Köşe Yazısı

NO SUGAR.(2)

İbrahim Halil Okuyan

İbrahim Halil Okuyan

Tüm Yazıları Gör


Kaliforniya Valisi Arnold Schwarzenegger ,bütün o rambo görüntüsüyle Amerika’da en aklı başında valilerden biri oldu.


İki büyük atılımı oldu.


1- okullarda “MEŞRUBAT” satışını yasakladı.
2- patates cipsinin üzerinde, ‘
ÖLDÜRÜCÜDÜR‘ yazısı konuyor.

AMERİKA’NIN MISIRINI TÜKETECEĞİZ DİYE…

– Cips deyince öteki düşmana mı geçiyoruz?
– Yok, bir konu daha var.


Son yıllarda yeni akım mısırdan şeker elde etmek.1920’li yıllarda Amerikan başkanı ‘benim köylüm mısırdan kalkınacak’ fetvasında bulundu.


Gerçekten de çok büyük teşvikler verildi.


Göz alabildiğince mısır ekildi.


Dünya mısır ekiminin yüzde 40’ı Amerika’dadır.


Bunu sadece hayvan yemi yaparak ya da başka yollarda tüketemeyince değerlendirme yolları arandı.


Japonlar mısırdan şeker elde etmeyi keşfetti.


Amerika hemen balıklama atladı bu yöntemin üzerine.


Artık şeker endüstriyel.


Sıvı olduğu için paketlenip satılamaz.


Ama her türlü dondurma, meşrubat, şerbette kullanılıyor.
Bakıyorsunuz şimdi baklavacı artık şerbetini kendisi yapıp dökmüyor.
Kartal’dan fabrikadan hazır fruktoz şerbeti geliyor.


KOLESTEROL DÜŞMANLIĞI….
– Ama bunun daha sağlıklı olduğu yazılıp çiziliyor.
– Maalesef.


Şimdi bilgi çağındayız ya! Bence bilgiye ulaşmanın en zor
olduğu çağdayız. Çünkü, ekonomik kazanç kaygısı her türlü bilginin üzerine binmiş durumda.


O kadar büyük bir rant var ki, gerçeğe ulaşmanın en zor olduğu dönemi yaşıyoruz.
Biraz önce dediğimiz gibi 15 gramdan fazla fruktoz yağa
dönüşüyor ve bizi hasta ediyor.


Nasıl demir paslanınca eskir, bu paslanmanın bilimsel adı oksitlenmedir.


Vücudumuzdaki hücreler de oksitlenir ve yaşlanır.


Birtakım gıdalarla oksitleyici, bir de bunu engelleyici maddeler alırız.


Örneğin, üzüm çekirdeği.


Gerçekten bu sistem bizim organizmamızın yaşlanmasını belirleyen, hastalanmasını, kanser gelişimini belirleyen ana faktör.


Bakın bir kolesterol furyası aldı gidiyor.


Kolesterol anne sütünde, yeni bir hayatın doğması için ana nesne olan yumurtada bolca var.


Demek ki insan hayatının gelişme döneminde inanılmaz gereksinim var. Bakıyorsunuz kolesterol düşmanlığı sarmış ortalığı.
‘KOLESTEROL MASUM, BİZ SUÇLUYUZ’
– Kolesterolün ölçüsü de zaman zaman değişiyor.


Bunun modası olur mu?
– Bakıyorsunuz LDL 130’a kadar normalde.


Üç sene sonra 100, şimdi de 60 olsun diyorlar.


Yakında sıfıra indirecekler.


Aslında, kolesterol masum.


Bizler suçluyuz.


Fruktozu yani tatlı şekeri yiyerek oluşturduğumuz trigliseritler, kolesterolün oksitlenmesine sebep oluyor.


Yağsız kuzu şiş yediğinizi varsayalım, yanında da meyve suyu içiyorsunuz.


Sadece kuzu şişi yeseniz bir zararı yok, ama kırmızı etten aldığınız
kolesterolü, meşrubattan aldığınız şeker trigliserite dönerek
oksitlediğiniz için damar sertliği oluşuyor.


Biz insanlara ‘kardeşim kolesterol zararlı değil.Ama oksitlenmesine izin verme’ diyeceğimize, ilaç firmaları kolesterolü düşürecek ilaç keşfediyor.


Biz masum olanı indiriyoruz.


Eğer oksitleyici maddeleri düşüremiyorsak, oksitlenen maddeleri azaltalım.


Ama esas insan mantığı ne diyor? Oksitleyen maddeleri azalt.
Yine oksitleyici bir madde, damar sertliği yapan doymuş yağ
asidi.


Bu madde yapay beslenen hayvanların sütünde var, depo yağlarında var.


Ama bizim ineğimiz merada otlasa, doğru beslense doymuş yağ asidi sütte ve hayvansal yağda sıfır olacak.


Dolayısıyla kolesterol oksitlenmemiş olacak.
ANTEP YUVALAMASININ FAYDALARI
– Peki bu mümkün mü? Merada otlayan inek, otlayacak da, süt yapacak da kaç kişiyi besleyecek? Fiyatı yükseltmez mi tüm bunlar?
– Çok güzel bir noktaya değindiniz.


