İbrahim Halil Okuyan
29 Aralık 2020
İnşaat Yüksek Mühendisi Selami Oğuz’un yazdığı,
“Fırat Nehri’nin Hikayesi: Altın
Dağın Doğuşu” adlı kitap,
Hem ülkemizin en büyük mühendislik
projesi olan Atatürk Barajı’nı,
Hem de Türkiye’nin mühendislik tarihini
anlatıyor.
Atatürk Barajı, dolgu hacmi bakımından
dünyanın en büyük 6. barajı durumundadır.
Hidroelektrik Santralı da dünyada halen
yapımı sürenler arasında 3.,
İnşa edilmiş olanlar arasında da 5. en
büyük santraldır.
Aynı zamanda Avrupa’nın ve Türkiye’nin
en büyük barajıdır.
İstanbul’un yıllık su ihtiyacını 5
günde sağlayabilecek seviyededir.
Atatürk Barajı, tamamen Türk işçi ve
mühendisinin emek ve alın teriyle gerçekleştirilmiştir.
Bu dev barajın gövdesi 80 ay gibi
kısa bir zamanda bitirilmiştir.
Selami Oğuz, Güneydoğu’da bugün yaşanan
sorunlara da değinirken
Geçmişte barajların inşa edildiği süreci
anlatıyor.
Türkiye’nin Keban ve Karakaya barajının
inşaatında sorun çıkmadığını,
Bu iki barajın öncelikle elektrik
üretimine yönelik olduğu için çok fazla eleştirilmediğini,
Büyük ölçekli sulama amacı da güden Atatürk
Barajı’nın inşası aşamasında
Çok büyük fırtınaların koptuğunu anlatıyor.
Selami Oğuz DSİ de çalışırken yakından tanıdığım
ve de takdir ettiğim bir Mühendis.
Önce kısa bir özgeçmiş vermeliyim.
?
Selami Oğuz, 1944’te Erzurum’da doğdu.
İTÜ İnşaat Fakültesi’nden mezun oldu.
1968’den itibaren
Devlet Su İşleri (DSİ) Genel
Müdürlüğü’nde muhtelif kademelerde görev aldı.
Bu süre içinde dört baraj, üç sulama
projesi, Bursa İçme Suyu Projesi’ni tamamladı.
DSİ’deki son vazifesi Atatürk Barajı Hidroelektrik
Santralı inşaatı oldu.
Görevi 16.Bölge Müdür Yardımcısı idi.
31.Aralık.1992 tarihinde,
9 yıl çalıştığı DSİ 16.Bölge
Müdürlüğündeki görevinden istifa ederek ayrıldı.
?
DSİ de geçirdiği 25 yılı anlatan anılarında
Atatürk Barajı önemli bir yer kaplıyor.
Bu anılarından kısa bir alıntı yapmak
istiyorum.
İlginizi çekeceğini düşünüyorum.
Su
alma yapısı
Beton işlerine devam edildi.
Dökülen beton miktarı o sene
gerçekleştirilen 96949 m3
ile toplam 565650 m3’ e ulaştı.
Su alma yapısının sol sahilindeki
kaplama duvarları tamamlandı.
Su alma yapısı ortalama 510 kotlarına
yükseldi.
İş programı doğrultusunda gerçekleşme
sağlandı.
Atatürk Barajında, Cumhuriyetin
kurucusu Atatürk’ ün ismi bir yere yazılmalıydı.
Bunun için Kemal Atatürk’ün gençliğe
hitabesindeki son cümle olan
“Ne
mutlu Türk’üm diyene!”
cümlesini bir yere yazmalıyız diye düşündüm.
Bu yazı kalıcı olmalıydı.
En uygun yerin su alma yapısı
olduğuna kanaat getirdim.
Kimseye sormadan ve bilgi vermeden
düşüncemi Hakkı Bey’e açtım.
“Böyle bir yazıyı, beton dökerken
yazar mısınız?” dedim.
Son derece olumlu karşıladı ve
Ahşaptan 10 m yüksekliğinde
harfler yaptırarak bu harfleri beton kalıbının içine çiviledi.
Beton döküldüğü zaman, yukarıdaki vecize
betonun gövdesinde yer aldı.
Yazı,
Hiç kimse tarafından silinemeyecek ve
yok edilemeyecek tarzda,
Bütün yapı boyunca yer almaktaydı.
Harflerin içi, su rengiyle boyandı.
Atatürk Barajını ziyaret edenler,
Su alma yapısının üzerindeki bu
yazıyı okuduklarında kendilerine olan güvenlerini yenilerler.
Ne mutlu Türk’üm diyene! ifadesi ile Türk milleti, haklı olarak övünç
duyabilir.
Duymalıdır da.
Çünkü dünyada insanlığa Adaletle, Sevgi
ve Şefkatle hizmet eden başka bir Millet yoktur.
Cenabı Hak tarafından insanlığa ikram
edilen Kur’an-ı Kerim’in
Maide suresinin 54. ve
Muhammed suresinin 38. ayetinde ifade
edilen milletin Türk milleti olduğu,
Tefsir alimlerince yorumlanmış ve
yazılmıştır.
“Bana dünyada tevhid akidesi
egemen oluncaya kadar savaşmak emr’ olundu.”
Hadisi şerifi ile görevli olan Hz.
Peygamber’in,
“Size dokunmadıkları süre içinde
Türklere dokunmayın.”
Hadisi şerifinde Türkleri, ne kadar
koruduğu açıktır.
Bu millet, İstanbul’u fethetmek
suretiyle;
“İstanbul bir gün fethedilecektir.
Onu fetheden komutan ne güzel komutan,
asker ne güzel asker”
Hadisi şeriflerine mazhar olan şerefli
bir millettir.
Kur’an’ da ve hadisi şeriflerde
sıfatları belirtilen ve
Övülen bir milletin mensubu olmakla
elbette mutlu olmalıyız, onur duymalıyız.
Ne mutlu Türk’üm diyene!
Bu ibare, her Türk vatandaşı için
övünülecek bir cümle.
Ancak o zamanki Şanlıurfa belediye
başkanına (?) bu yazıyı gösterdiğim zaman,
Kendisinden “Ne gereği vardı?”
diye beni şaşırtan bir cevap almıştım.
Bu cevaba doğrusu dudak bükmüştüm ve
pek önemsememiştim.
Ancak yıllar sonra,
Ülkemizde Türk vatandaşlığıyla
övünmeyen pek çok kimsenin Var olduğunu ve
Bunların özellikle bu bölgede
yoğunlaştığını fark ettik.
Bu cümle, basında medyada tartışılır
hale geldi.
Türklük, Kürtlük meselesi haline
getirildi.
Oysa bu cümle,
Bu topraklarda aynı devletin
vatandaşları olarak yaşayan insanların
Türklük çatısı altında; Onur duyarak
beraberce yaşayabileceklerini ifade etmekteydi.
Meğer ayrılık yanlısı insanlar
içimizde giderek bayağı bir mevzi tutmuşlar.
Bunlar artık bu cümleye,
Saygı duymadıklarını ve katılmadıklarını
açıkça ifade etme cesaretini de buluyorlar.
Bunu demokrasi ve insan hakları
olarak ileri sürüyorlar.
Atatürk Barajı su alma yapısı
üzerinde,
Tamamen kendi inisiyatifimle
yazdırmış olduğum
“Ne mutlu Türk’üm diyene! Kemal
Atatürk” ibaresini yazdırmakla,
Ne kadar gerekli ve yerinde bir
davranışta bulunduğumu bugün daha iyi anlıyorum.
Bu konu, ülkemizin son derece önemli
bir konusudur.
Ve ancak cumhuriyetin kuruluşundaki milli birlik ve beraberliğin
Yeniden teessüs ettirilmesiyle çözülebilir
düşüncesindeyim.
Selami OĞUZ
İnşaat Yüksek Mühendisi
?
Su alam yapısı kesitini ve
Su Alma Yapısındaki
“Ne Mutlu Türk’üm Diyene!” K.
ATATÜRK vecizesini (Özdeyiş) görsel olarakta paylaşıyorum.
Saygılarımla
İbrahim Halil OKUYAN
İnşaat Yüksek Mühendisi