beş dakika dahi boş bırakılmamalı… Ancak bu ciddiyetle iyi sonuç elde edilebilir. Büromuzda, çalışma odamızda, seyahat çantamızda ve hayatımızı sürdürdüğümüz her alanda beraberimizde gezdirdiğimiz ve takip ettiğimiz bir kitabımız olduğu takdirde bunu başarma şansımız olur. Hatta şehir içi vasıtalarında takip ettiğimiz kitabı çıkarıp okumamız, başkasına örnek teşkil edecek ve topluma mal olan bu alışkanlık sayesinde okumayı sevme erdemi yakalanmış olur. Okuyan ve okuduğunu anlayıp gereğini yapan bireyler olmamız dileğiyle…