Ali H. Demir
5 Aralık 2006
Öğretmenler günü ve öğretmenler haftası sona erdi. 24 Kasım Atatürk’ün Millet Mektepleri Başöğretmenliğini kabul ettiği gündür. Bilindiği gibi 1928 yılında harf inkılabının yapılması ile birlikte ülkemizde yeni harflerin topluma öğretilmesi amacıyla büyük bir seferberlik başlatılmıştır. Atatürk’ün 100. Doğum yıldönümü 1981 yılında, 24 Kasımın her yıl Öğretmenler Günü olarak kutlanması kararlaştırıldı. O gün bu gündür her 24 Kasımda öğretmenler günü kutlanırken birkaç yıldır bu gün hafta olarak da kutlanmaya başlandı. Bu gün tıpkı diğer anma günlerinde olduğu gibi sadece bir anma günü olmaktan çok daha fazla anlam taşıyor. Bu gün yapılan anma törenleri vesilesiyle öğretmenlerin içinde bulundukları sıkıntılar, dolayısıyla eğitimin sorunları anlatılmış, hatırlanmış, konuşulmuş oluyor. Sorunların konuşulduğu yerde de elbette olumlu adımlar atılmasına dönük çalışmalar da yapılıyor. Bu yönüyle böyle bir günün kutlanması olumlu olarak görülebilir.
Eğitim örgütleri, içinde insan ilişkilerinin en yoğun yaşandığı örgütsel yapıların başında gelir. Eğitim örgütünü bir sistem olarak kabul edersek bu örgütün girdisi insan, çıktısı insan, girdiyi sistem içinde işleme sürecini işleten insan, içinde bulunduğu çevre yine insan ilişkilerinin en yoğun olduğu bir sosyal çevredir. Okul çevresiyle birlikte bir bütün olarak düşünülmesi gerekir. Okulda eğitim bilimlerinin verileri doğrultusunda yetişmiş öğretmenler aracılığıyla öğrenciler yetiştirilmeye çalışılır. Öğretmenler sahip oldukları bilgi ve beceri düzeyinin verdiği yeterlilikler ölçüsünde öğrencilerine bir takım bilgi, beceri, tutum ve değerleri kazandırmaya çalışırlar. Özellikle öğrenme öğretme sürecinin etkin bir şekilde işlemesine yardım eden en önemli unsur öğretmendir. Eğitim sisteminin niteliği öğretmen niteliklerine büyük oranda bağlıdır. Eğitim sistemimizde öğretmen niteliklerinin geliştirilmesi eğitimin kalitesini de olumlu bir şekilde etkiler. Öğretmen niteliklerinde var olan yetersizlikler öğrencilere, eğitim sistemine dolayısıyla da topluma aynı şekilde yansır. Bu nedenle de öğretmenlik mesleğinin yani öğretmenlerin yaşadığı sorunlar üzerinde durulmalıdır. Öğretmenlik mesleğinin veya öğretmenlerin yaşadığı sorunların doğru bir şekilde tanımlanabilmesi için alanın iyi tanınması gerekir. Öğretmen deyince Milli Eğitim Bakanlığı’nda çok çeşitli öğretmen grupları var. Okul öncesi eğitim kurumlarında çalışanlar, ilköğretimde çalışanlar, sınıf ve branş öğretmenleri, köylerde çalışanlar, il, ilçe ve beldelerde çalışanlar, yatılı veya pansiyonlu okullarda çalışanlar, birleştirilmiş sınıflı okullarda hem yöneticilik hem öğretmenlik yapanlar, ortaöğretim kurumlarında çalışanlar, mesleki teknik okullarda çalışanlar, üniversite ortamında, resmi ve özel kurumlarda çalışanlar şeklinde pek çok değişik durumda ve ortamda genel anlamda öğretmen adıyla çalışan binlerce personel öğretmen olarak tanımlanmaktadır.
Öğretmenlerin yaşadığı sorunlar üzerinde durmak, konuşmak hem kolay hem de oldukça zordur. Eğitim konusunda bir şeyler okuyan, duyan herkes eğitimle ilgili konular üzerinde ne yazık ki toplumumuzda hemen herkes konuşmaktadır. Bu yönüyle herkes için üç aşağı beş yukarı tanınan bir alan olduğu için fikir yürütmek kolay olarak düşünülebilir. Öte yandan eğitim gibi kapsamlı bir alanda sorunları, sorunların nedenlerini, çözüm önerilerini ortaya koyabilmek, ortaya konan sorunlar, nedenler ve çözüm önerileri konusunda fikir birliği sağlamak ise yine oldukça zordur.
Öğretmenler sonuçta bir insandır. ınsani gereksinimleri vardır. Gereksinimlerin karşılanamaması, bireysel olarak sorunlar yaşamasına yol açabilir. ınsan olarak sahip olunan sorunlar öğretmenler ve diğer toplumsal sınıflar için yani herkes için geçerlidir.
Meslek mensubu olarak öğretmenlerin mesleki sorunları vardır. Sorunlar ekonomik, sosyal, siyasal, psikolojik, tarihi, eğitsel sorunlar şeklinde gruplandırılabilir.
Öğretmenlik mesleğini yürüten kişilerin kendilerinden veya kendi dışlarından kaynaklanan sorunları vardır. Bu sorunların doğru bir şekilde teşhis edilmesi, önerilerin de gerçekçi yaklaşımlarla geliştirilmesi gerekir.
Sorunların hiç olmamasını beklemek doğru olmaz. Sorunlar mutlaka olacaktır. Önemli olan sorunların çözülmesi konusunda iradenin olmasıdır. Sorunların belirlenmesi konusunda sürekli çalışmalar yapılmalıdır. Sorunların sebeplerinin de iyi belirlenmesi gerekir. Sorunları ortaya çıkaran nedenler bilinirse sorunlar daha kolay çözülebilir. Bunun için de objektif, verilere dayanan, belirli aralıklarla yinelenen çalışmalar, değerlendirmeler yapılmalıdır.
Öğretmenlik mesleğinde yaşanan sorunları sıralarken;
1-Kişilik özelliklerinden kaynaklanan sorunlar,
2-Mesleğin özelliğinden kaynaklanan sorunlar,
3-Sistemden kaynaklanan sorunlar,
4-Çevreden kaynaklanan sorunlar,
5-Eğitim tarihi içinde geçen süreçten kaynaklanan sorunlar şeklinde başlıklar oluşturulabilir. Eğitime dair yazılarda öğretmenlik mesleğinde görülen sorunlar üzerinde bu çerçevede durmak istiyorum. Eğitime Dair yeni yazılarda görüşmek dileğiyle… Selam ve saygılar.