Ali H. Demir
8 Ocak 2008
Ülkemizde kalkınma planları ilk defa 1963 yılından itibaren beşer yıllık dönemleri kapsayacak şekilde yapılmaya başlandı. Kalkınma planları ülkenin insan ve madde kaynaklarının mevcut durumunun belirlenmesi, gelecekte nerede olunacağına dair bir öngörüde bulunmayı, bu öngörüye göre sahip olunan tüm kaynakların nasıl kullanılacağının, düzenleneceğinin, adımların ne yönde atılacağının belirlendiği yol haritaları şeklinde düşünülmüştür. Ülkenin nüfusu, insan gücünün nasıl ve hangi ölçülere göre nereye getirileceği, ekonomik yapısı, toplumun ana ihtiyaç maddelerinin ne durumda olduğu ve ne olacağı, toplumun geleceğinde önemli rol oynayacak stratejik alanların nasıl geliştirileceği, toplumun organize şekli olan ve toplumsal hizmeti üretme görevini üstlenen devlet kurumlarının yapısı, ülkedeki iş gücünün ne şekilde düzenleneceği, toplumu ilgilendiren her tür faaliyetin nasıl yürütüleceği, dünyadaki gelişmelere göre nereye gelinmesi gerektiği gibi hususlara yönelik geleceğe dair kararlar alınmaya çalışılmıştır.
Her ne kadar ilk kalkınma planı 1963 yılında yapılmış da olsa Cumhuriyetin ilk yıllarından itibaren planlı bazı çalışmalar yapılmaya çalışılmıştır. Ancak özellikle Devlet Planlama Teşkilatının(DPT) resmi bir kuruluş olarak oluşturulması plan faaliyetlerinin daha ciddi bir şekilde ele alınmasına yol açmıştır. Bu nedenle DPT’nin kuruluşundan önceki planlı faaliyetleri gerçek anlamda bir kalkınma planı olarak kabul etmek doğru olmaz.
Kalkınma planları bir ülkenin geçmiş ve gelecekteki durumu ile ilgili değerlendirme yapmayı düşünenler için oldukça önemli bir kaynaktır. Zira plan bir konuda ulaşılmak istenen hedefi gösterir. Yönetim bilimi konusunda araştırma yapanlar planlama kavramının önemini çok iyi bilirler. Bu anlamda kalkınma planları özellikle toplumsal alana yönelik fikir üreten kişiler için mutlaka incelenmesi gereken dokümanlardandır. Kalkınma planları ilk paragrafta sıraladığımız gibi ekonomik, sosyal, kültürel, yönetsel bir çok konuyu içerir. Kalkınma planlarında ele alınan konulara yönelik mevcut duruma ilişkin açıklamalar, dünyadaki gelişmeler planın hazırlandığı döneme ait ülkenin içinde bulunduğu durumu gösterirken plan sonunda ulaşılması düşünülen noktaya yönelik konulan hedefler planın hazırlandığı dönemdeki yöneticilerin vizyonlarını gösterirken plan sonunda ulaşılan nokta ise yine ülke yöneticilerinin ne derece başarılı olduklarının da bir göstergesi durumundadır. Bu nedenle kalkınma planları geçmişte yönetim kademelerini işgal eden kişilerin başarıları konusunda yapılacak değerlendirmelerde de önemli bir ölçüttür.
Ülkemizdeki birinci beş yıllık kalkınma planı 1963 1967, ikinci beş yıllık kalkınma planı 1968 1972, üçüncü beş yıllık kalkınma planı 1973-1977, dördüncü beş yıllık kalkınma planı 1979-1983, beşinci beş yıllık kalkınma planı 1985-1989, altıncı beş yıllık kalkınma planı 1990 1994, yedince beş yıllık kalkınma planı 1996-2000, sekizinci beş yıllık kalkınma planı 2001-2005, dokuzuncu beş yıllık kalkınma planı 2007 2013, yıllarını kapsamaktadır.
Konumuz gereği bu yazıda eğitimle ilgili olarak kalkınma planlarında geçen hususlar üzerinde durmaya çalışacağız. Eğitim konusu deyince de eğitimin yönetimi, kademelerin düzenlenmesi, eğitim alanındaki personel istihdam politikaları, fiziksel şartlar gibi bir çok değişik alt alanın olduğu görülür. Eğitim denilince her ne kadar insanın aklına birkaç kelime geliyor da olsa eğitim öyle birkaç kelimeyle açıklanabilecek bir olgu değildir. Bu nedenle kalkınma planlarında eğitim alt başlığı altında öneminden dolayı okul öncesi eğitim olgusundan bahsetmek istiyorum.
