Bülent Okutan
26 Mayıs 2008
şanlıurfa Belediyesi ile Harran Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Bölümünce bir proje hazırlanmış.
Yerel TV’ler de izledim. Projenin ilk etkinliği ise tarım işçilerinin çalıştığı (başka hangi işçi çalışsın ki?) tarlalara hijyenik portatif WC (tuvalet) montajı olmuş. Haberin görüntüleri de bir tarlada çekilmiş haliyle. Belediye yetkilileri ile Üniversitenin Bilim adamları oradalar.
Bir kepçe derince kuyu kazıyor ve portatif WC çukurun üstüne konuyor. Ardından da röportajlar. Olayın gerekliliği, bilimsel boyutu anlatılıyor. Ve tüm büyük toprak sahiplerinin (yani ağaların) bunu yapmalarının sevindirici olacağı temennilerinde bulunuluyor.
Aklıma haberi izlerken şener şen ile rahmetli Kemal Sunal’ın oynadığı “Kibar Feyzo” filmi geldi her nedense. Ve o meşhur sahne. Kemal Sunal’ın köy meydanına yaptığı Umumi tuvalet ile ilgili sahne. Ne demişti orada, Ağa şener şen, maraba Sunal’ı kamçılarken ;
-‘Ula ağa .okunun üstüne .ok konur mu ?
Konmaz tabi.
Uygulamaya başlanılan proje kamçılanmak gibi bir risk taşımıyor. Çünkü hijyenik, portatif WC’leri sadece tarım işçileri yani marabalar kullanacak. Maraba şeyi! üstüne, maraba şeyinin! konması da saygısızlık sayılmıyor coğrafyamız da.
Kıymetli olan ağaların ki!
Yahu kimi kandırıyorsunuz? Bir tane portatif WC’yi merkeze bağlı köylerden birinde ki tarlaya kepçe yardımı ile diktiniz diye mi bu böbürlenme?
Koca Güneydoğu ne olacak?
Hangi Ağa masrafa kıyıp ta bunu yapacak.
Domates fidelerinin dibine yapanlar baştan sona zaten mağdur. Onlar fide dibine değil de hijyenik, bir de portatif WC’lere yapsalar ne olur, yapmasalar ne olur?
Tarım işçilerinin neredeyse tamamının aldığı para asgari ücretin altında ve onlar köle misali 50 derece sıcağın üstünde çalıştırılan garibanlar. Bunların büyük çoğunluğu çocuk yaşta. Sosyal Güvenlik, sigorta hak getire. Fide diplerinde o işi yaparken mıçlarından yılan, akrep sokması sonucu yaşamını yitirenlerin ise haddi hesabı yok. Ölenlerin sosyal güvenlik yoksunu olmaları nedeniyle kesesinden gittiği de aşikar.
Belki şu satırları okurken gülüyorsunuz. Ama biliyormusunuz ki güldüğünüz, ağlanacak halimizdir?
Siz kalkmış projelerden bahsediyorsunuz ve tarlanın birine portatif bir adet WC dikip TV’lerde boy göstererek göğsünüzü gere gere bir sosyal yarayı sardığınızı sanıyorsunuz.
Komiksiniz.
Son yazılarımda bir deyime kafayı takmış durumdayım. Ama bu deyim Türkiye şartlarına ve yurdum insanları ile onların icraatlarına çok güzel uyuyor. Ben de mecburen kullanıyorum.
‘Her şeyimiz tamam Fıstığı yeşilimiz eksik’
Arkadaş siz gelin bu garibanların daha önemli ihtiyaçlarını giderin, hijyen de eksik kalsın. Sigortalı yapacak bir işveren zor bulunur. Çocuk yaştakilere kıymayacak, onları sömürmeyecek olan da. Ama ovalarda dibi müsait Domates fidesi çok.
Konu böyle moktan ve nereye yapılacağı olunca aklıma bir fıkra geldi.
Diyarbakır’da vatandaşları Vali emrediyor deyip en büyük meydana toplamışlar. Uzun bekleyiş sonrası Vali kürsüde görünmüş ve konuşmasına başlamış ;
–Değerli halkımız bu gece Uzaylılar dünyaya inecek. Belirlenen yer ise ilimiz. Onlara en şefkatli bir şekilde yanaşıp barışçıl mesajlar vermenizi, misafirperverliğinizi göstermenizi istiyorum. Tüm dünyaya bu güzel yönümüzü gösterin lütfen.
Kalabalıktan biri el kaldırarak söz istemiş :
–Sayın Vali onları görünce nasıl tanıyacağız.
Vali NASA’dan aldığı bilgiyi aktarmış:
-Bunlar sizin çömelmiş boyutlarınız kadar kısa ve elleri oldukça uzun yaratıklar. Öyle tanırsınız.
O akşam meydandakilerden kamyon şoförü bir Diyarbakırlı yükü ile yola çıkmış.
ıl çıkışında ki ağaçlıklarda bir karaltı dikkatini çekince aracını durdurup aşağı inmiş.
Çalılıkların arasında kısa uzun kollu bir canlı varmış.
Karanlıkta kımıldanan şeye yaklaşarak, Valinin temennisini yerine getirmeye çalışmanın gayreti ile seslenmiş ;
-Diyarbakırlıyam kamyon şöforüyem. Barış kardeşlik istiyem. Hoş gelmişsen…
Karaltıdan ses gelmeyince, bizim şoför kısa boylu uzun kollu şeye yaklaşarak yeniden seslenmiş;
-Diyarbakırlıyam kamyon şoförüyem. Barış kardeşlik istiyem. Hoş gelmişsen…
Karaltıda tık yok. ıyice yanaşıp bu kez olabildiğince yüksek bir sesle mesajını yinelemiş;
-Diyarbakırlıyam kamyon şoförüyem. Barış kardeşlik istiyem. Hoş gelmişsennnn…
Çalılıkların arasından öfkeli bir ses yükselmiş ;
-Ne istisen yav ? Maraşlıyam. Kamyon şoförüyem. Mıçıyam….
Velhasıl bu ülkede neyin, nereye, nasıl yapılacağı sorun değil . Sorun insanlığa yaraşan hayat şartları sunulmaması ile sosyal güvenlik haklarının verilmemesi!
Bilmem anlatabildim mi ?