Ali H. Demir
30 Mayıs 2006
Eğitim faaliyetini sadece okullarla sınırlandırmak eğitim kavramına yüklenen anlamlara ters düşer. Eğitim denilince her ne kadar ilk akla gelen kavramlardan birisi okul ise de eğitim sadece okulda yapılmaz. Okuldaki eğitim formal eğitim olarak isimlendirilir. ınsan doğduğu andan itibaren eğitim kavramının içeriğinde var olan davranışları göstermeye başlar. Öğrenme, taklit etme, düşünme, gözlem yapma gibi bir çok kavram eğitim faaliyetinin içeriğini oluşturur. Okuldaki eğitim belli bir gelişim döneminden sonra başlar. Okul çağına gelinceye kadar birey yaşadığı çevrenin içinde etkileşimde bulunduğu pek çok değişik kişiden bir çok şey öğrenir. Bir çok temel beceriler kazanır. Okuldaki eğitim formal, çevredeki eğitim informal olarak nitelendirilir. Bu iki farklı ortamda yapılan eğitim arasındaki paralelliğin artması oranında iki eğitim birbirini destekler. Öğrenci okulda öğrendiklerini çevrede kullanırsa öğrenilenler daha kalıcı olur. Benzer şekilde çevreden aldığı etkilerle okulda aldığı etkiler birbirine benzerse o zaman okuldaki eğitim desteklenmiş olur.
Öğrencilerin okula gelinceye kadar okulda kazandırılacak becerilerin temellerini ailede ve çevrelerinde almaları onların okul başarılarını da olumlu etkiler. Öğrenci doğup büyüdüğü çevrede, aile ortamında eğitimin içeriğinde var olan düşünme, anlama, dili kullanma, gözlem yapma, kalem tutma, yazma gibi temel becerilere ilişkin ilk davranışları kazanırsa bunlara ilişkin okulda alacağı eğitimde zorlanmaz. Bu nedenle aileler ilk çocukluk yıllarından itibaren çocuklarına bu yönde temel davranışları kazandırma yönünde bilinçli davranmaları gerekir. Okuma, yazma, düşünme becerilerine ilişkin faaliyetlerin yapıldığı, bu tür faaliyetlerin gündelik hayatın rutin işleri olarak görüldüğü, kalem, defter, kitap gibi eğitime dair araç gereçlerin elden ele dolaştığı aile ortamlarında doğup büyüyen bir çocukla bu tür faaliyetlerin yapılmadığı, kalem, defter, kitap türünde araç gereçlerin hiç kullanılmadığı veya çok az kullanıldığı aile ortamlarında büyüyüp yetişen çocukların okulda eğitim faaliyetlerindeki başarıları arasında büyük farklar olmaktadır.
Bu nedenle okuldaki eğitimin geliştirilmesi okula gelen çocukların temel becerileri kazanmış olarak gelmelerine de bağlıdır. Eğitimde bu duruma hazır bulunuşluk düzeyi denmektedir. Öğrenciler okula hazır bulunuşluk düzeyleri yeterince gelişmiş olarak gelirlerse formal eğitimin yani okul eğitiminin ulaşmak istediği hedeflere daha kolay ulaşılır. Öğrencilerin okul eğitimine hazırlanmaları için ailelerin bilinç düzeylerinin yüksek olması belki önemli bir unsurdur. Bu ideal bir durumdur. Toplumu oluşturan bireylerin eğitsel, sosyal, kültürel, ekonomik ve daha bir çok değişik yönden gelişmiş olmaları toplumsal yaşamın kalitesini de yükseltir. Gelişmiş ülkelerde bu anlamda okuldaki eğitimi yeterli görmeyip evde okuldakinden daha nitelikli eğitim yapma yönünde bir takım çalışmaların olduğu, hatta okulsuz toplum akımı denilen akımların yavaş yavaş ortaya çıktığı görülmektedir. Toplumdaki bireyler tek tek öyle yetkin hale gelmektedir ki bu bireyler aile ortamında kendilerine has eğitim ortamları oluşturup çocuklarını okullardaki eğitim ortamlarındakinden çok daha iyi yetiştirmekte ve çocuklarını okula göndermeye gerek bile görmemektedirler. Yine bir çok gelişmiş toplumda bireylerin hazır bulunuşluk düzeylerini arttırmak için uygulanan bir diğer sistem de okul öncesi eğitimin yaygınlaştırılmasıdır.