Yıllardır hep böyle aldatılıyoruz.‘Dünya nüfusu aç. Dünyayı besleyebilmemiz için yapay gübreye, yapay yeme ihtiyacımız var.’ Hayvansal proteini, tek kaynak olarak görürseniz haklısınız.


Ama insan ekmek yerken bile protein almış oluyor.


Hububat, baklagillerde bile protein var.


Şimdi doktorlar bunu okur okumaz itiraz ederler.


Derler ki ‘Esansiyel amino asitler vardır’.


Yani hayvansal gıdada var olan, vücudun üretemediği mutlaka
dışarıdan alınması gereken bazı protein yapı taşları, amino asitler
 vardır.


Örneğin; mercimekli bulgur pilavı yaptığınızda bulgurda eksik
olanı mercimekten, mercimekte eksik olanı bulgurdan alıyorsunuz.


Analıkızlı diye bir yemek varmış, ben de yeni gördüm, bulgurdan yapılan küçük köftecikler nohutla birlikte pişiriliyor.
– Antep yöresinin yuvalaması gibi..
– Bir baklagil ve bir hububat.


Birbirinin eksiklerini tamamlıyorlar. Tam ete eşdeğer protein almış oluyorsunuz.


Makro nutrientler yağ, protein ve karbonhidrattır.


Mikro nutrientler ise vitaminler, mineraller, enzimlerdir.


Bizim süte kalsiyum açısından ihtiyacımız var.


 Eğer merada otlayan bir hayvanın sütüyse içinde bulunan omega-3’e
 ihtiyacımız var.


Türkiye’de biliyorsunuz gençlerde inanılmaz bir demir eksikliği var. ,


Kırmızı et doğadaki en önemli demir kaynağıdır.
Bitkiden demir çok daha az özümsenebilmektedir.


Dana eti bir demir kaynağıdır, protein kaynağı değildir.


Ben proteinimi bulgurdan, baklagilden alıyorum zaten.


Ama yapay yem üreticileri ‘biz dünyayı nasıl doyuracağız’ yalanıyla kandırarak hayvancılığı katlettiler.


Hayvanları meralardan ahırlara çektiler ve bugün her ahır hayvanı
şeker hastası.


Çünkü neyle besleniyor, pancar küspesiyle, yapay protein yemleriyle, patatesle ve mısırla besleniyor.


Hızla kan şekerini yükselten, hayvanın yağlanmasına yol açan ve hayvanın şeker hastası olmasına yol açan bir beslenme şekli.
İNEK NE YEMELİ
Doğal beslenen ineğin sütünde omega-3 vardır, yapay beslenende hiç yoktur .


Doğal beslenen ineğin sütünde damar sertliği yapıcı doymuş yağ asidi yoktur, yapayda vardır.


Bu asitler fruktoz gibi kolesterolün oksitlenmesine yol açar.


Doğal beslenen ineğin sütünde dünyanın bugüne kadar bildiği en büyük antioksidan olan alfaminolimik asit vardır.


Bu maddeyi tüketen kadınlarda meme kanseri yüzde 40 daha az görülmektedir.


Yapay beslenen ineğin sütünde bu hiç yoktur.


Yine merada beslenen ineğin sütünde insüline benzer büyüme
hormonu vardır.


Bu gençlik aşısıdır, bütün hücrelerin kendisini yenilemesini sağlayan maddedir.


Duymuşsunuzdur kırsal alanda 100 yaşını aşmış bazı insanlarda ikinci kalıcı dişler düşer ve onun yerine üçüncü dişler çıkar.


İşte bu doğal sütün eseridir.


Doğal sütün maliyetinin çok pahalı olduğu söylenir ama batıda ekolojik
hayvancılığın sonucu elde edilen süt ile konvansiyonel üretilen sütün
maliyeti arasındaki fark yüzde 10-15’i geçmiyor.
Ne Türkiye yasalarında ekolojik hayvancılıkla barışığım, ne
de AB’dekiyle.Ekolojik hayvancılık denince akla ‘ekolojik tarım sonucu elde edilmiş ürünlerle hayvanın beslenmesi‘ geliyor.
Affedersiniz ama 2000 yıl önce hayvan nerden patatesi buldu da yedi,
 ya da pancarı.


İneğin normal beslenmesinde pancarın, mısırın ve patatesin yeri var mı? Yok.
– Demek Amerika’dakilerin varmış. Orada da yok.


İster ekolojik tarımla, ister normal tarımla elde edilmiş olsun hayvana pancar verilmesi yanlış.


Zaten hayvanın sütünün kötü olmasının sebebi hayvanın, karbonhidratı zengin, onu yağlandıran tarzda, mısırla beslenmiş olması.


O yüzden ekolojik hayvancılık dediğimizde yasalarımızın buna göre organize olması gerekiyor.
Tanımlamamız gereken, türe özgü beslenme.


Bir inek nasıl beslenir doğada? Öyle beslersek ineğin sağlıklı olmasını sağlarız.


Dolayısıyla verdiği ürünün de insanlara sağlıklı olmasını sağlarız.


Bütün doğada kendiliğinden yetişen yeşillikler omega-3 ağırlıklı yağ içerir.
İnsanların eliyle ekilenler omega-6 içerir.


Saygılarımla.


İbrahim Okuyan


İnşaat Yüksek Mühendisi


 

194 Yorum

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir