İbrahim Halil Okuyan
28 Ekim 2016
Biliyoruz
ki bütün insanlık; Derebeyi, Kral, Şah, Padişah, Hakan, Sultan gibi; “Tek kişiye bağlı bir egemenlik” tarafından yönetilerek bugünlere geldi.
Cumhuriyet ise;
Halkın yönetime katılabildiği ve söz sahibi olduğu yönetim biçimidir.
Kralların,
Padişahların yönetimini değiştirmek, Diktatörleri uzaklaştırmak, O kadar da
kolay olmamış tabi.
Dünyada hala
eskinin örnekleri var.
Toplumlar, uzun
yıllar mücadele vererek, “Babadan Oğula Geçme” bir sisteme son verip
Cumhuriyete kavuşmuş.
Böylece
Cumhuriyet, Devlet yönetimini bir kişinin, Bir ailenin ya da bir zümrenin
elinden alarak ulusun tamamına vermiştir.
Bir ülkenin adında
Cumhuriyet olması yetmez.
Eğer demokrasiyle
birleştirilmemişse, Demokrasi işlemiyorsa, İnsanlar eşit haklara sahip
göründüğü halde Bu haklarını kullanamıyorlarsa o sistem Cumhuriyet olamaz.
Eğer bir yönetim
size özgürlüklerinizi, Haklarınızı kullanma olanağı ve fırsatı vermiyorsa Cumhuriyet
zedelenmiştir.
Bir bakıma
Cumhuriyet, seçme ve seçilme hakkı demektir. Cumhuriyette demokrasinin
insanlara verdiği en önemli hak, Yönetenleri özgürce seçebilmesidir.
Hiçbir ülke için
Cumhuriyetin anlamı “Türkiye” kadar değerli olamaz.
Yedi düvelle
savaşa savaşa, Yenilmiş, Topraklarının büyük bölümünü yitirmiş, Yıkılmış, Harap
bir imparatorluğun arta kalan toprakları üzerinde kurulduğunda; Kara sabana
dayalı ve kendi ihtiyacını karşılayacak üretimi yapmaktan bile uzak bir tarım
toplumu, Cumhuriyetle, aradan geçen
sürede bir yandan Osmanlı’nın borçlarını öderken, Aynı zamanda hızla kalkınarak
2000’li yıllarda Sanayi ihracatçısı ve bölgesinin en güçlü ekonomisi haline
gelmiştir.
29 Ekim 1923, Yok
edilmek istenen bir ulusun Kurtuluş savaşıyla kazandığı zaferleri perçinlediği
tarihtir.
Cumhuriyet, 29
Ekim 1923 tarihinde Tüm dünyada sadece iki ülkede daha var olan idare şeklidir.
Cumhuriyet bunun
için bile çok değerlidir bizim için.
Osmanlı
Devleti’nin en geniş sınırlarına ulaştığı 1699 yılında, Yüzölçümü 24 milyon km2’yi bulan
topraklarından kalan kısmından, 4 milyon km2’den fazla bir toprak, 1913 ile
1923 yılları arasını kapsayan sadece 10 yıl içinde kaybedilmiş, Kalan yaklaşık
780.000 kilometresi üzerinde kurulan yeni devletin idare şeklidir, “Cumhuriyet.”
Osmanlı
Devleti’nden, Dörtte üçü köylerde yaşayan ve Tamamen ilkel koşullarda üretim
yapan bir tarım toplumu devralan, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulduğu 1923
yılında 12,5 milyon olan nüfusu aradan geçen 93 yılda yaklaşık yedi katlık
artışla 72 milyona gelmekle kalmamış, Kuruluşta nüfusun dörtte üçü köylerde
yaşarken, Bu dağılım da tersine çevrilmiştir son yıllarda artık.
Onuncu yıl
marşında:
“Çıktık açık
alınla on yılda her savaştan;
On yılda on beş
milyon genç yarattık her yaştan.
Başta bütün
dünyanın saydığı Başkumandan;
Demir ağlarla
ördük Ana yurdu dört baştan.”
Diyenlerin
vatanıdır, Bu Cumhuriyet.
“Örnektir
milletlere açtığımız yeni iz;
İmtiyazsız,
sınıfsız kaynaşmış bir kütleyiz;
Uyduk görüşte
bilgiye, gidişte ülkeye biz;
Tersine dönse
dünya yolumuzdan dönmeyiz.”
Diyerek, tüm
Mazlum milletlere rehber olanların vatanıdır, Bu Cumhuriyet.
“Yaralanmış Temiz
Alnından Uzanmış Yatıyor; Bir Hilal Uğruna Ya Rab, Ne Güneşler Batıyor!”,
Dediğimiz tarihe
sığmayan şehitlerimizin kanları ile sulanan topraklar üzerinde kurulmuştur, Bu
Cumhuriyet.
O, sadece halkın
kendi kendini yönetmesi demek değildir Ve Cumhuriyetin bizim için çok daha
derin anlamları vardır.
O yükselen yeni
nesil; Ellerindeki vasiyet belgesini, Beyin kıvrımlarına ve yüreklerine özenle
ve silinmeyecek şekilde işleyerek belki de Cumhuriyete karşı en büyük görev ve
sorumluluklarını da yerine getirerek, Demokrasiyi tanıttılar bu ülkeye. Ümmet
olmaktan halk olmaya gidecek yolun taşlarını döşediler.
Alt yapısı ve
sınıf bilinci bizden çok daha gelişmiş koskoca Sovyet İmparatorluğunun bile
varlığını sürdürebilmek için ancak seksen yıl dayanabildiği yüzyılımız
tarihinin sayfaları içinde Biz yarınla ilgili beklentiler ve umutlarımızda
sıfır noktasında değilsek Ve içimizdeki coşku hala bir şekilde ve Bir yerlerde
kendini gösterebiliyorsa bunun da tek nedeni; Duvarlardaki resimleri
birilerinin gözlerini fazla rahatsız eden, O büyük Önder ve Başkomutan ATATÜRK’
tür.
Cumhuriyet; Türk
milleti için yaşam tarzının değişmesi, Gelişmesi ve modernleşmesi anlamına da
gelir.
Cumhuriyet,
Demokrasi demektir; Eşitlik demektir; Haklar ve Özgürlükler, “Kulluktan” çıkıp
“Vatandaş” olmaktır.
Ve ATATÜRK
demektir.
Cumhuriyet bizim
için Özgürlük ve Bağımsızlıktır.
Ortak bir kültür
mozaiği yaratan Cumhuriyet; Horon ile Zeybeği, Halay ile Harmandalıyı, Doğu ile
Batıyı, Kuzey ile Güneyi buluşturandır.
1923’te %90 ‘ı
kara cahil olan bir toplum için; Cumhuriyet, Okumadır, Yazmadır, Öğrenmedir,
Aydınlanmadır.
Daha da ötesi;
Fabrikadır,
Demiryoludur, Kalkınmadır.
Ama Bugün
Cumhuriyetimizin kuruluş yıldönümünü Bir Bayram değil Savunma ve Koruma
mekanizmalarının harekete geçişi olarak yaşıyoruz.
Tüm korkularımızı
konuşarak, ortak akıl oluşturarak, Birbirimizi anlayarak, Bu Cumhuriyeti daha
da yücelterek, Kurucu iradeye olan “Borcumuzu” ödememiz dileğiyle.
Saygılarımla.
İbrahim Halil
Okuyan
İnşaat Yüksek
Mühendisi
28. Ekim. 2016
ŞANLIURFA