Dünya üzerinde gelişmiş ülkelerin eğitim durumlarına bakıldığında okul öncesi eğitimin nüfusun neredeyse tamamına yakınının okul öncesi eğitime tabi tutulduğu görülür. Okul öncesi eğitimde öğrencilere insanın günlük yaşamında kullanacağı öz bakım becerileri, toplumsal hayatta kullanılacak sosyal beceriler, eğitim öğretim faaliyetlerinde kullanılacak yazma, okuma, düşünmeye ilişkin temel beceriler, dil becerileri gibi daha pek çok alanda gerekecek olan ön beceriler kazandırılır. Yani öğrencilerin hazır bulunuşluk düzeyleri yükseltilmeye çalışılır. Bu eğitimi alan bireyler okul eğitiminde bir çok temel sorunu çözmüş olarak okula gelirler. Bu anlamda genel anlamda ülkemizdeki eğitim sorunlarının özelde de şanlıurfa ilindeki eğitim sorunlarının çözülebilmesi için okul öncesi eğitimin mutlaka yaygınlaştırılması gerekmektedir. Ailelerin sosyo ekonomik ve sosyo kültürel düzeyinin düşük olmasına karşın okul öncesi eğitimin yeterince yaygınlaşmamış olması ilköğretimi olumsuz etkileyen en önemli unsurlardan birisidir. Okul öncesi eğitimden yararlanamayan öğrenciler okula alışmada zorluk çekmekte bu durum müfredatın gecikmesine neden olmaktadır. Eğitim kademeleri arasında meydana gelen bu gecikme boşluklara neden olurken sonuçta yetersiz öğrenci sayısı okullarda artmaktadır. ılimizdeki ilköğretim okullarına gelen öğrenciler okulun açılmasından itibaren belli bir dönem kalem tutma, defter kullanma alışkanlığını kazanmak için zaman harcamakta, dili uygun bir şekilde kullanma becerileri için de yine ayrı bir zamana ihtiyaç duyulmaktadır. Öğrenci okula gelinceye kadar bu temel becerileri hiç edinmediği veya çok az edindiği için eğitim öğretim faaliyetlerinde kazandırılması gereken becerileri kazanmada geriden başlamaktadır.
Bu zaman kaybının önüne geçecek en önemli tedbir okul öncesi eğitimin ülkemizde ve ilimizde yaygınlaştırılmasıdır. Dünya üzerindeki okul öncesi eğitimdeki yaygınlığın ülkemizdeki durumla karşılaştırılınca arada büyük farkların olduğu görülmektedir. Dünya üzerinde gelişmiş ülkelerde % 80-90’larda olan okul öncesi eğitimdeki okullaşma oranları ülkemizde %16 civarındadır. Bu oranın on yıl öncesindeki durumuna bakıldığında oranın %5-6’larda olduğu görülür. ılimizdeki okul öncesi eğitimin oranı ise son birkaç yıllık çabalarla ancak %3-4’lere çıktığı görülmektedir. Dünyadaki okul öncesi durumla ülkemizdeki ve ilimizdeki okul öncesi eğitim kurumlarının yaygınlığı kıyaslanamayacak bir durumdadır. Okul öncesi eğitimin kuruluş amaçlarından birisi de özellikle sosyo-kültürel düzeyi düşük olan çevrelerdeki çocukların ilköğretim düzeyine yaklaştırılmasıdır.
Okul öncesi eğitim kurumlarının ülkemizdeki yaygınlık alanına bakıldığında bu amacın gerçekleşme düzeyinin çok düşük olduğu görülmektedir. Bunun nedeni sosyo kültürel düzeyi yüksek çevrelerdeki ailelerin okul öncesi eğitimin önemini bilmeleri ve eğitim yöneticilerinden bunu daha fazla talep etmeleri olabilir. Eğitimin önemini yeterince kavrayamamış çevrelerde bu bilinç olmadığı için talep de az olmakta ve sonuçta okul öncesi eğitim az gelişmiş yöreler yerine daha çok gelişmiş yörelerde yaygınlaşmaktadır.