Okul öncesi eğitim toplumların en önemli güç unsurlarından birisi olan insan gücü unsurunun etkin bir şekilde kullanılma yollarının aranması sürecinde eğitimin önemine yapılan vurgunun bir sonucu olarak adım adım ortaya çıkmıştır. Aslında okul öncesi eğitimin ilk ortaya çıkması özellikle sanayi inkılabının ortaya çıktığı 1800’lü yıllara kadar gider. O dönemde fabrikaların yaygınlaşmasıyla birlikte ortaya çıkan insan gücü ihtiyacının bir sonucu olarak kadın nüfusunun da gücüne ihtiyaç duyulması sonrası çalışan kadınların 0-6 yaş çağlarındaki çocuklarının bakım ve gözetiminin sağlanması amacıyla okul öncesi kurumlar ilk kez ortaya çıkmıştır. Eğitim ve gelişim psikolojisi alanında ortaya çıkan gelişmelerin bir sonucu olarak da insan beyninin özellikle ilk dört yılda gösterdiği önemli gelişim aşamalarının farkına varılmasının sonucunda da bu döneme yönelik eğitim faaliyetlerinin önemi anlaşılmış ve okul öncesi eğitime çok daha fazla önem verilir olmuştur. Bu kadar köklü bir geçmişi olmasına rağmen okul öncesi eğitim özellikle 1960’lı yıllarda büyük bir atılım içine girmiştir. Bir çok gelişmiş dünya ülkesinde okul öncesi eğitim % 100’ler seviyesinde veya çok yakınlarındadır. Bir istatistikte 1997 yılı itibariyle bazı ülkelerin okul öncesi eğitim alanındaki oranları Almanya %81, Belçika %100, Yunanistan %56, Fransa %100, ıtalya %93, Hollanda %99, Avusturya %72, Portekiz %55, ıngiltere %99 şeklinde verilmiştir.
Ülkemizde kalkınma planlarında eğitim konusuyla ilgili açıklamalara bakıldığında tüm kalkınma planlarında Öğrenci sayısı, Öğretmen sayısı, Öğrenci öğretmen oranı, Öğrenci derslik oranı gibi verilerin bulunduğu görülür. Tablo halinde verilen bilgilere bakıldığında okul öncesi eğitime yönelik ilk verilere ancak 5. kalkınma planında (1985-1989) yer verildiği görülmektedir. 5. Kalkınma Planından önce de okul öncesi eğitime yönelik bazı kararlar alınmakla birlikte ortaya rakamsal bir hedefin konulmadığı, üçüncü ve dördüncü kalkınma planlarında okul öncesi eğitime yönelik sadece genel açıklamaların, temel politikalara yönelik bazı öngörülerde bulunulduğu söylenebilir. ılk veriler incelendiğinde 5. Kalkınma planında 1983-1984 öğretim yılında ortaya konulan hedeflere göre okul öncesi eğitim hedefinin %3, dönem sonunda ulaşılması hedeflenen oranın ise %10 olduğu görülmektedir. Kalkınma planlarını hazırlandıkları dönemdeki eğitime yönelik vizyonun bir göstergesi olarak ele aldığımızda eğitim alanında 1983-1989 arasındaki okul öncesi eğitim vizyonumuzun ne durumda olduğunu görebiliriz. 5. Kalkınma Planı sonrası hazırlanan 6. Kalkınma planının incelenmesi 5. kalkınma planında ortaya konulan hedeflere ne derece ulaşıldığının bir göstergesidir. 6. Kalkınma Planının hazırlandığı dönemin başında okul öncesi eğitime yönelik hedeflerin 1988-1989 %4,2, dönem sonunda ise 1993-1994 %11,5 olarak belirlenmesine rağmen 1994-1995 öğretim yılında 4-6 yaş grubundaki okul öncesi eğitimde yüzde 5,1 , seviyesine ulaşıldığı, 7. Kalkınma Planı döneminde beklenen sayısal gelişmenin 2000-2001 dönemi için %16,0 olarak hedeflenirken dönem sonunda 1999-2000 öğretim yılında okulöncesi eğitimde yüzde 9,8.e ulaştığı, 8. plan dönemi için ise 2000-2005 dönemi için %25,0 olarak hedeflendiği görülmektedir. Okul öncesi eğitime yönelik en son hedef ise Okul Öncesi Eğitim Kurumları Genel Müdürü Remzi ıNANLI tarafından 2008 yılı sonunda %47 olarak açıklanmıştır.
Buraya kadar yapılan açıklamalarda okul öncesi eğitime yönelik oranların ülke genelindeki ortalamaları verilmiştir. Oysa ortalama olarak gösterilen sayılar bazı illerimizde çok aşağılarda yer almıştır. Örnek olarak ülkemizde okul öncesi eğitimin % 16 olduğu dönemde şanlıurfa’da % 2-3’lerde idi. Son yıllarda yapılan çalışmalarla bu oranın % 10’lara çıktığı söylenebilir. Sayısal olarak ortaya çıkan gelişmelerin niteliğe yönelik bir değerlendirmesini şu aşamada yapmak çok da yararlı olmayacaktır. Zira niteliğe yönelik değerlendirme yapmayı sağlayacak veriler henüz yok denecek durumdadır. Son yıllarda bakanlık okul öncesi eğitime yönelik program düzenlemeleri yaparak niteliğe yönelik bazı alt yapı çalışmalarına hız vermeye başladığı söylenebilir. Ancak bu konuda değerlendirme yapmak hala erken. Okul öncesi eğitim alanında daha çok sayısal verilere yer verdiğim bu yazıda daha ayrıntılı değerlendirmeler yapabilmek yazının sınırlarını daha da genişletecek. Bu nedenle verilere dayalı değerlendirmeleri bir başka yazıda ele almak dileğiyle selam ve saygılar…