Ali H. Demir
1 Ocak 2008
Öğretmenler sınıftaki eğitim öğretim faaliyetlerinin yürütülmesinden, yönetilmesinden birinci derecede sorumlu olan kişilerdir. Öğretmenler sınıf yönetim faaliyetlerinde başat bir etkiye sahip oldukları için öğrencilerin iyi yetişip yetişmemelerinde de oldukça önemli bir güce, etkiye sahiptir. Bu etki olumlu şekilde ortaya çıktığında öğrenciye olumlu etki yapmakta, olumsuzlukların olduğu durumlarda ise öğrenciyi olumsuz etkilemektedir. Öğretmenin üzerine düşen görevi gereği gibi yerine getirip getirmediğinin belirlenmesi, takip edilmesi, değerlendirilmesi öğretmenin çalışma temposunu olumlu veya olumsuz etkilemektedir. Öğretmenlik görevini yürüten kişiler ortaya koydukları performansın farkına varıldığını gördüklerinde çabalarını artırmakta tersi durumlarda ise motivasyon eksikliği ortaya çıkmaktadır. Bu nedenle öğretmenlerin çalışmalarını değerlendirme sorumluluğunu üzerine almış olanlara büyük bir görev düşmektedir.
Öğretmenler arasında değişik tip öğretmenlerden bahsedilebilir. Öğretmenliği bilenler, bilmeyenler, bilmek için çaba gösterenler, hiçbir çaba göstermeksizin günü kurtarmak için uğraşanlar, rutin işlerin dışında başka bir çalışma yapmayanlar, yeni yeni yollar, yöntemler deneyenler, sürekli kendini geliştirenler şeklinde çok çeşitli öğretmen tipleriyle karşılaşmak mümkün.
Öğretmenleri bir de öğrencilerin gözüyle değerlendirmeyi denemek gerekiyor. Öğretmenlerin öğrenci gözündeki konumu öğrencilerin içinde bulundukları çağlara göre değişiyor. ılköğretimin ilk yıllarındaki öğrencinin öğretmenine bakışı ile ileriki yıllardaki öğrencilerin gözündeki öğretmenin durumu aynı değil. Köy veya kent ortamında yetişmiş öğrencinin gözündeki öğretmenin durumu da yine daha farklı, kent ortamı olmakla birlikte sosyo kültürel, sosyo ekonomik yönlerden gelişmiş veya gelişmemiş çevrelerdeki öğrencilerin öğretmenlere bakışlarında da yine farklılıklar olacaktır. Ailelerin eğitim düzeyi, kültürel düzeyi, ekonomik düzeyi ve daha diğer değişik yönlerden bulunduğu düzey de yine öğrencinin öğretmenine bakışını büyük oranda etkilediğini söyleyebiliriz.
Hangi çevrede, ne tür ekonomik, sosyal, kültürel düzeydeki ortamda bulunursa bulunsun öğrenciler öğretmenlerini bir otorite olarak kabul ederler. Özellikle ilköğretimin ilk yıllarında bu kabul çok daha güçlü bir durumdadır. Sınıfa girdiği andan itibaren öğrencilerle birebir etkileşim, iletişim hak ve yetkisine sahip olan öğretmen öğrencilerle eğitim, öğretim faaliyetlerini birlikte yapar. Onun yaptığı her tür davranışı olumlu veya olumsuz yönlendirir. Eğitim ortamında istenen olumlu yönlendirmedir. Ancak öğretmenlik sıfatını taşıyan her kişinin bu olumlu yönlendirmeyi tam ve doğru olarak yapabildiğini söylemek çok zor. Öğretmenlik sıfatını taşıyan kişilerin yeterlilik düzeylerinin üst düzeylerde olması eğitim öğretim faaliyetlerindeki istenen olumlu yönlendirmenin oluşmasında da çok büyük önem taşımaktadır.
Öğretmen öğrencilerle günde altı saat sürekli birlikte aynı ortamı paylaşmaktadır. Ders saatleri olarak belirlenen 45-50 dakikalık süre öğrenciler için ızdırap verici bir hale gelebildiği gibi zevk alınan bir zaman süresine de dönüşebilir. Bu sürenin keyif verici hale gelmesi veya sıkıcı bir şekilde geçmesi tamamen öğretmenin elinde olan bir durumdur. Zira sınıfın tek yöneticisi öğretmendir. Sınıf yöneticisi olan öğretmen sınıf ortamındaki her tür faaliyetin düzenleyicisi, planlayıcısı, denetleyicisi, koordine edicisidir. Özellikle ilköğretimin ilk yıllarında öğrencilerin bu süreyi etkin bir şekilde yönlendirmelerini beklemek gelişim psikolojisi verilerine göre ham bir hayaldir. Yeterlilik düzeyi yüksek bir öğretmenin bu süreyi öğrenciler için keyifli bir hale dönüştürmesi kolaydır. Ama ya yeterlilik düzeyi düşük bir öğretmen söz konusu ise durum o küçücük öğrenciler için nice olur. Sadece ilköğretimin ilk yılları için değil ilköğretimin hemen tüm sınıfları için veya eğitim öğretimi ciddi bir iş olarak görüp kendini geliştirme, okuma, öğrenme, gelecekte büyük adam olma hayali içinde olan her düzeydeki öğrenci ders saatlerinin keyifli, yararlı, ilginç geçmesini ister. Öğrencilik yıllarımızda hepimiz hatırlarız. Öğrenciler genelde ders çalışmayı, ödev yapmayı, zor ve sıkıcı konularla uğraşmayı sevmezler. ınsanın doğası gereği belli dönemlerde gezmeyi, eğlenmeyi, yemeyi, içmeyi ve daha diğer zamanı hoş geçirten işleri yapmayı sever. Öğretmenlerini ders yapmamaları için etkilemeye, yönlendirmeye öğrencilik tabiriyle dersi kaynatmaya çalışır. Öğrencilerin bu oyununa gelen öğretmenler olduğu gibi işini ciddiye alan, özellikle de yeterlilik düzeyi yüksek olan öğretmenler genelde bu oyuna gelmez. Çoğu zaman öğrencilerin isteklerine rağmen bazen gönüllü, bazen gönülsüz dersinin gereğini yapmaya çalışır. ışini bu şekilde ciddi tutan öğretmenleri uzun yıllar sonra büyüyüp hayata atılarak birer yetişkin haline gelen geçmişin öğrencileri övgüyle, hayranlıkla anar ve çoğu zaman da meslek hayatında kendine böylesi öğretmenlerini örnek alır. Aile kurduğunda bu tür öğretmenlerini düşünerek çocuklarına örnek olmaya çalışır. ışte gerçek anlamda öğretmenlik mesleğini bu tür kişiler yapıyor diyebiliriz. Bu tür öğretmenler yeterlilik düzeyi üst düzeyde olan öğretmenlerdir. Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlı resmi ve özel on binlerce okulda yüz binlerce öğretmen görev yapıyor. Bu yüz binlerin arasında işini gerçek anlamda ciddiye alan, gerçek anlamda öğretmenlik yapanların sayısı hiç de az değil. Ancak tüm öğretmenlerin bu türde yani yetkin kişiler olduğunu söyleyebilmek de tamamen imkansız. Öğretmenlerin eğitim öğretimdeki başarıları konusunda etkileşimde bulundukları öğrencilerin, öğretmenlerin, velilerin de görüşlerinin bir şekilde alınması öğretmenin başarısı konusunda fikir verecektir.